Paylaş
BADEN BADEN / ALMANYA
Kaplıcanın ihtişamı göz kamaştırıcı
Baden Baden, Almanya’nın güneyinde, nehir kıyısındaki bir tepenin eteklerinde küçük bir kasaba. Dünyanın en güzel kaplıca merkezlerinden biri burada. Adını Almancadaki “banyolar, banyo yapmak” anlamındaki “baden” kelimesinden almış.
Romalılar döneminden beri şifalı su kaynakları biliniyor. 12’nci yüzyıldan 18’inci yüzyıl başlarına kadar Baden Beyleri’nin evi olmuş. Sonra kaplıcaları hatırlanmış. Kral ve kraliçelerin uğrak noktası olunca talihi dönmüş. Kumarhanesi, lüksü sınır tanımadan sunan otelleri dünyadaki tüm zengin ve ünlü kişileri buraya çekmeyi başarmış. Baden Baden’i sadece bir kaplıca merkezi olarak düşünürseniz hata edersiniz. Sanat, mimari ve doğa ilgi alanınızdaysa burası tam size göre. Cüzdanlara zarar alışveriş olanaklarını saymıyorum bile.
KUMAR VE ALIŞVERİŞ
Kurhaus, 19’uncu yüzyılın ilk çeyreğinde inşa edilmiş bir yapı. Dünyaca ünlü kaplıca merkezinin ihtişamlı binası bile konukların hayranlığını kazanmaya yetiyor. Yine de misafirlerin şımartılması için hiçbir detay atlanmamış. Sırtını yasladığı Kara Orman’ın (Schwarzwald) büyülü manzarası eşliğinde kaplıcadan başka kumarhane ve konferans salonları da emrinizde. Efsane oyuncu Marlene Dietrich kumarhaneyi “Dünyanın en iyisi” olarak tanımlamış. Olimpiyat ve NATO toplantılarından satranç turnuvalarına kadar geniş bir yelpazede etkinliğe kucak açıyor Kurhaus. Bahçesinde gezmek ya da şık butiklerinde alışveriş yapmak bile sizi bambaşka alemlere sürükleyecek. Filarmoni orkestrasının programını incelemenizi öneririm.
Almanya’nın ilk kumarhanesi burada açılmış. Kumarhanenin süslemeleri ve döşeme tarzı abartılı olabilir ama binaya yakışıyor. Her gün rehber eşliğinde düzenlenen turlardan birine katılmanızı tavsiye ederim.
Tarihte yolculuk
Baden Baden buram buram tarih kokuyor. Örneğin Roma hamamının yaşı 2000’den fazla. Kendiniz de gezebilirsiniz elbette ama rehberli bir tura katılmanız daha ilginç olabilir. 12’nci yüzyıl başlarında inşa edilmiş “Eski Kale”yi (Altes Schloss) 15’inci yüzyıla kadar bölgenin yöneticileri kullanmış. Yeni Kale (Neues Schloss) adını verdikleri ise 15’inci yüzyılda inşa edilmiş, uzun süre Baden Beyleri’nin ikametgâhı olmuş. Bugün müze. Söylemeye gerek yok, manzaralar olağanüstü. Eski Kale’deki restoran soluklanmak isteyenlerin kurtarıcısı. Rus Kilisesi’ni görmezseniz çok şey kaçırırsınız. Zaten görmemeniz imkansız, uzaktan bile altın kubbesinin pırıltıları insanın gözünü alıyor. İçini de freskler süslüyor. Gerçek dünyanın karamsarlığından bir süre de olsa uzaklaşmak, kendinizle baş başa kalıp huzur dolu bir atmosfere sığınmak isterseniz mutlaka Lichtenthal Manastırı’nı gezin. Bir orta çağ manastırı burası. Rahibeler son derece dost canlısı. Bilgi almak istediğinizde yardımcı olmaktan keyif duyuyorlar.
