Güneş enerjisine evet deyin çünkü Türkiye’nin geleceği!
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Elektrik ihtiyacımız 2020’ye kadar dört kat artacak. Sera gazı salınımını artırmayacak formüller bulmak zorundayız.
Türkiye yılda 2,640 saat güneş alıyor. Bu güneş enerjisinin toplam gücü 1,3 milyar ton petrole eşdeğer. Kıymetini fark edelim, değerlendirelim...
Güneş, bizim için gücü ve boyutları hayal bile edilmesi imkánsız bir varlık. Öyle ki, 1.3 milyon adet Dünya’yı bir araya getirsek ancak bir Güneş olabiliyor. Güneş’in enerjisini ürettiği çekirdeğindeki sıcaklık 15 milyon derece. Güneşin görünen yüzündeki sıcaklık ise demirin ergime noktasından 3 kat daha fazla; yani 5,500 derece.
Hayatın kaynağı olan Güneş her yıl dünyaya 219,000 milyar kilovat saat (kWh) enerji gönderiyor. Bu enerji günümüzde dünyada tüketilenin tam 2,500 katı. Almanya’da bile yılda bir metre kareye gelen güneş enerjisi yılda 100 litre petrole eşdeğer. Türkiye ise yılda 2,640 saat güneş alıyor. Bu güneş enerjisinin gücü 1,3 milyar ton petrole eşdeğer. Diğer bir deyişle Türkiye güneşten inanılmaz miktarda enerji üretebilir. Yani bu bir "Güneş balçıkla sıvanmaz!" bir gerçeğimiz.
Güneş enerjisine yapılan yatırımlar sadece yeni iş alanları yaratmaz, aynı zamanda karbon dioksit (CO2) gibi sera gazlarını azaltılmasını sağlar. Örneğin, FORE ve SHARP Solar tarafından İzmir’de kurulan 20 kWh’lik fotovoltaik sistemle yılda 30.328 kWh elektrik üretilerek şu anda yaklaşık 26 ton CO2 emisyonunun atmosfere salınması engelleniyor. 20 yıl sonra 606 bin kWh enerji üretilerek azaltılacak olan CO2 miktarı 520 tona ulaşacak.
Haberlere göre başbakanımız, Büyükelçi Nick Baird’a, "Türkiye, Kyoto Sözleşmesi’ni imzalayacak" demiş. Gerçekte, Türkiye’nin 2020 yılındaki elektrik ihtiyacı bugünün 4 katına çıkacak. Bugün Türkiye kullandığı enerjinin yüzde 70’ni (büyük ölçüde petrol ve doğal gaz olarak) dışarıdan alıyor. Türkiye elektriğinin yüzde 68’ni klasik termik santrallardan sağlıyor. Bu durumda sadece sözleşmeyi imzalamak yetmez. Özellikle 2012 Kyoto ötesinde Türkiye’nin karbon kaynaklı enerjiye olan bu bağımlılığını mümkün olduğunca (birkaç bin ton olsa bile!) azaltması gerekecek. Bunun için bir güneş ülkesi olan Türkiye, güneşine yani bir ölçüde geleceğine ciddi bir şekilde sahip çıkmalı.
DÜNYA ORTALAMASININ ÜSTÜNDEYİZ
2002 yılında Türkiye’nin kişi başına düşen emisyon miktarı dünya ortalamasının biraz altındaydı. Geçenlerde Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından yayımlanan "1990 - 2005 Ulusal Envanter Raporu" Türkiye’nin CO2 ve diğer sera gazı emisyonları ile ilgili rakamların hızla yükseldiğini göstermekte. Yayımlanan envantere göre, 1990-2005 yılları arasında Türkiye’nin toplam emisyonları yüzde 83,6 gibi rekor oranında artmış. Diğer bir deyişle, 2005 yılında 312 milyon tona çıkmış. Şimdi nüfusumuz 70 milyonsa, kişi başına yaklaşık 4,5 tonluk bir CO2 salınımımız var. Diğer bir deyişle, dünya ortalamasının üzerine çıkmış bulunmaktayız. Bu sonuç, daha önce resmi açıklamalarda dile getirilen, Türkiye’nin sanayileşmesinin daha başlangıcında, kalkınmasını tamamlamamış bir ülke olduğu, fazla kirletmediği ve masum olduğu yolundaki söylemleri de zayıflatıyor.
BELEŞÇİ DAMGASI YİYEBİLİRİZ
Ülkemiz güneş enerjisi gibi temiz teknolojileri daha fazla transfer eder ve yaygınlaştırılması için desteklerse hem gelişmesini tamamlarken "yüksek kirlilik evresini" daha kolay aşabilir, hem de taraf olduğu, olacağı uluslararası anlaşmalara uyarak uluslararası toplumda saygın bir yer alır.
Artan sera gazı emisyonlarımızla ilgili alacağımız önlemlerin ekonomik büyümemizi sekteye uğratacağı endişesi hiçbir şekilde doğru, etik ve sürdürülebilir bir yaklaşım değildir. Çünkü Kyoto Protokolü gereği önlem alan ülkelerin bir bölümü zaten gelişmekte olan ülkedir. Eğer bu ve benzeri bahaneler ile Türkiye Kyoto gibi süreçlerin dışında kalmaya devam ederse önümüzdeki yıllarda "beleşçi" (free-rider) bir ülke olarak damgalanıp ürettiğimiz mallar da haksız rekabete neden olan mallar muamelesi ile karşılaşabilecektir. İşte o zaman gerçek anlamda ekonomik büyümemiz sekteye uğrayacaktır.
Özetle, güneş enerjisine de evet demeliyiz çünkü güneş Türkiye’nin geleceğidir!