Paylaş
Üstelik zor dönemlerden geçiyoruz. ABD faiz arttırmak istiyor ama arttıramıyor. Çin’in, Japonya’nın sorunları devam ediyor.
Buna ilaveten AB’nin mali sistemi donuk halde. Bankaların piyasa değerleri dip seviyelerde… Avrupa’nın 600 bankalık endeksinin son on yıllık grafiğine bakmak yeterli durumun vahametini anlamak için:
Grafiğin özeti şu: Turuncu noktayla gösterilen 2007 tepesinden çok uzakta, diğer turuncu nokta 2009 yılı dip seviyelerine çok yakınız. Yani kriz sonrası son 7 yılda bankaların değerini arttıracak bir iyileşme olmamış.
Peki, Avrupa banka endeksinden bize ne? İhracatımızın yarısı kabaca AB ülkelerine gidiyor. En büyük ticari ortağımız. İngiltere de dış ticaret fazlası verdiğimiz ender ülkelerden.
Kısacası orada mali sistem yüzünden oluşabilecek bir daralma süreci burada bizi de etkiler. Öyle bir durumda ihracatımız zorlanacağı gibi dış borç bulmak da bugünküne göre daha pahalı ve daha zor olabilir.
Dikkatli olunması gereken zamanlardayız.
***
KÜLTÜRPARK HEPİMİZİN
İntegral araştırma şirketinin geçen ay açıkladığı İzmir’le ilgili bir araştırmada İzmir’in öncelikli sorunları şöyle görünüyordu:
İlk dört sorunda kent mutabık gibi görünüyor. Sürpriz yok.
Ama benim son günlerde tekrar depreşen bir Kültürpark sorunum var. İzmir Büyükşehir Belediyesi o 400 dönümlük kentin en değerli nefeslenme alanı için avan projeler hazırlatmış. Bir takım yapılar değişecek, bazı yeni yapılar yapılacakmış…
Görseller paylaşılıyor, cek cak’lı iddialı öngörüler yapılıyor, kısacası kamuoyu “hazırlanıyor”! İtiraz edenler de seslerini yükseltmeye başladı.
Facebook’ta bu konuda kurulmuş Kültürparka Dokunma adlı bir grup var. 12.000’den fazla üyesi var. Siz de Kültürpark konusunda bir şey söylemek istiyorsanız buyurun gelin.
Kültürpark’a uzakta yaşıyor olsanız bile oranın bu kentin en değerli alanlarından biri olduğunu unutmayın ve bilinçli bir kentli olarak ses verin lütfen.
Yerel idare pek çok konuda göstermediği kararlılığı bu konuda gösteriyor gibi. Önce proje yapıp sonra kamuoyu ile paylaşıyorlar. CHP Genel Merkezindeki rahatsızlıklara da pek kulak asmıyor Belediye.
Son TMMOB basın bildirisini dikkate alacaklar mı, göreceğiz…
***
KAYIPLAR
Son üç ayda dört sevdiğim insanı kaybettim… Üçü kalpten gitti. Biri kanserden.
Memlekette terörden ölüm, trafikten ölüm, şiddetten ölüm, iş cinayetlerinden ölüm kol gezerken lafı bile olmaz belki ama işte hiç hazırlıklı değilmişim!
Son zamanlarda görüşemesek de geçmişte o kadar güzel anılar biriktirmişiz ki…
Yaşlar bu yaşlar demek de içteki sızıyı hafifletmiyor. O güzel günlerden sonra birbirimizi neden bu kadar ihmal ettik, ediyoruz diye düşünüp duruyorum.
Hayat fena öğütüyor, fena yoğuruyor galiba. Direnseniz de sizi bir yerlere savuruyor. Bireyselleştikçe azalıyoruz.
Bu arada yaşarken kaybettiklerimiz de oluyor. Yakın ve sağlam bildiklerimiz nasıl da uzak ve çürük çıkabiliyor.
Küçük bir yangın başlıyor mesela. Bir bakıyorsunuz birileri müdahale için öne fırlıyor. Canla başla söndürmeye çalışıyor.
Söndüremeyeceğini bile bile ateşe su damlası taşıyan karınca misali, kimden ve neden yana olduğunu gösteriyor. Hesapsızca…
Bir bakıyorsunuz çok daha yakınınız bir başkası “zaten yangın çıkacağı belliydi” yorumu yapıp, nasıl söndürülmesi gerektiği konusunda tavsiyelerde bulunuyor. Olanları uzaktan izliyor.
Kimileri de isten dumandan etkilenmemek için yangın mahallinden uzaklaşıyor. Bazıları hızlıca, bazıları usul usul... Söndü mü sönmedi mi, hasar nedir, can kaybı var mıdır ilgilenmiyorlar bile.
Bu dökülmelere de çok hazırlıklı olamıyor insan. Deneyim, yaş, yaşanmışlıklar da pek işe yaramıyor. Hayat böyle bir şey demekse acıtıcı bir kabulleniş…
Yaşarken etrafını iyi süzmeli, iyi tanımalı insan. Vaktini mümkün olduğunca yangınlarda öne fırlayan insanlarla geçirmeli insan. Hiç yangın çıkmayacağını bilse bile…
Paylaş