Açın yalının kapılarını, Uzay Sabancı geliyor!

Sabancı ailesinin mahkeme yoluyla kesinleşen torunları Uzay’ı kabullenmeye hazırlandığı, yakında ziyaret edecekleri yazılıp çiziliyor. Yapacak bir şey yok, aklın yolu bir. Ama Nazlı Sabancı’ya ikinci bir kötü haberim daha var benim...

Haberin Devamı

Hacı Sabancı’nın Uzay adında evlilik dışı bir çocuğunun ortaya çıkışından beri yalıda durumlar karışık.
Gelin Nazlı Sabancı durup durup delleniyor: Kâh Instagram profilinden ‘Sabancı’ soyadını kaldırıyor, kâh olayla ilgili kendisini etiketleyen hesapları siliyor.
Sonra belli ki yalının en üst katından bir sert müdahale geliyor, bütün hamleler gerisin geriye alınıyor...
Arzu Sabancı takvim yaprağından sabır ve sabretmekle ilgili paylaşımlar yapıyor. “Sabırlı ol” diye size, bana nasihat etmiyor herhalde.
Nazlı Sabancı kısmen haklı. Dünyanın en kısmetli evliliğini yaptım zannederken “Nereden Çıktı Bu Velet” filmini yaşıyor sanki.
Kocası Hacı Sabancı’yla birlikte hiçbir şey yokmuş gibi paylaşımlar yapıyor ama mızrak çuvala sığar mı?
Hacı Sabancı da aynı kafada. Havalimanında falan bu mevzu sorulunca, “Biz bu konuları konuşmuyoruz” diyerek muhabir tersliyor ama...
Sorması ayıp, başka ne konuşuyorsunuz acaba?
Yahut şöyle soralım: Bundan başka konuşabildiğiniz konu var mı ki?
Yine en aklıselim olan Arzu Sabancı. Oğluna çok kızdığına eminim.
Ama bir noktadan sonra durumu kabullenmek ve ona göre hareket etmekten başka makul yol yok ki.
Şimdi söylenen o ki aile, Uzay torunu kabullenmeye hazırlanıyor.
Belli ki bu olay ortaya çıktığından beri bir kuyumcu titizliğiyle ilmek ilmek önce kendini örmüş, sonra aileyi duruma ikna etmiş.
Zaten ikna etmeyip n’apacak? Atsan atamazsın, satsan satamazsın.
Öz be öz torun!
Nazlı Sabancı’nın kızı Alara ne kadar torunsa en az o kadar üstelik. Zaten anne-baba hatalı.
El kadar bebenin günahı ne?
Belli ki Uzay’ın annesi hiçbir zaman kabul görmeyecek.
Kadının da (Fatma Demir) böyle bir derdi olduğunu hiç zannetmiyorum, oğlunun hayatı kurtulsun, yeter onun için.
Size bir şey söyleyeyim mi: Uzay’ın yurtdışında okuyacağı okul bile şimdiden bellidir Arzu Hanım’ın kafasında.
Sıra geldi Hacı Sabancı’nın iki farklı kadından olan kızı ve oğlu arasında denge kurma meselesine.
Çocuk hafta sonları yalıya mı gelir; birini iki çıkarıyorsa, diğerini üç mü gezdirir, hep beraber göreceğiz.
Nazlı Sabancı’yı bir tur daha dellendirelim mi:
İki kardeş arasında bu bir çeşit yarışsa eğer, koşmaya geriden başlayan Uzay, sırf erkek olduğu için Alara’dan bir adım önde.
Ataerkil Türk ailesi derim kenara çekilirim.

Haberin Devamı

Aldatan ve terk edilen iki ünlü erkek

Haberin Devamı

Haftaya aldatılmış ve terk edilmiş iki erkeğin yıllar sonra o olaya verdikleri tepkiyle başladık. Bunlardan ilki, “Pembe Masa”nın konuğu olan Coşkun Sabah.
Hülya Avşar’ın güzelliği sorulunca “O Konulara Girmeyelim” şarkısını söyleyerek konuyu geçiştirdi.
Hikâye şöyle:
Coşkun Sabah’ın en parlak olduğu dönemler... Hülya Avşar’la birlikteler.
Coşkun askere gidiyor, Hülya koştur koştur dönemin bir başka yıldızı Tanju Çolak’la birlikte oluyor.
Coşkun bunu askerde öğreniyor. Dönünce de arayıp yüzleşme falan yapmıyor.
Hülya Avşar’ın yaptığı hukuken suç değil elbette. Ama vicdan mahkemesinde “müebbet hapis” bence. Askerde ve hapisteki erkeğin eli kolu bağlıdır.
Hadi hapsi de geçtim, orada kendi düşen ağlamaz durumu var ama askerlik öyle mi? Çok büyük çaresizlik, çok ağır bir durum.
İkinci adamımız Yalın.
Bazı şarkılarının bazı özel isimlere yazıldığı öteden beri söylenir durur.
Mesela “Her Şey Sensin” ise Tuba Ünsal’a yakıştırılır.
Geçen akşam Volkswagen Arena’da konser verirken çıkış şarkısı “Zalim-Ellerine Sağlık” hakkında bir açıklama yaptı Yalın.
Yine bir ayrılık üzerine yazıldığı belli olan şarkı için, “Sevgiliye zalim diyecek bir adam değilim ben. Yani deyivermişim zamanında. Yaş biraz kemale erince, büyüyünce insan unutuyor...”
Yalın’ın yaşadıkları kötü de olsa verimli.
Hiç olmazsa söz olmuş, beste olmuş, şarkıya dönüşmüş, yine kendine dönmüş.
Yani teselli ikramiyesi var bir anlamda.
Peki şarkı-türkü yapamayan biz diğer faniler ne yapacağız?

Haberin Devamı

Sanki Kemal, anne evinde acından kırılıyor

Ahu Yağtu’nun eski eşi Cem Yılmaz’dan istediği nafaka konusu yıllardır magazin gündemini meşgul eder. 10 bin dolarlık nafakanın Türk lirasına çevrilmesi gibi mahkeme süreçlerini takip ettik uzun zaman.
Çoğu zaman da -en azından kendi adıma söyleyeyim- kadından ve ekonomik olarak görece güçsüz olandan yana tavır koyduk doğal olarak...
Ama iş artık başka bir boyuta geldi. Ahu Yağtu son açıklamasında “İnsanlar, ‘Kadın nafaka alayım diye çok ısrar ediyor’ şeklinde düşünmüş olabilir. Ama baba evinde ve anne evinde farklı standartlar olması, çocuk açısından hoş değil. Oğlum hayat standardımız düşecek mi diye endişe yaşadı. Oğlumun haklarının arkasında durmak zorundayım” demiş.
Hadi buradan yak: Anne eviyle baba evi arasındaki farklı standartlar...
Pedagog değilim ama ilk defa böyle bir çocuk rahatsızlığı duyuyorum. Ne standardı?
Cem Yılmaz’ın başka varisi yok, varı yoğu zaten oğlu Kemal’in.
Görebildiğimiz kadarıyla iyi bir baba-oğul ilişkileri var ve hiçbir şeyi de eksik edilmiyor.
Standart farkına gelince...
Attan inip eşeğe binmesin de eşekten inip ata binsin efendim!
Yani standart olarak babasını alacağına, annesini alsın; baba evinde yaşadığı da bonus olsun.
Sanki anne Ahu Yağtu çatısı delik gecekonduda oturuyor.
Kusura bakmayın Ahu Hanım ama evet; nafaka için çok ısrar ediyorsunuz.

Yazarın Tüm Yazıları