Paylaş
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) desteği ile hayata geçirilen “Gıdanı koru sofrana sahip çık” projesi kapsamında İzmir’e gittik. Gıdada kayıp ve israfla mücadele yapılmasını, toplumsal bilinç ve farkındalığın attırılmasını amaçlayan bu sosyal sorumluluk projesini Türkiye’de Tarım ve Orman Bakanlığı yürütüyor.
Bu arada çok beğendiğim bir sloganları da var: “İhtiyacın kadar al, geleceğe çöp atma.” Uzmanların ifadesine göre tarladan toplanıp satış ve tüketim aşamasına gelen gıdalarımızın üçte biri israf olup çöpe atılıyor.
Sonuçta bu hem ekonomik bir kayba yol açmakta hem de çevre üzerinden olumsuz etkilere sebep olmakta. Neyse ki ülkemizde gıda israfı dünya ile kıyasladığımızda daha alt seviyelerde.
Ne mutlu ki Türk mutfağı atıksız kategorisinde çok iyi bir noktada. Çünkü bizim kültürümüzde arta kalan her yiyecek başka bir ürüne dönüşebiliyor. Kurutulur, konserve yapılıp kışa saklanır ya da her şey bir tencere yemeğinde buluşabilir.
Bu etkinlik kapsamında Gümüldür mandalinasıyla lokum, kolonya, reçel, komposto, tatlı ve mandalinalı erişte yapan kadın üreticilerle tanıştım. GÜMÖZ Kadın Kooperatifi’nin kadınlarının emeği, gücü ve motivasyonu beni çok duygulandırdı.
Her şeyi sapına kadar değerlendirmeliyiz
Hafif ezik, büzük, buruşmuş diye bir tek domatesi çöpe attığınızda, onu yetiştirmek için harcanan emek, su, gübre ve toprağı da çöpe atmış oluyorsunuz. Bir de üstüne ekonomik kayıp. Halbuki onu robotta çekip sos yapabilir, çorbaya katabilirsiniz.
Ya da ezik iki adet eriği iyice ezip çorbaya ekşi tat vermek için kullanabilirsiniz. Ispanağın, maydanozun, rokanın sararmış yapraklarını börek harcı olarak kullanabilirsiniz. Semizotunun yapraklarını salataya, saplarını ise kırmızı mercimek çorbasına katabilirsiniz.
Biz tüketiciler şekli bozuk, rengi biraz sararmış, kararmış bir gıdayı hemen gözden çıkarıp, atmaya çok meyilliyiz. Halbuki hâlâ besin değerini, kalitesini koruyan bu gıdalarımızı korkmadan, cesaretle kullanabiliriz. Biraz dikkatinizi, yemek bilginizi kullanmanız yeterli olacaktır.
İşte “Gıdanı koru, sofrana sahip çık”, “İsraf etme”, “Atıksız mutfak” gibi birçok kampanya tüketicide farkındalık yaratmaya çalışılıyor. Benim gibi eski nesil sınıfından olanlar bu konuda oldukça bilinçli.
Her şeyi sapına, çöpüne kadar değerlendirmeyi, israftan korkmayı, hiçbir şeyi ziyan etmemeye, hep ekonomi yapmayı annelerimizden öğrendik.
Kalan pilavı ertesi gün yayla çorbası yapmayı ya da kadınbudu köfteye katmayı, bulgur pilavını sebzelerle kaynatıp çorbaya dönüştürmeyi, çok yumuşayan meyveleri reçel ya da kompostoya çevirmeyi, kuruyan ekmekleri yumurtayla karıştırıp dövmeç denilen omlet formunda pişirmeyi hep büyüklerimizden öğrendik.
Çocukluğumda en sevdiğim görevlerden biri de annemin 2-3 porsiyon fazla pişirdiği yemekleri mahalledeki ihtiyaç sahipleriyle paylaşmak, çıkan sebze artıklarını komşunun tavuklarına götürmekti. Gördüğünüz gibi yiyeceklerimizi israf etmemek adına her türlü yolu değerlendirirdik.
İhtiyacın kadar alma vakti
Tarım ve Orman Bakanlığı, hazırladığı kampanya eylem planında kültürümüzde olan geleneksel yöntemleri anlatmış. Öncelikle ihtiyacın kadar al, fazlasını ihtiyaç sahipleriyle paylaş ve insani tüketimi mümkün olmayan gıdayı, hayvan yemi olarak değerlendir. En son olarak da atık gıdanın geri dönüşümünü sağlamak yani kompost yapmak ya da bio enerji elde etmek. Bakarsınız ben de yakında balkondaki büyük saksıyı kompost yapmak için kullanabilirim.
Aslında düşünüyorum da Anadolu insanı yüzlerce yıldır bu eylem planlarını geleneksel yöntemlerle hep uygulamış. Yemeğini fazla pişirip mahallesindeki komşuları ile paylaşmış, sebze, meyve, bitki artıklarını hayvanlarına yem yapmış. Hayvan dışkısını, sap saman ve bitki atıklarıyla karıştırıp gübreye dönüştürmüş, bir nevi kompost yapmış. Hiçbir şeyi israf etmemiş.
Büyüklerimiz hep en doğrusunu yapmış. Hem kendileri için hem de insanlık ve geleceğimiz adına çalışmış. Biz yemek pişiricilerinin, şeflerin, yemek kitabı yazarlarının da bundan böyle bir gözünü topraktan, tarımdan ayırmaması gerekiyor. Bu da bizim sosyal sorumluluğumuz olmalı.
Gıdanın temeli olan tarımı, toprağı bize tekrar tekrar hatırlatan ve anlatan Konak İlçe Tarım Müdürü, Menderes İlçe Tarım Müdürü ve Türkiye’deki FAO yetkililerine teşekkür ederim.
Paylaş