Boluspor, Balıkesirspor, Keçiörengücü ve arada alınan kupa galibiyeti Bursaspor’da hem moralleri yükseltirken, hem kazanma alışkanlığını sağlaması bakımından çok önemliydi.
Üstelik bu periyot Özcan hocanın kadro istikrarını yakalaması açısından da değerliydi.
*
Pazartesi akşamı Keçiörengücü karşısında oyunun özellikle ilk yarısında çok iyi ve çabuk oynayan bir Bursaspor izledik. Bu etkili oyun beraberinde golleri de getirdi.
Lakin ikinci yarıda biraz skorun etkisi, biraz da ileri uçta yer alan Matavz, Bruno ve Alaskarov’un yorulup oyundan düşmesi, biraz da orta sahanın tartışmasız en etkili oyuncusu olan İsmail’in gördüğü sarı kart sonrası ikili mücadelelere temkinli yaklaşması neticesinde topun daha fazla rakipte kalmasını engelleyemedik.
Oyunun bu döneminde ise başta kaleci Erhan olmak üzere savunma bloğunun hatasız oyunu rakibin olası gol ve beraberlik umutlarını alevlendirmeden sönmesine neden oldu.
*
7 maç sonunda 3 teknik direktör, alınan 1 galibiyet ve maç fazlasıyla(!) sondan 2. sıra...
Kimden ve nasıl hesap soracağız derdinde olan Bursaspor camiası şaşkın ve kızgın.
*
O kadar çok teknik direktör değişti ki, “ilk maçın günahı olmaz” diye diye ligin dibine yerleştik.
Şimdi aynı sözleri Özcan Bizati için de mi söyleyeceğiz?
Sahaya çıkan 11’leri gördüğümüzde hemen herkesin aklına orta sahada olan ve olmayan oyuncular takıldı.
İsmail gibi ligin başından beri o bölgenin en sert ve iyi oyuncularından birisinin yokluğunda, oraya Kerem gibi fiziksel açıdan son derece yetersiz bir oyuncuyu koyup, yanına da yine Bruno gibi yumuşak bir başka oyuncu daha koyarsan, maalesef rakibin ekmeğine yağ sürmüş olursun.
Lige Mustafa Er ile başlayan yeşil beyazlılarda akabinde Fatih Tekke direksiyonun başına geçti. Ve akabinde gerçekleşen ikinci transfer taarruzu.
İstenmeyen oyuncular, gelenler, yeni bir alışma dönemi derken Bursaspor’da istenen saha sonuçlarının gelmemesi ile gerilen bir camia.
Ve yeni bir döngünün başlangıcındayız tekrar.
*
Aslında Fatih Tekke gibi genç ve hırslı bir teknik direktör için Bursaspor büyük bir şanstı. Lakin yeşil beyazlıların başında çıktığı 4 maçta görüldü ki, Fatih Tekke bu yükün altında ezildi.
Açıkçası kariyerine bakıldığında herhangi bir başarısı olmayan birisi için beklenen bir son oldu.
Hele ki Tuzlaspor karşısında gösterdiği teknik direktörlük performansı gerçekten kötüydü, hatta kötü kelimesi dahi yetersiz kalabilirdi.
Rakip mağlup olmak için elinden gelen tüm çabayı göstermesine rağmen, Fatih Tekke’nin korkak futbol anlayışını geçemedi.
İlk olarak İsmail Konuk Tuzlaspor’un oyuna hakim olduğu dakikalarda takımını 10 kişi bırakarak yeşil beyazlıların ekmeğine yağ sürdü.
Ardından rakip hoca orta sahanın en etkili adamı olan Rotman’ı oradan çekip, defansın göbeğine koyarak, orta saha hakimiyetini tamamen Bursaspor’a bıraktı.
Yetmedi ikinci yarının başında penaltıya sebep vererek, hiç değilse penaltıdan gol atın dediler.
Onda da geçtiğimiz sezon attığı 5 penaltıyı da gole çeviren Namık yerine, yıllardır penaltı vuruşu yapmayan Bruno‘yu beyaz noktanın başına gönderdik.
*
Rakip bizim pozisyon bulma ve gol atmaya niyetimiz olmadığını görünce iyice kapandı belki karambolden golü atarız diye.
Üstelik ligin başından beri devam eden şanssızlıklara bir yenisinin daha eklendiği, rakibin bırakın pozisyonu, kaleyi bulan şutu olmadan yenik duruma düşmesine rağmen.
Neyse ki bu bahtsız golle yenik duruma düşmemize rağmen gerek takımın, gerekse seyircinin maçtan kopmadan mücadeleye ve desteğe devam etmesi önemliydi.
Karşılaşma boyunca rakibinden daha kaliteli bir takım olduğunu gösteren yeşil beyazlılarda çarşamba gecesi oynanan futbol ilerisi için umut verdi.
*
Takım halinde daha fazla hücumu düşünen, rakibi baskı altına alabilen, birlikte hareket etmeye çalışan bir oyun ortaya koyduk. Bunu yaparken de çoğu zaman sahada hakim olan taraf Bursaspor’du. Üstelik halen oyuncu bazında çeşitli eksikliklerin olmasına rağmen.
İnanıyorum ki, var olan eksiklikler düzeltildiğinde yeşil beyazlılar ligin iyi takımlarından birisi olacaktır.
Dileğimiz üst sıradaki takımlar ile olan puan farkı daha fazla açılmadan mevcut eksikliklerin mümkün olan en çabuk zamanda giderilmesi olacaktır.
Yapılan onlarca transfere rağmen, alınan sonuçlar camiada üzüntü ve endişeyle takip ediliyor.
Takımdaki mevcut oyuncular ve kariyerleri tek tek değerlendirildiğinde, kaliteleri konusunda kimsenin çok fazla eleştiri yapabileceğini düşünmüyorum. Lakin oyunculardaki kalitenin skora ve sonuçlara yansımadığı da aşikar.
*
Sezonun ilk haftasından beri sıkıntı ve çözüm aynı;
Takım olabilmek...
Daha önce de belirtmiştim, takım olabilmenin belirli şartları mevcut;
- Birbirini çok iyi tanıyan ve birlikte hareket edebilen oyuncu grubu.
• Birbirini çok iyi tanıyan ve birlikte hareket edebilen oyuncu grubu.
• Fiziksel kapasitenin en üst düzeyde olması.
• 90 dakika oyun disiplini.
• Takım halinde savunma yapabilmek.
• Hücum çeşitliliği ve zenginliği.
Bursaspor maalesef yukarıda saydığımız bu maddelerin hemen hiçbirine sahip değil.
Sahip olmadığımız alınan sonuçlardan da çok net bir şekilde görülüyor.
Maalesef bu hafta içinde aynı cümleleri sarf etmez durumundayız.
Adanaspor karşısında hemen neredeyse geçtiğimiz sezon kadroda bulunan oyunculardan kurulu bir kadro ile mücadele ederken, pazartesi akşamki Erzurumspor maçında nispeten yeni transferleri de izleme fırsatını yakaladık.
*
Yeni transferler konusunda tam isabet diyebileceğimiz şimdilik iki isim mevcut;
Kaleci Erhan ve Luka Capan.
Diğer transferler hakkında yorum yapmak için erken; lakin hemen hepsinin belirli bir zamana ihtiyacı olduğu aşikâr.
Tim Matavz’ın kaliteli bir kumaşı olduğu çok net fakat fizik kondisyon ve takım arkadaşları uyum bakımından belirli süreye gereksinim duyuyor.