Prof.Dr. Mikdat Kadıoğlu
Prof.Dr. Mikdat Kadıoğlu
Prof.Dr. Mikdat KadıoğluYazarın Tüm Yazıları

Daha temiz olmak için kendimizi zehirlemeyelim

Otelde, misafirlikte veya evinizde, kafanızı yastığa koyduğunuz an keskin bir deterjan kokusu duyarsanız bir yandan yavaş yavaş zehirlenir, bir yandan da (benim gibi alerjik bir bünyeniz varsa) uykusuz kalıp kafayı bile yiyebilirsiniz...

Bu nedenle, daha kuvvetli, çok hızlı, en etkili, keskin, vb., olduğunu iddia eden kimyasal maddeler beni korkutur. ‘Bana bir şey olmaz!’ demeyip siz de korkmaya ve bunlardan korunmaya başlasanız iyi olur.

Dünya Doğayı Koruma Vakfı’nın ‘Daha temiz olmak için kendimizi zehirlemeyelim!’ kampanyasını öğrendikten sonra, deterjanlardan korkmakta ne kadar haklı olduğumu anlamış bulunmaktayım. Çünkü her ülkede üretilen pek çok zehirli madde bir şekilde hepimizin hayatına giriyor. Bundan dolayı, merkezi İsviçre’de bulunan ve yaklaşık 27 ülkede şubesi olan Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF), 2004 yılından beri zehirli maddelere karşı kampanya yürütüyor (WWF Detox Campaign: www.panda.org/detox ).

Şahika Ertan Hanım dikkatimi çekene kadar benim bu kampanyadan hiç haberim yoktu. Şahika Hanım’ın gönderdiği bilgilere göre, besinlerimizle, bebeklerimizin elindeki plastik emzik, mama şişeleriyle, giysilerimizle, diyet ve cilt-vücut bakım ürünleriyle, ev temizlik-bakım ürünleriyle, petrol türevlerinden üretilen plastiklerle ve daha pek çok yolla zehirli kimyasalları bedenimize alıyoruz.

Bunun bedeli ise çok ağır. Kimi kanser yapıyor, kimi alerji, kimi hormon dengemizi değiştiriyor, kimi bedenimizin şifresi olan DNA’larımızı bozuyor, bağışıklık sistemimizi yok ediyor, beynimizi harabiyete sürüklüyor. İngiltere’de, kanında 77 değişik kimyasalın araştırıldığı 155 gönüllü erkeğin hepsinde kimyasal kirlenme tespit edilmiş durumda. ABD Çevre Çalışma Grubu tarafından hazırlanan bir rapora göre ise ABD’de bebekler daha anne karnındayken (cıva, yangın söndürücü, böcek ilacı, vb.) 287 çeşit zararlı kimyasal maddeye maruz kalıyor.

SU ARTIK HER ŞEYİ TEMİZLEYEMİYOR

Öyle ki bu kimyasalların arasında yıllarca önce kullanımı yasaklanan DDT’ye, hatta kan örneklerinin yüzde 7’sinde arabalarda ve televizyonlarda yanıcılığı önlemek için kullanılan kimyasallara bile rastlanmış. Türkiye gibi az gelişmiş ülkelerde ise sınırlamaların ve denetimlerin daha da az olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla daha ucuza mal edilen, hiçbir denetim görmeyen, bazı reklamların da etkisiyle bol bol kullanılan başta temizleyiciler olmak üzere diğer kimyasalların vücudumuzda ne hasarlara yol açtığını düşünmek bile çok korkutucu.

Evlerimizden atık sularla uzaklaştırılan bu maddeler belki bir süre için gerçekten uzaklaştırılmış gibi görünüyor. Fakat atalarımızın bir zamanlar söylediğinin tersine, su artık her şeyi temizleyemiyor. Eninde sonunda göllere, denizlere varan atık sular, bir gün bir bardak içme suyu olarak ya da bir besin ürününün içinde soframıza geri dönebiliyor! Çünkü suyun çevrimi teorisine göre su, açık su yüzeylerinden veya insanlar, hayvanlar ve bitkiler tarafından kullanıldıktan sonra buharlaşarak havaya gidiyor; sonra yoğuşup yağış olarak tekrar yeryüzüne iniyor. Diğer bir deyişle, elimizdeki bardakta duran su bizden önce binlerce kişi ve hayvan tarafından içilmiş veya bir şekilde kullanmıştır. Bu durumda, ne kadar çok kimyasal madde kullanırsak, o kadar çok zehirleneceğimiz, hastalanacağımız ya da sakat kalacağımız kesin. Pekiyi ne yapmalıyız?

Aldığımız ürünlerin etiketlerini mutlaka okumalıyız, kullanma tariflerini uygulamalıyız ama elimizden geldiğince ev temizliğinde daha az kimyasal kullanmaya çalışmalıyız. Ambalajların üzerinde yazandan daha az bir miktar bile temizliğe yetecektir.

Evimize mümkün olduğunca az kimyasal ürün sokmalıyız. Atalarımız da temizdi, ama onların kendilerine has usulleri vardı. Belki bazılarını hatırlayabilir ve ne kendimize, ne de çevremize zarar vermeden temizlik yapabiliriz.

Sirke, limon, tuz, karbonat, doğal sabunlar belki reklamlardaki kadar ani ve keskin temizlik sağlamıyor. Ama onlar bir yandan temizlerken bir yandan da bizi zehirlemiyor. Neden bu yöntemleri denemiyoruz? Bu konuda bilgi veren TV programlarını izlemeli, yeni yayınları okumalıyız. Unutmayın bilgi edindikçe daha sağlıklı yaşamının yollarını da öğreneceğiz. Örneğin, zehirli maddeler kullanmadan evdeki temizlikte kullanabileceğiniz doğal ürünler için Buğday Dergisi’ne bakınız: http://www.bugday.org/article.php?ID=115

DOĞAL ÜRÜNLERİ TERCİH EDİN

Ve unutmayın herkesin bir dayanma sınırı vardır. Kimimiz daha erken zehirlenir ve hasta olur, kimimiz daha geç... Ama dünyada kimyasallardan en çok etkilenenin (narin, ötücü kuşlar gibi) bebeklerimiz ve çocuklarımız olduğunu bilin. Çünkü onların dayanıklılığı çok daha azdır ve bedenleri çok daha hassastır...

Özetlemek gerekirse, zehirli kimyasallar insanlığa ve yaban hayatına tehlike oluşturuyor. Kendimizi ve geleceğimiz olan çocuklarımızı korumak için zehirli kimyasallarla güçlendirilmiş, bedenimizi ve doğayı kirletici ürünleri değil, daha temiz doğal ürünleri tercih etmeliyiz.

Günümüzde Avrupa liderleri zehirli kimyasallarla kirlenmeyi engellemek konusu üzerinde yoğun bir şekilde çalışırken, umarım bizim yöneticilerimiz ve vekillerimiz de daha fazla gecikmeden harekete geçer...
Yazarın Tüm Yazıları