Parkları ve bahçeleriyle de ünlü Baden Baden. Renkler sizi kendi dünyalarına çağırıyor burada. Katılıp ruhunuzu şenlendirin ve cennetin nasıl olabileceği konusunda bir fikir edinin. İşe Lichtentaler Allee ile başlayın. Sadece bir park değil burası, bir arboretum da aynı zamanda. Nehrin kenarından Lichtental Manastırı ile şehir arasında 17’nci yüzyıldan beri uzanan yol yaklaşık 2,5 kilometre. Fremesberg Dağı’nın eteklerindeki Gül Bahçesi (Rossenneuheitengarten) görmeniz gereken bir başka cennet köşesi. Bahçenin mükemmellik ödülü aldığı aklınızda bulunsun. Füniküler ile de ulaşabileceğiniz Merkür Dağı ve dünyaya tepeden bakabileceğiniz Battert Kayalıkları (Battertfelsen) listenizde olsun.
Nerede kalınır?
* Brenners Park Hotel & Spa (www.brenners.com) * Dorint Maison Messmer (www.hotel-baden-baden.dorint.com) * Hotel Belle Epoque (www.hotel-belle-epoque.de)
Nerede yenir?
* Osteria Stromboli (www.osteria-stromboli.de) *Altes Schloss Hohenbaden (www.schloss-hohenbaden.de) * Stahlbad (www.stahlbad.com)
DEAUVILLE / FRANSA
150 yıldır sosyetenin gözdesi
Normandiya bölgesinde. Şehrin halkına bakılırsa dünyanın en iyi kaplıcaları burada. Bugüne kadar ziyaretçilerden de aksini söyleyeni görmedim. Tarihi dokusunu korurken tüm çağdaş imkanlara sahip olması Dauville’i dünya sıralamasında hep üstte tutuyor.
Geçmişi daha eskilere dayanmasına rağmen 11’inci yüzyıl ortalarında tarih sahnesine çıkmış. At yetiştiriciliği ve tarım ana iş kollarını oluşturmuş yıllarca. Gelişmesini biraz da 19’uncu yüzyıl ortalarında yapılan tren yoluna borçlu. Aynı tarihlerde kurulan hipodrom ve kumarhane çekim etkisini artırmış. Talihi hızla değişen kent zamanla sosyetenin gözdeleri arasına girmeyi başarmış. Şehrin gelişmesinde Dük Morny’nin katkıları var. Bu yüzden “Ve Morny, Deauville’i yarattı…” cümlesini duyarsanız şaşırmayın. 1960’lı yıllarda aralarında bir marinanın da olduğu deniz kenarı tesislerinin turizmdeki yerlerini almasıyla Deauville daha da cazip bir yer haline gelmiş.
Nerede kalınır?
* Les Manoirs de Tourgeville (www.lesmanoirsdetourgeville.com) * Royal Barriere (www.lucienbarriere.com/en/luxury-hotel/Deauville-Royal-Barriere) * L’esperance Deauville (www.lesperancehoteldeauville.fr)
Nerede yenir?
* Le Ciro’s Barriere: (Tel: 02-3114-3131) * Le Bar du Normandy-Normandy Barrierre (www.lucienbarriere.com) * L’Essentiel (www.lessentiel-deauville.com)
BLUE LAGOON / İZLANDA
Buzların ortasındaki şifa
Bu kadar soğuk bir ülkede ne kaplıcası demeyin. Grindavik Koyu’ndaki Blue Lagoon İzlanda’nın turizm yıldızlarından. Dışarısı dondurucu olabilir ama bir gölet oluşturan jeotermal suyun sıcaklığı 40 dereceyi buluyor. Blue Lagoon şelalesi de sizi bekliyor.
Suyun yüksek miktarda silis ve sülfür içerdiği, cilt hastalıklarına iyi geldiği söyleniyor. Özellikle sedef hastalığı olanları buraya çekerken, kaplıcaya da büyük sorumluluk yüklüyor. Temizliğe, hijyene çok dikkat ediliyor Blue Lagoon’da. Göle girmeden, çıkışta duş almak, dezenfekte havuzundan geçmek zorunlu.
