YENİ yılda günler hızlı geçiyor ama ülkenin sorunları yerinde sayıyor.
Unuttuğumuz “mutluluk” sözcüğünü ne zaman kullanabileceğiz? Ne zaman “Oh, çok şükür, halkımız artık mutlu” diyebileceğiz? Mutluluğun şartları belli: * Sağlık, * Huzur, * Güven, * Refah. Peki, soralım şimdi: ? İşlerini kaybedenler iş bulabiliyor mu? ? İnsanlarımız, kazandıkları para ile geçinebiliyorlar mı? ? Çocuklarının eğitim ve öğretimini sağlayabiliyorlar mı? ? Sağlık hizmeti alabiliyorlar mı? ? İnsanlarımızın büyük sorunu olan geçim derdi ve işsizliğe çözüm bulunacak mı? ? Güvenlik, sağlık, gelir düzeyinin yükselmesi, çocukların eğitimi ne olacak? ? Ülkemizde huzur var mı? Halkımız güven içinde yaşayabiliyor mu? ? Gençlerimizi, istikbal endişesinin pençesinden kurtarabiliyor muyuz? ? Hak, hukuk, adalet! Bunlar ne âlemde? ? Gerçekten ülkede adalet mülkün temeli mi? Bu sorulara olumlu cevap vermek çok zor! Her yıla umutla başlıyoruz ama hüsranla bitiriyoruz. Kavgalar devam ediyor, gerginlik bitmiyor, kaybeden hep bizler oluyoruz! ¡ ¡ ¡ 2011’e Cumhuriyet tarihimizin en büyük iç ve dış borcuyla başladık: 508 milyar dolar! Bu ürkütücü borcu ödeyebilecek miyiz? Ödeyemezsek toprak tavizi gündeme gelir mi? Batı, Osmanlı Devleti’ni de böyle parçalamadı mı? Ergenekon davası dörtnala devam ederken “Deniz Feneri e.V.” davasının kaplumbağa hızıyla bile ilerlememesi ülkemizdeki adalet anlayışının göstergesi mi? Avrupa Birliği’ne üyelik görüşmelerinde 35 başlıktan sadece bir tanesinin çözümlenmesi, diğer 34 başlığın askıya alınması dış politikamızın başarısı mı, yoksa yüz karası mı? Başbakan’ın dediği gibi “Annelerin gözyaşlarından, babaların yürek sızılarından, gençlerin akan kanlarından rant elde etmek isteyen” çıkarcılar ve fırsatçılar grubu, borularını daha ne kadar öttürecek? Türkiye’de “Türkçe ile birlikte Kürtçe de resmi dil olsun” diye tutturan bölücüler güruhu, yoksul insanların duygularını sömürerek halkı daha ne kadar aldatacak? ¡ ¡ ¡ Seçimlere 5 ay kaldı. Son 8 yıldır, ağızlarından köpükler saçılarak halkımızın nasıl zenginleştiğini, nasıl mutlu olduğunu anlatan siyasiler, yine halkı uyutmayı başaracaklar mı? ? Geleceğimizi emanet edeceğimiz gençlerimizi iyi yetiştirip iş-güç sahibi yapabilecek miyiz? ? Adaletsiz yasalarla gireceğimiz 12 Haziran seçimlerinde adaletli bir sonuç alınabilmesi mümkün olacak mı? ? Bu defa da oy uğruna, laik Cumhuriyet ilkeleri tahrip edilecek mi? ? Emekli maaşları ve asgari ücret insanca yaşama düzeyine çıkarılacak mı? ? Adaletsiz dolaylı vergilerle halkımız limon gibi sıkılmaya devam edilecek mi? ? Vurgun, soygun, talan, hırsızlık ve yolsuzluk biraz olsun azalmayacak mı? ¡ ¡ ¡ Sorular çok, fakat açık söyleyelim fazla umut yok. Ülkenin çivisi çıkmış durumda. Her şeyi yerli yerine oturtmak için hem akıl, hem bilgi, hem bilek, hem yürek gerek. Ülkemizin karanlıklarını yırtacak böyle bir ışık parlar mı acaba? Her şeye rağmen bunu umut etmek istiyoruz, çünkü umutsuz yaşanmaz!