Paylaş
Syntagma Meydanı
Atina’nın kalbi, Syntagma Meydanı. Syntagma, anayasa demek. Meydana hâkim Parlamento binasının önünde, geleneksel giysileri ile ‘Evzoni’lerin nöbet değişim törenlerini izleyebilirsiniz. Askerler Parlamento Binası önündeki Meçhul Asker Anıtı önünde aralıksız nöbet tutuyorlar.
Kolonaki Meydanı
Syntagma Meydanı’nın hemen yukarısında lüks kafelerin ve özellikle marka mağazaların yer aldığı Kolonaki Meydanı var. Burada mutlaka bir yürüyüş yapın. Meydandan aşağı doğru uzanan Ermou ise yayalara ayrılmış ve zevkle yürünebilecek caddelerden biri.
Omonia Meydanı
Omonia Meydanı şehrin merkezi noktalarından bir diğeri. Meydandan ‘Stadiou’ istikametinde yürürseniz, hem alışveriş merkezlerini hem de Klafthmonos ve Kolokotroni Meydanları’nı görebilir, Ulusal Tarih Müzesi’ne ulaşabilirsiniz.
Psiri ve Plaka
Atina’da, gece yaşamı, Psiri ve Plaka tavernalarında renkleniyor. Atina’da iki geceniz varsa; bir gece Psiri, bir gece de Plaka’da geçirilebilir. Plaka Akropolis’e yakın bir bölge. Sadece belli yerlerde araç girişine izin var. Her köşesinden müzik seslerinin sokağa taştığı meşhur Yunan tavernaları saracak etrafınızı. Bazı tavernalar, küçük guruplarla yerel dans gösterileri de sunuyorlar. Yaklaşan yeni yıl öncesi özel bir program olup olmadığını kontrol ederek plan yapabilirsiniz. Mutlaka rezervasyon yaptırarak gidin.
Akropolis
Atina denince herkesin gözünün önüne ilk gelen kare tüm görkemiyle Akropolis olur. Akropolis’in, kelime anlamı ‘yüksek şehir.’ Demokrasinin doğduğu yer bu akropol kabul ediliyor. İçinde göreceğiniz en önemli yapı ise Parthenon Tapınağı. M.Ö. 5. yüzyılda sadece 10 yıl gibi hayret verici bir sürede inşa edilmiş. Daha hayret verici olansa, restorasyonunun 40 yıldır bitirilememiş olması. Tapınağın adı Tanrıça Athena’ya atıfla Parthenos yani ‘bakire’ konmuş. Bir dönem Hristiyanlar kilise, Osmanlı ise cami olarak kullanmış.
Yangınlar ve savaşlarla çok zarar gördüğü için eski halinin büyük bölümü günümüze ulaşamamış. Herodes Atticus Tiyatrosu, Akropol’ün en büyük sosyal etkinlik alanıymış. Hala çeşitli kültür-sanat etkinlikleri burada düzenleniyor. Aynı işlevi gören ama daha küçük diğer yapı ise Dionysos Tiyatrosu. Akropolis’in giriş kapısına da özellikle dikkat edin. Ne yazık ki orijinali ulaşamamış günümüze ama Berlin’deki ünlü ‘Brandenburg Kapısı’ onun birebir kopyası olarak tasarlanmış.
Anafiotika
Akropolis’i çıkmak için epey efor sarf etmeniz gerek. Ama dönüş yolu daha keyifli ve hazır hava da soğukken sıcacık mola verilecek duraklarla dolu. Tepenin eteklerinden aşağıya doğru inmeye başladığınızda şehirde Yunan esintisini en çok hissedeceğiniz manzaralarla karşılaşacaksınız. Bu bölgenin adı Anafiotika. Atina genellikle kısa ziyaretlerin adresi olduğu için birçok turistin es geçtiği bir bölge, giderseniz atlamayın, mutlaka görün. Birçok küçük, sevimli kafe göreceksiniz. Seçin, beğenin ve birinde mola verin. Anafiotika küçük Anafi anlamına geliyor. Kiklad Adaları arasında yer alan Anafi’den gelenler tarafından tıpkı oranın yerel mimarisine göre kurulduğu için bu ad verilmiş.
Kurtlar Tepesi
Eğer Akropolis’e tırmanmak yetmediyse, biraz daha yukarı çıkabilirsiniz. Bu tarihi tepeyi bile kuşbakışı görebileceğiniz daha yüksekte bir tepe daha var; Lykavittos Hill. Kurtlar Tepesi anlamına geliyormuş. Yorulmak nedir bilmiyorsanız, Plotarchou Sokağı’nı kullanarak tepeye tırmanabilirsiniz. Ama ayaklarınız isyan noktasına geldiyse, aynı sokakta yer alan fünikülerle çıkma şansınız da var.
