O günlerden bugünlere!

YARIN Cumhuriyet’in 87’nci kuruluş yıldönümünü kutlayacağız.

Mutlu bir gün olması gerekiyor değil mi?
Peki, mutlu muyuz?
Yasaların çiğnendiği, cemaatlerin devlete hâkim olduğu, ilköğretim okullarında bile laikliğin yerle bir edildiği bir dönemde nasıl mutlu olabiliriz?
Dinciliğin dörtnala at koşturduğu, dinin kişisel ya da parti çıkarları uğrunda hoyratça istismar edildiği bir dönemde, gerçek cumhuriyetçiler mutlu olabilir mi?
Günümüzde yozlaşmadık bir kurum kaldı mı, bilemiyorum!
Cumhuriyet’in 87’nci yılını, çok sayıda sorunun oluşturduğu dumanlı bir havada, umutları gölgeleyen bir kaos içinde idrak ediyoruz.
* * *
Aslında, 87 yılda büyük gelişmeler sağladık, mucizevi başarılara tanık olduk. Tüm bunlara, büyük Atatürk’ün muhteşem devrimleri sayesinde ulaştık.
87 yıl önce 29 Ekim 1923 günü nasıl bir Türkiye vardı?
Hayatı, yakın tarihimizi incelemekle geçen ve bu konuda önemli kitaplar yazan Turgut Özakman, Cumhuriyet yönetiminin görevi devraldığı tarihteki Türkiye’yi şöyle anlatıyor:
* * *
 “13 milyon nüfus... İlkel bir tarım... Sıfıra yakın sanayi... Madenlerin büyük çoğunluğu, limanlar ve var olan bütün demiryolları yabancı şirketlerin yönetiminde... Ülkede 153 ortaokul ve lise, sadece bir üniversite var...
Halkın yüzde 7’si okuryazar... Bu oran, kadınlarda yüzde 1 bile değil. Ekonomik bakımdan yarı sömürge... Kişi başına gelir 4 lira... Kişi başına ortalama kamu harcaması 50 kuruş!
Altyapı her alanda yetersiz. Bilim hayatı ve düşüncesi yok sayılacak düzeyde... Anadolu, yetersiz medreselerin elinde... Her yanda tarikatlar, tekkeler, dergâhlar var.
Yasalar, çağın gerçeklerinin çok gerisinde...
Kadınların ilke olarak toplumsal hayatları ve hiçbir hakları yok.
Kadınların da bir gün erkekler gibi doktor, mühendis, avukat, belediye başkanı, milletvekili, bakan olabileceklerini hayal etmek bile zor. Ne seçme hakları bulunuyor, ne de seçilme... Kısacası, vatandaş sayılmıyorlar.
Ülke neredeyse bütünüyle ve pek çok alanda ortaçağı yaşıyor...”
* * *
Türkiye işte o günlerden bugünlere geldi.
Cumhuriyet dönemi, çağın gereklerine uygun, yeni insan yetiştirmeyi, akla ve bilime öncelik vermeyi, Anadolu aydınlanmasını, büyük bir kalkınmanın gerçekleştirilmesini amaçlayan muhteşem devrimler yaptı.
Atatürk devrimleri, umutsuzluktan, yepyeni, güçlü, büyük bir Türkiye yarattı.
Cumhuriyet rejimi, bir devlet için kısa sayılabilecek süreye, belki de beş-on kuşakta yapılamayacak işleri, hamleleri, devrimleri sığdırdı.
* * *
Nerelerden geldik? Şimdi ne durumdayız? Ve nereye gidiyoruz?
Bunu bir bilebilsek ya da geldiğimiz yeri hatırlayabilsek!
O zaman, laik Türkiye Cumhuriyeti’nin değerini daha iyi anlayacağız ama... Son yıllarda Cumhuriyet’in bütün değerlerini yok etmeye çalışan bir zihniyet ülkeye egemen olmaya başladı... Atatürk ilkeleri hırpalanıyor, yok edilmeye çalışılıyor.
Yaşanan olaylar, bir karşı devrimle karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor.
Yarın, Cumhuriyet’in 87’nci yıldönümünü kutlayacağız...
Kutlayacağız ama hangi yüzle?
Yazarın Tüm Yazıları