Küresel iklim değişiklikleri Anadolu uygarlıklarını etkilemişti
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
İnsanoğlu dünyanın son 3 milyon yılında sahneye çıkmış. Ama Dünya var olduğu günden bu yana, yani 4,5 milyar yıldır iklim değiştiriyor.
Geçmişte canlıların topluca yok olmalarına yol açan pek çok iklim değişikliğinde insanın payı yoktu. 1750 yılından beri ise insan bu sahnede baş aktöre dönüştü. Peki, geçmişten hiç ders aldı mı?
Geçmişteki küresel iklim değişimlerinden Anadolu’nun nasıl etkilendiğini anlamamız lazım. Bu konuyu değerli hemşerim Arkeolog Dr. Alev Eraslan’a sordum. Dr. Eraslan’a göre dünya genelinde, Holosen başlarından itibaren kültürleri etkileyen iklim değişimleri yaşanmakta. Bunlardan ilki günümüzden 12.800 ile 11.600 yıl öncesinde gerçekleşmiş. Bu dönemde artan sıcaklıklarla birlikte yaşanan aşırı kuraklıklar sonucunda buzulların erimesiyle seller olmuş.Dünya genelinde daha kurak ve daha soğuk bir iklim periyodunun yaşandığı bu dönemde Orta ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri, kuzey Irak ve kuzey Suriye ile Doğu Akdeniz kıyıları bu değişimden fazla etkilenmemiş. Bölgedeki avcı-toplayıcı kültürler ılıman iklimin elvermesi sayesinde artan nüfus ile birlikte yerleşik yaşama geçmiş. Baş gösteren kuraklığın insanlık tarihine yaptığı en önemli katkı ise (kuru) tarımın keşfi olmuş. Kuraklık sonucunda yabani tahılların azalması bölge insanlarını tarımın keşfi yolunda motive etmiş. Bu koşullar MÖ 6400 yılına dek sürmüş ve ilk tarımcı köy toplumları Anadolu ve Yakın Doğu’daki varlıklarını sürdürmüş.
SOĞUMA GÖÇ GETİRDİ
Dr. Erarslan’na göre, "insan uygarlığını" içeren Holosen’deki ikinci iklim değişimi MÖ 6400-6000’lerde yaşanır. Dünya bu tarihlerde tekrar kuraklık/soğuma dönemine girer ve dünya genelinde bazı bölgeler aşırı soğuklara tanıklık ederken bu kez kuzey Mezopotamya ve Doğu Akdeniz kıyıları ile orta Asya’da aşırı kuraklıklar gelişir. 400 yıl süren bu iklimsel değişimden en çok etkilenen bölgeler Güneydoğu Anadolu, Doğu Akdeniz kıyıları, kuzey Suriye ve kuzey Mezopotamya. Buralardaki ilk tarım toplulukları yerleşmelerini terk ederek suyun peşinde başka coğrafyalara göç eder. Böylece yaşam şekilleri yerleşik düzenden göçebeliğe dönüşür. Bununla birlikte "Neolitik Bunalım" olarak adlandırılan bu evrede Mezopotamya’nın Orta Fırat Vadisi ve Cezire Ovaları, Yukarı Ürdün’ün Rift Vadisi ile Şam Bölgesi toplulukları koşullara uyum sağlar, hayatta kalır.
Erarslan, insanlık tarihinde kültürel gelişmeleri etkileyen ikinci iklim değişiminin MÖ 3200-3000 yıllarında gerçekleştiğini söylüyor. Yakın Doğu’da kültürel evre olarak Geç Uruk Dönemi’nin bitişine rastlayan bu dönemde, MÖ IV. bin yıl ortalarında, kuzey Mezopotamya, kuzey Suriye ve doğu ve güneydoğu Anadolu Bölgeleri’nde kurulan Uruk koloni yerleşmeleri terk edilir. Yaklaşık olarak 200 yıl sürdüğü belgelenen bu dönemde yeryüzü oldukça hızlı bir şekilde tekrar soğuma/kuraklık periyoduna girer. Tartışmalı olmakla birlikte, genel kanıya göre ekonomik güçlerini tarımdan alan bu toplumlar, düşen yağış miktarındaki azalma ve şiddetli kuraklıklarla başa çıkacak tarımsal teknolojiyi geliştiremedikleri için yerleşmelerini terk eder. Bu iklimsel kırılmanın tarım üzerinde yarattığı tahribat dönemin yazılı kaynaklarında da yer alır.
BİZ NEREDEYİZ?
Eski dünyadaki iklim değişimleri bunlarla sınırlı kalmamış. MÖ 2200-1900 yıllarına rastlayan dönemde dördüncü kez küresel iklim değişimi yaşanmış. MÖ 3000’lerden sonra dünya elverişli ekolojik koşullara kavuşmuş ve bu tarihlerde yeryüzünde çok sayıda gelişmiş uygarlık yeşermişken, tekrar kurak ve soğuk periyoda girilmiş. Dünyanın birçok yerinde deniz, göl ve akarsu seviyeleri düşmüş, ormanların azalması ve yıllık yağışların yüzde 30 oranında gerilemesiyle ekonomileri tarıma dayanan birçok uygarlık çökmüş. Tüm eski dünyada bu dönemde yaşanan çok sayıda senkronize kültürel çöküşler arasında Akad İmparatorluğu, Mısır’ın Eski Krallığı, Indus vadisindeki Harappa Uygarlığı ve Çin’in Hongsha kültürü ile Anadolu, Filistin, Yunanistan ve Kıbrıs’ın İlk Tunç Çağ toplumları sayılabilir. Ancak sosyal etkileri oldukça ağır olan ve yaklaşık olarak 300 yıl süren bu dönemde, Anadolu ve dünya genelinde bazı bölgeler, sahip oldukları coğrafik koşulların yanı sıra iklim değişiklikleri karşısında geliştirdikleri uyum yetenekleriyle ayakta kalabilmiş.
Dr. Erarslan, iklimin her zaman değişim halinde olduğunu söylüyor. Bugün olduğu gibi eski dünyada da teknoloji geliştiren ve ekonomi değiştiren toplumların iklim değişimiyle mücadele edebildiğini hatırlatıyor. "Bu stratejik çalışmaları yapmayan toplumlar yok oluyor" diyor. Şu anda Türkiye’nin son küresel iklim değişimi ile mücadelede aldığı ya da alamadığı yol işte bu yüzden çok önemli!..