"DEĞİŞİM" deyip duruyorlar.Yıllardır ne değişti? Şimdi ne değişecek? Neyzen Tevfik’in dediği gibi:
"Türkü yine o türkü, sazlarda tel değişti,
Yumruk yine o yumruk, bir varsa el değişti!"
Yurdun Doğu bölgelerinde doğanlarla Batı bölgelerinde doğanlar arasında fırsat eşitliği yoksa ve bu yıllardır aynı şekilde devam ediyorsa o ülkede adil bir değişimden söz edilebilir mi?
Nüfusun sadece yüzde 20’sinin Avrupalı, Amerikalı gibi zengin bir yaşam sürmesi, gelir dağılımında büyük uçurumlar olması kader midir, adaletsizlik mi?
Birleşmiş Milletler’in rakamlarını esas alırsak, dünyamızda 192 devlet var. Türkiye dünyanın en büyük 20 ekonomisi arasında yer alıyor. Bu iyi ama kişi başına gelir düzeyinde 68’inci sırada yer almamız pek iyi değil! Yani, ortaya yakın fakirler grubunda bulunuyoruz.
* * *
Bir yığın sorun arasında Türkiye türbancı din tacirleriyle uğraşıp duruyor. Dini siyasete alet eden, Kuran’da olmayan kuralları topluma dayatmaya çalışan, kadınları halayık gibi gören bir zihniyet, ülkeyi örümcek ağları gibi kuşatıyor.
Takiyeci din bezirgánları topluma fesat sokup duruyorlar.
Başını örtmeyi erdem sanan, çağdaşlıktan uzaklaşan türbanlılar bu uğurda böcek gibi ezilmeyi de, şaşılacak bir şekilde, kabul ediyorlar.
"Zulme razı olanın hakkı zulümdür!" sözünü unutmamak gerekir.
* * *
Yaşadığımız bu topraklar bize Osmanlı’dan miras kalmıştır. Allah razı olsun. Fakat Osmanlı’dan bize kalan en büyük miras cehalettir.
Cahil bir toplum, din kullanılarak çok kolay kandırılıyor.
80 yıldır laiklere saldırı ve suçlama hep aynıdır: "Káfirlik, dinsizlik!"
Osmanlı İmparatorluğu yıkıldığında, halkın yüzde 95’i okuma yazma bilmiyordu. Basit okur-yazarlık bile çok düşük düzeydeydi. Korkunç karanlık Cumhuriyet dönemine kadar sürdü.
Cumhuriyet’in ilanından 10 yıl sonra bile okur-yazar kadınların oranı sadece yüzde 4 idi.
Türk halkı Cumhuriyet devrimleri sayesinde okur-yazar hale geldi. Atatürk devrimlerinin en büyük zaferi ulusun okur-yazarlık oranını yüzde 70’lere, 80’lere yükseltmesi oldu.
* * *
Demokrasiyi tramvaya benzetirler, gitmek istedikleri durağa varınca bu tramvaydan inerler!
Evet, Türkiye değişiyor ama yoksulluk ve cehalet hiç değişmiyor!
Eğer petrol, doğalgaz gibi kaynaklara sahip olup, hazıra konmamışsa, okur-yazar oranı düşük hiçbir ülkenin kalkındığı, zengin olduğu görülmemiştir.
Biz Avrupa’nın gerisinde kalıyorsak, kaliteli insan sayımızın azlığındandır.
Çok çocuk yapmak, eğitimsiz kuru kalabalıklara sahip olmak iş değil! Yaratıcı, özgür düşünceli kadrolar yetiştirmedikçe, Batı ülkeleri hızla ilerlerken biz hep yaya kalırız!
Azgelişmiş olmak, sadece parada pulda değil, eğitimde geri kalmak, bilgisiz olmak demektir. Ülkedeki gerici kadrolaşma nedeniyle nüfusumuzun gelişmemiş bölümü hızla artıyor!
Bu ne demek? Demokratik sistemde herkesin bir oyu olduğuna göre, gelişmişler değil hep azgelişmişler kazanacak demektir. Bu yüzden ülkemizin azgelişmişlikten kurtulmasını istemeyenler var! Bunlar, düşmandan da beter yaratıklar!