Türkiye yanlış yolda!

YILLAR önce Amerika’ya göç eden Ali Rıza Bozkurt, “Amerikan rüyası”nı gerçekleştirerek zengin olan ve tüm dünyada başarılı işler yapan “müthiş bir Türk”...

İşadamlığının yanı sıra “bilim adamı” kimliği de var. Dünyaca ünlü Harvard Üniversitesi’nde “araştırmacı” olarak görev yapıyor ve dersler veriyor.
Ali Rıza Bozkurt, Amerika’da yaşıyor ama her yaz İstanbul’a gelip Boğaziçi’ndeki yalısında tatil yaparak Türkiye özlemini gideriyor.
Ülkenin meseleleriyle gönülden ilgilenen ve 12 Eylül’deki “Anayasa değişikliği” için yanlış yol seçildiğini söyleyen Bozkurt, “1982 Anayasası’na kanat takılsa bile bir işe yaramaz. Türkiye’ye yeni baştan, tam demokratik bir anayasa yapmalıdır” diyor.
¡ ¡ ¡
Ali Rıza Bozkurt’a göre:
Anayasa bir ulusun, bir devletin toplumsal sağlık kimliğidir. Anayasa bir Kutupyıldızı’dır. Okyanusun ortasında yönümüzü tayin etmeye yarayacak, gideceğimiz yerin yönünü bulmamızı sağlayacak bir işaret noktasıdır.
Bulutlu havalarda yıldızı görmediğimiz için, fırtınalı havalarda da istediğimiz yöne değil de, rüzgâra karşı ve dalgalara dik olarak gitmek zorunda kalacağımız için, yanlış yöne gittiğimizi bilir ve hava düzelince, yine doğru yöne yöneliriz. Aylar sürecek bir yolculukta, böylesi günlerin sayısı azdır.
Anayasalar da bazen kullanılmayabilir ama bunlar geçicidir. Sizi sonunda gideceğiniz yere götüren tek yön göstergesi “anayasa”dır.
¡ ¡ ¡
Türkiye’ye tamamen yepyeni, halk yararına ve tam demokratik bir anayasa gerekiyor ama bunu Türkiye Büyük Millet Meclisi yapamaz!
150 ülke üzerinde yapılan akademik araştırmalar göstermiştir ki, tam demokratik ve ülke yararına yapılan anayasaları “yasama meclisleri” yapmamıştır.
Meclisler anayasa hazırlarken, halkın yarınki yararını değil, meclislerin o günkü faydasını düşünmüşlerdir. Bütün ülkelerde bu böyle olmuştur.
Halkın yararını gözeterek hazırlanan anayasaları tamamen müstakil ve sadece anayasa hazırlamak için özel kurulan “anayasa hazırlama meclisleri” hazırlayabilmişlerdir.
Dünyanın 230 yıllık demokrasi deneyiminde tüm demokratik ülkelerde gözlenen bir sonuçtur bu... “Tam demokrasi” ile “yarım demokrasi”nin ülkelerin yaşamında büyük farklar ortaya koyduğu, net olarak görülür.
¡ ¡ ¡
Türkiye bir türlü tam demokratik devlet yapısına kavuşamamıştır. Ne yaparsak bunu başarabiliriz, ne yapmazsak hiçbir zaman başaramayız?
Türkiye’de demokrasi denildiği zaman (ki bu Türk stili demokrasidir), halkın sandığa gidip oy atmasının yeterli olduğu bir sistem anlaşılmaktadır.
Böylece halkın kendisini yönetecekleri (milletvekillerini) seçmiş olacağı ve bunun milletin kendi kendini yönettiği anlamına geldiği, adına da “demokrasi” denildiği söyleniyor, halkın beyni böyle yıkanıyor! Halbuki bu tam bir yanıltmacadır.
Birincisi; sadece yönetimi seçimle işbaşına getirmek demokrasi değildir!
İkincisi; seçilenler yönetmek için değil, halka hizmet etmek için seçilirler.
Üçüncüsü; Türkiye’deki milletvekillerini halk değil, üç-dört partinin liderleri seçer!
Millet, Cumhuriyet döneminde defalarca oyunu kullandığı halde, Türkiye’nin her geçen gün daha çok batağa saplandığını ve sonunda bugünkü boğulma noktasına geldiğini yaşayarak görmüştür!
Konuya pazar günü devam edeceğim...
Yazarın Tüm Yazıları