Bu kadar uzağa gelmişken sadece suyun içinde oturmakla geçirmeyin vaktinizi. Balina gözlem turuna katılın. Pişman olmayacaksınız, üstelik hayatınıza farklı ve unutulmaz bir anı daha eklenecek.
Reykjavik turuna çıkın. Bessastadir’deki 18’inci yüzyıla ait başkanlık sarayını ziyaret edin. Çok eskilerde cinler ve cücelerin yaşadığına inanılan Hafnarfjordur, eski balıkçı limanı, balık pazarı listenizde olsun. Telaffuzu zor ama bu sizi yıldırmasın ve Hallgrimskirkja Kilisesi’ne gidin.
Nerede kalınır?
* Blue Lagoon Clinic (www.bluelagoon.com/blue-lagoon-spa) * Northern Light Inn: (www.nli.is)
BATH / İNGİLTERE
25 yıldır UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde
Avrupa kaplıcaları arasında daima ilk beşte. Roma döneminden kalma bir hamam burası. Neo-klasik üslubu, mermer detaylarıyla muhteşem bir mimariye sahip. İlk inşa edildiği yıllarda “Aquae Sulis” (Sulis’in suları) adını taşıyormuş. Etraftaki dağlarda çok sayıda termal kaynak gören Romalılar hamamları yapmış. Daha sonra bir kaplıca kenti haline dönüşmüş. 1978 ve 2000 yılları arasında kapalı kalmış. 1987’de UNESCO’nun Dünya Mirası Listesi’ne eklenmiş.
GÖZALICI YEŞİLLİK
Bath doğasında İngiltere’ye özgü o meşhur yeşili bol bol görüyorsunuz. En güzellerinden biri 19’uncu yüzyıla ait Royal Victoria Park. Geniş bir park alanı burası, büyük kısmı çim kaplı. Buna rağmen çok sayıda aktiviteye de kucak açıyor. Parkta tenis, paten, bowling gibi etkinlikler için özel olarak ayrılmış bölümler var. Şehre tepeden bakan Alexandra Parkı, 18’inci yüzyılda düzenlenen Sydney Bahçeleri de görenleri mutlu eden yeşil alanlar.
Şehrin ana geçim kaynağı turizm. Görülecek çok sayıda tarihi eser var. Bunların başında Bath Abbey (Bath Manastırı) geliyor. İlk kez 7’nci yüzyılda kurulan, 12 ve 16’ncı yüzyıllarda yenilenen kilise, 19’uncu yüzyılda büyük bir onarımdan geçmiş. Yapıda görkemli bir gotik mimariyle karşılaşıyorsunuz. Manastır muhteşem taş işçiliği, vitray pencereleri ve iç dekorasyonu ile gelenlerin etkiliyor.
KRALİYET HİLALİ
Royal Crescent (Kraliyet Hilali) 18’inci yüzyılda inşa edilen devasa bir yapı. Kral George dönemi mimarinin ülkedeki en önemli temsilcilerinden. Bazı bölümleri orijinalliğini koruyor. Bir bölümü ise müze. The Circus kentteki bir diğer Kral George dönemi örneği ve 18’inci yüzyıla ait. Adı sizi yanıltmasın, Latincede “yuvarlak” anlamındaki kelimeden geliyor. Etrafını çok sayıda evin çevirdiği büyük bir meydan burası. Evler özellikle dış cephe işçilikleriyle dikkat çekiyor.
Avon Nehri üzerine kurulan Pulteney Köprüsü dünyada alışveriş merkezi özelliğine sahip birkaç köprüden biri. 300 metre uzunluğundaki köprünün üzerinde dükkanlar var. 18’inci yüzyılda yapıldıktan kısa süre sonra su taşkınlarından ötürü yıkılmış. Yeniden inşa edildiğinde orijinaline uygun görünüme sahip olmuş. Ünlü yazar Jane Austin de bir dönem Bath’da yaşamış. Evi bugün müze.