Pire
Atina’nın güneyinde ayrı bir şehir olan Pire’yi hazır oralara kadar gitmişken görün derim. Atina’nın nüfusu arttıkça Pire’ye doğru büyümüş ve neredeyse iç içe geçmişler. Merkezden yaklaşık yarım saatte ulaşabiliyorsunuz. Piri’nin 3 tane doğal limanı var. Kuzeybatıdaki liman aynı zamanda Akdeniz’in en büyük ticari limanlarından biri… Yat limanı olarak kullanılan ‘Zea’nın diğer adı Paşa Limanı. Mikrolimano ise 1974’teki ‘Kıbrıs Çıkartması’na kadar Türk Limanı diye anılırmış. Buradaki balıklar ve mezeler hem lezzetli hem hesaplı. Gece kulüpleri de keyifli; vaktiniz varsa bir gününüzü Pire’ye ayırabilirsiniz.
Nerede Kalınır?
Atina’ya son gidişimde kaldığım Pallas Athena Grecotel’i renkli dekorasyonuyla çok sevmiştim. Yeri de oldukça merkezi. Akropol’e ve birçok merkezi noktaya yürüyerek gidebilirsiniz. Syntagma Meydanı, irili ufaklı birçok otelle çevrili. Eğer yıla başlarken kendinizi şımartma niyetindeyseniz, içlerinde en ihtişamlısı Grande Bretagne. Akropol manzarasına nazır odaları ve restoranıyla muhteşem bir seçenek…
Yeme - İçme
Keramikos semtinde bulunan Funky Gourmet Restoran, Michelin yıldızlı bir mekân. İki katlı restoranın şefi yerel ürünleri kullanarak Yunan mutfağının lezzetlerini değişik bir yorumla sunuyor. Moleküler gastronomiye meraklıysanız, mutlaka gidin ama rezervasyon yaptırmayı unutmayın.
The Sowl yeni sayılabilecek bir mekân ama kısa sürede çok tutuldu. Akropol’e yakın. Hem dekorasyonu hem sunumları çok başarılı!
Aya İrini Kilisesi’nin etrafı için barlar sokağı desem yanlış olmaz. Eğlenmek için birçok mekân bulabilirsiniz. Özellikle Osterman’a uğramanızı tavsiye ederim.
Monastiraki Metro durağına yakın Mama Roux’u kahvaltı için tercih edebilirsiniz; ana öğünleri de güzel.
Argoura biraz salaş ama lezzetleriyle 5 yıldızı hak eden bir adres. Deniz ürünleri seviyorsanız kaçırmayın. Her restoranda bulamayacağınız tarifler geliyor masaya.
Yeni yıla kısa bir tatille başlamak isterseniz; Atina renkli tavernaları, şıkır şıkır caddeleri, tarihi bugüne taşıyan miraslarıyla bekliyor sizi. Yunan kültürüyle, mutfağıyla, müziğiyle öyle çok ortak noktamız var ki… Gidenler bilir, kendimizi yabancı hissetmemiz mümkün değil. Üstelik halkların hiçbir sorunu olmadığı için Türklere son derece sıcakkanlı davranıyorlar, komşu demekten mutlular. Tıpkı bizim burada onlara davrandığımız gibi… Çünkü halklar değil devletler savaşır.
Akropol içindeki önemli yapılardan biri Erectheus Tapınağı. Burada yüzyıllardır bir zeytin ağacı dikili ve kutsal kabul ediliyor. Çünkü mitolojiye göre Atina şehrinin koruyucusu olmak için bir yarışma düzenlenmiş. Şehre en güzel hediyeyi veren kazanacakmış. Denizler Tanrısı Posedion meşhur 3 başlı mızrağını yere vurup bir çeşme çıkarmış. Fakat suyu tuzlu olduğu için kimsenin hoşuna gitmemiş. Athena ise kendi mızrağını yere vurunca zeytin ağacı çıkmış. Ağaç ona şehri kazandırmakla kalmamış; zeytin de bereket ve refah sembolü olarak seçilmiş. İşte bu mitolojik öyküye konu olan yer Erectheus Tapınağı’nın hemen yanında.
Fotoğraflar: Brandlife, commons.wikimedia, pixabay,discovergreece
Paylaş