Bodrum, tarihinden doğasına, bir turizm beldesinden beklenen tüm zenginlikleri bünyesinde toplamış, yaz-kış yaşanabilecek çok güzel bir yer.
Altyapı ve eğitim başta olmak üzere, her konuda devletin, hayırseverlerin ve belediyelerin ciddi çalışmaları ve katkıları var. Artık konserler, sergiler ve konferanslar gibi etkinlikler ile Bodrum’da turizm sezonu dışında da yaşam devam ediyor.
Dünya Meteoroloji Günü nedeniyle konferans vermek için gittiğim Bodrum’da, Bodrum Kaymakamı Sayın Abdullah Kalkan’dan "Bodrum bir tarih, doğa ve kültür şehridir" sözünü birçok kez duydum. Bununla beraber insan, Bodrum’u Bodrum yapan tarihi, doğal ve kültürel değerler nelerdir? Bunlar korunabiliyor mu? diye düşünmeden de edemiyor.
Kaymakam Bey yaklaşan turizm sezonuna, günümüzün kronikleşmiş turistik sorunlar olan, hanutçuluk, pahalıya satış ve altyapı eksikliğinin üzerine giderek işe başlamış. Kalkan, "Herkes 25 yıl önce Bodrum’da turizmin nasıl başladığını ve bu güne nasıl geldiğini biliyor, ama maalesef kimse 25 sene sonrasını tahmin edemiyor. Bu sorunun cevabını aramak ve bulmak önem taşıyor" diyerek geleceğe bakıyor. Yaz aylarında gerçekleşen deniz, kum, eğlence turizminin yanında kültür ve kalite ile Bodrum’un değerlerini öne çıkarmanın önemli olduğuna inanıyor. TÜRSAB toplantısında yaptığı konuşmada, Stratejik Plan hazırlığı içerisinde olduklarını öğrendim. Bu sefer DE "Stratejik turizm planı nasıl olmalı?" diye düşünmeye başladım.
Turizm sanıldığı gibi bir sezonluk kár getiren, sadece ekonomik ve ticari bir sektör değil; kültür, tarih ve doğa demek. Doğa olmadan turizm olmaz. Geçmişte turizm adına doğaya büyük zararlar verildi. Artık doğayı korumak için her ölçekte eyleme geçilmeli. Doğa, doğal çevre, tarih ve kültürel miras turizmde bir arada olmalı. Bu nedenle Kaymakam Bey’in söylediği gibi, Bodrum’un misyonu, "Bodrum bir tarih şehri, Bodrum bir kültür şehri, Bodrum doğal güzellikler hazinesi. Bodrum sahip olduğu bu değerleri ile kendine özgün bir yapıya sahip. Bu değerler öne çıkarılmalı" şeklinde olmalı. Vizyonu ise "sürdürülebilir turizm" olmak zorunda...
DOĞA OLMADAN TURİZM OLMAZ
İnsanlar artık birçok nedenden dolayı evlerinden uzakta vakit geçiriyor. Gidilecek yer ve zaman seçiminde ise en önemli faktörlerden biri de iklim. "Planlamış olduğunuz tatil iklime bağlıdır, ama tatil yerine vardığınızda sadece hava vardır" sözü, havanın her zaman turistlere "bir sürpriz yapma hakkını" saklı tutar ama Bodrum’da hava sizi kolay kolay sobelemez.
Yani, Bodrum’un doğal zenginliklerinden biri de iklimi. İklim itibariyle Akdeniz iklimine sahip, fakat yaz aylarında daha az nemli olur. Yazları sıcak ve kuraktır ama öğleden sonra esen meltem, sıcağın etkisini azaltır. Diğer bir deyişle deniz ve kara meltemlerinin şehrin içine girmesi kesinlikle engellenmemeli. Yani, kıyıya paralel yapılaşmaya ve yollara mümkün olduğunca izin verilmemeli. Çünkü sürdürülebilir turizm için şehirlerin yaşanabilir mikro klimasının da korunması gerekiyor.
"Sürdürülebilir Turizm", 1992’deki Birleşmiş Milletler Rio Sürdürülebilir Kalkınma ve İklim Zirvesi sonrası oluşturulmuş Yerel Gündem 21’in ve 2003’teki Birleşmiş Milletler Johannesburg Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi Uygulama Planı’nın temel konularından biriydi. Özetle; "Doğal çevre olmadan turizmin de olmayacağı temel bir gerçek"tir...
ARTIK HALK KENTİNİ SIRTLAMALI
Gelişmiş ülkelerde turizm şirketleri ve doğa örgütleri arasında gönüllü işbirliği ile gerçekleştirilen ekolojik belgeleme, sürdürülebilir kaynak kullanımı, yerel kültürün tanıtılması ve korunması gibi yerel doğayı ve kültürü koruyan çalışmalar yürütülüyor. Amaç, kitle turizminin en yaygın turizm biçimi olduğu gerçeğinden yola çıkılarak, turizmin doğaya baskısını en aza indirmek. Bu tip uygulamaların bütün turistik merkezlere yayılması ile doğanın korunması hedefleniyor. Mavi Bayrak benzeri olan bu ekolojik sertifikalandırma yöntemi Avrupa’da giderek yaygınlaşıyor. Böylece Avrupalı turist, temiz su ve kıyıları olan; yapılaşmanın, trafiğin, gürültü ve çevre kirliliğinin olmadığı "yeşil kentleri" tercih ediyor.
Şehirlerdeki doğayı ve kültürü koruyan uygulamalar, şüphesiz stratejik bir plan ve program dahilinde olmalı. Şehir ve tesislerin atık problemi, su kaynaklarının korunması, temiz enerji kullanımı, organik tarım ve gıda güvenliği, toplu ve hafif ulaşım, gürültü kontrolü, doğal ve kültürel mirasın korunması gibi konular öne çıkıyor.
Abdullah Kalkan’ın söylediği gibi, artık elbirliği yapıp Bodrum v.b., gözbebeği turizm kentlerimizin kısa, orta ve uzun vadeli gelişim planlarını sürdürülebilir turizm ilkelerine göre yapmalıyız. Bugüne kadar bu kentlerin ayakta tuttuğu insanlar, bundan sonra kentlerini sırtlamalı. Aksi takdirde doğa, kültür ve tarih kentlerimiz yok olacak.