Nerede kalınır?
* Apsley House Hotel (www.apsley-house.co.uk) * Dukes Hotel (www.dukesbath.co.uk) * Tasburgh House: (www.tasburghhouse.co.uk)
Nerede yenir?
* Sotto Sotto: (www.sottosotto.co.uk) * Menu Gordon Jones: (www.menugordonjones.co.uk) * Rustico Bistro: (www.rusticobistroitaliano.co.uk)
KARLOVY VARY / ÇEK CUMHURİYETİ
Atatürk bir ay kalmıştı
Prag’a otobüsle 2,5 saat uzaklıkta bir kaplıca cenneti. İsmi “Karl’ın banyoları” anlamına geliyor. Efsaneye göre kaplıcalar 1350’de 4’üncü Karl’ın av köpeklerinden birinin bir sıcak su pınarına düşmesiyle keşfedilmiş. 16’ncı yüzyılda da 200’ün üzerinde kaplıca inşa edilmiş. 1800-1920 arasında zengin aristokratların keşfetmesiyle şöhreti artan kent Art Nouveau stilde ev, park, tiyatrolar ve otellerle donatılmış. Zamanında Atatürk’ün de bir ay kalıp şifa aradığı bu şirin kaplıca kenti masalsı izler taşıyor. İmparator I. Franz Josef, Kazanova, Kafka ve Beethoven burada sağlıklarının peşine düşen ünlülerden. Mozart ve Rus Çarı Pedro’nun evleri artık otel ya da kafe. Karlovy Vary’ye hâlâ ortaçağın kent dokusu hakim. Ayrıca porselenleri, Moser cam işleri, film festivali (www.kviff.com) ve “Becherovka” adı verilen, ağrılara iyi geldiği rivayet edilen tarçınlı likörüyle ünlü.
İÇMEDEN YARARLANIN
13 büyük su kaynağından altısı tarihi termal tesislerden Mlynska Kolonada’da. Yazın burada konserler düzenleniyor. 19’uncu yüzyıldan kalma güzel SPA’ların arasında bazen 70’lerin facia mimarisinden örnekler görüyorsunuz. Tepla ve Ohre nehirlerinin aktığı bu Bohemya şehrinde her yer su. Lazenska pohar dedikleri bardaklardan bir tane alıp 60 bin nüfuslu Karlovy Vary‘deki farklı termal suların tadına bakıp sağlığınıza kavuşabilirsiniz. Bunlar işe yaramazsa 13’üncü olarak geçen Becherovka’yı denersiniz! Thermal Hotel’in üzerindeki Termal açık hava yüzme havuzlarında keyif yapabilirsiniz.
Karlovy Vary’de 1857’de kurulan ve krallara cam üreten Moser fabrikasını gezebilirsiniz. Jan Becher 1807’de adını verdiği Becherovka’yı üreten ilk kişi olmuş. Şehirde Jan Becher’in müzesi de var. Grandhotel Pupp’un arkasındaki Diana Gözlem Kulesi 1914’de yapılmış ve şehrin manzarasının tadını çıkaracağınız yerlerden.
Nerede kalınır
Eğer Karlovy Vary’e günübirlik bir tur için gelmediyseniz kalacağınız oteli bulma konusunda Infocentrum (Lazenska No: 1, www.karlovyvary.cz) yardımcı oluyor. Şehirdeki en iyi tesis ise Grandhotel Pupp (www.pupp.cz). Orta Avrupa’nın en güzel otellerinden olan Pupp’un SPA’sı da çok iyi. Geçmişi 18’inci yüzyıla giden otel, Karlovy Vary Film Festivali için gelen konukları ağırlıyor. 21’inci James Bond filmi “Casino Royale”de Pupp, Karadağ’daki “Hotel Splendide” olarak gösterilmişti. Kalmasanız bile en azından bir kahve molası için uğrayın.
Paylaş