ÖNCEKİ gün Silahlı Kuvvetler’de nöbet değişti ve yeni bir dönem başladı. Genelkurmay Başkanı artık Orgeneral İlker Başbuğ...
Bu vesileyle şunu tekrarlamak istiyorum:
Biz Türk ulusu olarak bu kritik coğrafyada ayakta kalabiliyorsak Silahlı Kuvvetlerimizin gücü sayesindedir. Zaman zaman kampanyaya dönüşen "askeri yıpratma çabaları" tam bir ahmaklık örneğidir!
Tüm dünyaya karşı, başımızı dik tutabilmek için tek güvencemiz ordumuzdur.
Çağımızda, kuvvetli olmayan devlete yaşama hakkı yok!
Ordumuza eleştiri adı altında yapılan saldırılara baktıkça üzülüyor, "Kendi bindiğimiz dalı kesmek neden?" diye acı acı düşünüyorum.
Askeri el üstünde tutmamız gerekiyor. Ordumuz olmazsa biz neyiz ki? Bir hiçiz! Düşmanlarımız böcek gibi ezerler bizi! Bu gerçeği unutmayalım!
Meclis Başkanı Köksal Toptan’ın, "Türk Silahlı Kuvvetleri gözbebeğimiz, kimse yıpratmasın" sözüne aynen katılıyorum.
* * *
Tarih: 31 Temmuz 1920... Yer: Afyonkarahisar Kolordu Dairesi...
Mustafa Kemal Atatürk,subaylara hitaben konuşuyor:
"Efendiler... İngilizler ve yardımcıları, milletimizin bağımsızlığını imhaya karar vermişlerdir.
Milletler bağımsızlıklarını hiç kimsenin lütfuna borçlu değildir. Hiç kimse, kimseye, hiçbir millet diğer bir millete hürriyet ve bağımsızlık vermez. Kuvveti olmayan, mücadele edemeyen bir millet, mahkûm ve esir vaziyettedir. Böyle bir milletin bağımsızlığı gasp olunur.
Dünyada insanca yaşamak için bağımsızlık lazımdır. Bağımsızlık sahibi olmak için kuvvet sahibi olmak, bunu ispat etmek ve buna layık olmak gerekir.
Kuvvet ordunundur. Ordunun hayat ve saadet kaynağı, milletin vicdani imanıdır.
İngilizler, milletimizi bağımsızlıktan mahrum etmek çarelerine giriştiler. Mütareke şartlarının tatbikatı ile silahlarımızı, cephanelerimizi, bütün savunma araçlarımızı elimizden almaya çalıştılar. Sonra kumandanlarımıza ve subaylarımıza saldırıya başladılar. Askerlik onurunu yok etmeye çalıştılar. Ordumuzu tamamen lağvetmek istediler.
Müdafaasız, ordusuz bıraktıklarını zannettikleri milletin, her türlü mukaddesatına saldırarak, insanlarımızı alçaklığa, boyun eğmeye alıştırma planını takip ettiler.
Ordu, düşmanlarımızın birinci saldırı hedefi oldu. Orduyu imha etmek için mutlaka subayları mahvetmek, aşağılamak lazımdır. Buna da teşebbüs ettiler. Bundan sonra milleti koyun sürüsü gibi boğazlamakta hiçbir engel ve zorluk kalmaz!
Milletimiz hür ve bağımsız yaşamak lüzumuna tam bir iman ile inanmıştır. Zaman zaman şurada burada üzüntü verici karaktersizliklerin görülmüş olması, hiçbir vakit milletimizin genel kanaatine, hakiki imanına sekte vurmamıştır ve vuramayacaktır.
Ordunun ruhu subaylardadır. O halde subaylarımız, düşmanlarımız tarafından yıkılmak istenilen ordumuzu tamir edecek, canlandıracak ve ordu ile milletimizin bağımsızlığını koruyacaktır. İşte subayların yüce olan görevi budur.
Allah göstermesin, millet bağımsızlığını kaybederse vebali subaylara ait olacaktır. Subaylar, fedakárlar sınıflarının en önünde bulunmaktadır. Çünkü düşmanlar herkesten evvel onları aşağılar, onları öldürür. Dolaysıyla subay için"Ya istiklal ya ölüm" vardır.
Fakat arkadaşlar, ölmeyeceğiz. Milletçe bağımsızlığımızı muhafaza ederek yaşayacağız."
Şimdi... Türk Silahlı Kuvvetleri’ne içten ve dıştan yapılan saldırılar bana, Atatürk’ün 88 yıl önceki bu konuşmasını hatırlattı. Benzerlik var mı, yok mu, takdirlerinize bırakıyorum!