Sadece turizm profesyonellerinin değil, kamu yöneticilerinin de vazgeçilmez tartışma alanıdır bu iki konu.
*
Ben de zaman zaman bu konulara kafa yoruyorum.
*
Hatta geçtiğimiz ay AKTOB Başkanı Dr. Erkan Yağcı ile geniş kapsamlı bir söyleşi yapmıştım.
*
O söyleşi sonrası her şey dahil sisteminin geleceği ile ilgili kafamdaki tüm soru işaretleri silinmişti.
Öğrendiğimiz bir şey daha var o da sağlık çalışanlarının yaşamın devamı için sundukları katkının büyüklüğü.
*
Antalya pandemi sürecinde iyi bir sınav verdi. Zaman zaman birtakım eleştirileri dile getirsek de özellikle sağlık kuruluşlarımızın gösterdiği refleksin övgüye değer olduğunu düşünüyorum.
*
Neden mi? Çünkü kent genelindeki birçok hastane, salgının en üst noktaya çıktığı dönemlerde ciddi yoğunluklarla karşı karşıya kaldı.
*
Bu yoğunluklara rağmen hem pandemi süreci yönetildi hem de diğer poliklinikler ve acil ameliyatlar aksatılmadı.
KENTLERİN kendine özgü markalar yaratması hiç kolay değil. Öncelikle gerçekten markalaşacak ürünleriniz bulunması gerekiyor.
*
Yani kalite ve özgünlük olmadan markalaşmak imkânsız. Tabii kalite ve özgünlük işin sadece başlangıç kısmı.
*
Çünkü koruyamadığınız, tanıtamadığınız hiçbir ürün markalaşamaz. Sadece doğduğu sınırlar içinde yaşar ve ölür.
*
Geçen hafta Afyonkarahisar’da Hürriyet Ekonomi Zirvesi’ni gerçekleştirdik. 2 günlük ziyaretimde kısa gözlemler yapma fırsatım oldu.
ATA’nın alınmasına çocuklar gibi sevindiği Savarona saat 06.00’da Çekmece açıklarına demirledi.
*
Atatürk, saat 15.30’da Başbakan Celal Bayar, Genel Sekreter Hasan Rıza Soyak’la birlikte yata geçti.
*
Çok hastaydı Gazi…
*
Hatta, “Bu tekne yoksa benim mezarım mı olacak?” diye sormaktan kendini alamamıştı.
O kalbin içinde sanatı, tarihi, turizmi, mimariyi barındırır.
*
Antalya’nın kalbi de Kalekapısı, Kaleiçi, Işıklar, Atatürk, Kâzım Özalp, Güllük, Caddesi’nde atar.
*
Kentlisi, turisti mutlaka bu noktalardan geçer, bazen manzara seyreder, bazen alışveriş yapar.
*
‘5 yıldızlı otelden çıkmıyor’ dediğimiz yabancı turistlerin bile mutlaka bir anısı vardır bu noktalarda.
Ben de bu çalışmayı yeni öğrendim. Maalesef ki bu tür başarılı işler çoğunlukla satır arasında kalıyor. Çünkü işin içinde magazin yok.
*
Peki, ne var bu işte?
*
Emek var, bilim var, onlarca yıllık mücadele var.
*
Ortaya çıkan sonuç ise sadece bu çalışmayı yürüten Prof. Dr. Burak Yuluğ ve Dr. Öğretim Üyesi Şeyda Çankaya için değil, Türkiye için, Antalya için çok önemli.
O tarihte neler yaşandığını kısaca anlatayım…
*
Kızılağaç turizm bölgesindeki turizmciler, turistler ve bölge sakinleri bir sabah korku filmi gibi bir tabloyla karşılaştı. Nifrit Deresi’nin berrak suları kararmış, deredeki balıkların birçoğu ölmüştü. Hayatta kalan balıklar ise derenin yüzeyinde yaşam savaşı veriyordu.
*
Kimse ne olduğunu anlamadı ilk başta. Ancak kısa sürede derenin kirlenme nedeniyle karardığı ortaya çıktı! Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü alarma geçti, dereden jet hızıyla numuneler alındı.
*
Sonuç kimseyi şaşırtmadı. Çevredeki bazı zeytinyağı fabrikaları Nifrit Deresi’ne karasu deşarj etmişti.
Turizm gelirleri neredeyse sıfırlandı. Bu süreçte en ağır darbeyi de elbette turizm sektörü aldı.
*
Tüm dünyada her şey kötüye giderken Türk turizmcisi öyle bir refleks gösterdi ki ‘Koronavirüs bile bu işe şaşırdı’ desek yanlış olmaz.
*
Hafta ortasında Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı (TGA) Yönetim Kurulu Üyesi, Akdeniz Turistik Otelciler ve İşletmeciler Birliği (AKTOB) Başkanı Dr. Erkan Yağcı ile bir araya geldik, uzun uzun turizmi konuştuk.
*
Salgın döneminde sektörün nasıl bir strateji izlediğini detayları ile Hürriyet ana gazetede haber olarak işledim.