Paylaş
Döndüğümde bakıyorum her şey gittiğim günkü gibi... Karmakarışık... Eski hamam, eski tas... Tellaklar bile değişmemiş!
Evet, Türkiye’nin gündemi, aylar yıllar geçse de hiç değişmiyor!
Bir kısırdöngü içinde bocalıyoruz!
***
Tükenmezkalem gibi bitmeyen konulardan biri de türban... Aslında tükenmezkalem de tükeniyor ama türban konusu asla tükenmiyor!
Ben, bu türban sorununu AKP’nin de halletmek istediğine pek inanmıyorum. Çünkü türban iktidar partisi için bir “seçim kozu”.
Nitekim türban sorununun çözümü, genel seçim sonrasına, yani 2011 yılı sonuna bırakıldı.
Devletin temelleri sarsılıyor, koca bina çatırdıyor, biz hâlâ türbanı tartışıyoruz!
***
557 yıl önce Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u kuşattığı günlerde, Bizanslılar ülkelerini kurtaracakları yerde “meleklerin cinsiyetini” tartışıyor, “Melekler erkek midir, yoksa dişi midir?” diye birbirlerini yiyorlardı.
Oysa Bizans son günlerini yaşıyor, ülkeleri elden gidiyordu! Bunu düşünen yoktu!
“Meleklerin cinsiyeti olur mu, olmaz mı?” diye tartışırken yurtlarını kaybettiler.
Türban kavgaları bana bu tarihi olayı hatırlattı!
***
Dünyada dosttan çok düşmanımız var!
Ermeniler bir yandan, Kürtler ve Rumlar diğer yandan bastırıyor, birçok yabancı ülkede Türkiye aleyhine kararlar alınıyor, kanunlar çıkarılıyor, çevremizdeki çember her geçen gün biraz daha daralıyor, bölünme tehlikesi büyüyor, biz hâlâ “türban kavgası” yapıyoruz.
“Türban bir özgürlük sorunudur. Kızlar yalnız üniversitelerde değil, bütün okullarda başörtüsüyle derslere girebilmelidir” diyenlerin sesleri iyice yükseldi.
Bu da yetmiyor! Bazıları daha ileri gidip “Elbette bir gün kapalı başlar, takkeler, kamuda da görev yapmaya başlayacaktır” diyor.
“Türbanlı öğretmen... Türbanlı yargıç... Türbanlı savcı... Türbanlı doktor... Türbanlı subay... Neden olmasın? Neden devlet hizmeti görenler türban takmasın?” diyenler çoğalıyor. Kimse “Olmaz” demesin! Artık ülkemizde her şey olabilir!
Zaten olayların böyle gelişeceği belliydi. Perşembenin gelişi gibi...
İnsanın en değerli hazinesi aklıdır!
Tartışmalara bakıp bakıp “Tanrım, sen aklımızı koru” diye dua ediyorum.
***
Rakı ile ilgili bir-iki yazı yazdım ya... Fazla tutucu oldukları anlaşılan bazı kişileri kızdırmış bu yazılar... Birkaçı “Senin duaların kabul olmaz. Çünkü günaha giriyorsun. İçen herkes günahkârdır, cehennemliktir” diye mesajlar yolladılar.
Kimin günahkâr olduğuna, kimin cennete ya da cehenneme gideceğine softalar değil, Allah karar verir tabii... Ben Tanrı’nın adaletine inanırım.
***
Bir softa ile bir Bektaşi, tesadüfen bir araya gelmiş, yan yana dua ediyorlarmış. Softa:
“Allahım” demiş, “N’olur, beni imandan mahrum etme!”
Bektaşi de ellerini açıp “Tanrım” demiş, “N’olur beni rakısız bırakma!”
Softa, ona ters ters bakarak homurdanmış: “Bre! Bu ne biçim dua ulan? Utan!”
Bektaşi “Kızma be imanım” demiş. “Niye kızıyorsun ki? Herkes Allah’tan, kendinde olmayanı ister. Sana iman lazım, bana da rakı!”
Paylaş