Antalya’yı sel aldı, bir meslek seçtik el aldı aman...
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
‘Antalya yine sele teslim...
Antalya’da fırtına ve yağış afete dönüşüyor...
Hortum, Antalya Havalimanı’nda zarara yol açtı...
Antalya’yı sel aldı: Birçok yer su baskınına uğradı, uçak seferleri aksadı...’
Bunlar, Antalya ile ilgili birkaç haberin sadece başlığı. Gelin bir de 22 Nisan 2004 tarihinde Radikal Gazetesi’nde çıkan haberden bir cümle okuyalım: ‘Beş ayda üçüncü sel felaketini yaşayan kentte çok sayıda araç yolda kaldı.’ Artık Antalya’dan bu tür bir haberin gelmediği neredeyse ay geçmiyor. Antalya gibi uluslararası bir turizm merkezinin, sürekli olarak afetlerde uğradığı zararlarla anılması güzel bir şey değildir.
Aynı haberde, ‘Son 24 saatte metrekareye düşen yağış miktarının 150 kilogramı geçtiği Antalya’da yüzlerce ev, işyeri ve serayı su bastı’ şeklinde bir ifade var. Sel olup zarar verdikten sonra ölçülen yağış miktarını, bir marifetmiş gibi, halka bildirmenin hiçbir anlamı ve önemi yoktur!
Başka bir ‘komiklik’ ise ‘İstanbul’dan Antalya’ya giden THY’ye ait iki uçak, olumsuz hava koşulları nedeniyle İstanbul’a geri döndü’ ifadesinde bulunuyor. Sanırsınız ki uçaklar dünyanın öbür tarafından bir yerden kalktı ama Antalya’ya gelene kadar geçen uzun süre içinde hava şartları değişiverdi. Gördüğünüz gibi, ülkemizde bir saatlik yola giden uçak bile, varacağı noktanın hava şartlarını doğru dürüst öğrenemiyor!
YIKIM VE YARA SARMA SARMALI
Benzer bir şekilde yıllar önce Başbakan Bülent Ecevit’i taşıyan uçak da Trabzon Havalimanı’nın üzerinden geri dönmüştü. Diğer bir deyişle, yıllardır durumumuz böyle ama ne hesap soran, ne de kafasını kaldırıp da dünyada ‘neler oluyor?’ diye bir bakan var...
Gökgürültülü sağanak yağışlardan dolayı, ani sel ve heyelan riskinin arttığı bu günlerde, birçok yerden sel haberlerinin gelmesi normaldir. Fakat yıllardır ülkemizdeki bu tür haberlerin içeriğinin önemli ölçüde değişmemesi normal değil. Sel haberlerinde, kriz masalarının kurulması, devlet erkánının halkın acısını paylaşması ve sellerin birer afete dönüşmesini birbirine karıştıran popülist söylemler hep tekrarlanıp duruyor...
Ülkemizde, Pentagon’un küresel iklim değişimi raporu manşetlere çıkartılırken, ‘Antalya neden çevresine göre daha fazla yağış alıyor, bu kadar sık sele uğruyor?’ vb. diye soru sormak bile kimsenin aklına gelmiyor. Halbuki Türkiye’nin bir türlü içinden çıkamadığı bu yıkım-yara sarma sarmalını kırabilmesi için, artık bu olayları daha gerçekçi bir şekilde ve evrensel bilimin belirlediği ölçütlerde ele alıp, sorgulayabilmemiz gerekiyor.
Örneğin, bugün ülkemizde sel tahmini ve ihbarı yapmakla resmen görevli herhangi bir kurum veya kuruluş olmadığını biliyor muydunuz? Peki, yarın metrekareye kaç kilogram yağmur düşeceğinin söylenemediği dünyadaki bir-iki ülkeden birinde yaşadığınızın farkında mısınız? Ya da çağdaş ülkelerde sel ihbarlarının, sel gözetleme ve sel uyarısı şeklinde iki aşamada verildiğini biliyor muydunuz? Kurulduğundan beri başına meteoroloji konusunda eğitim görmüş biri getirilmeyen dünyadaki tek meteorolojinin bizde olduğunu da biliyor muydunuz?..
‘Bu ne biçim meteoroloji, sadece afetten sonra ölçtüğü yağışın miktarını söyleyebiliyor’ diye soran da yok. Hatta ‘öğleden sonra etkili kar yağışı bekliyoruz’ şeklinde güya tahmin yapanları, kar yağışının sabah 10.30’da başlamasına karşın, büyük başarılarından dolayı alnından öpenler var. Zaman ve tahmin kavramlarını bilmeden övgü düzenlere ne demeli?
Marifet en azından bir gün öncesinden tahmin edip metrekareye düşecek olan yağışın miktarını ve zamanını halka bildirebilmektir. Örneğin, Antalya’da ‘yarın etkili yağış bekleniyor’ diyebilmek için 3-4 bin kişilik bir teşkilata gerek yoktur! Bu, artık internete girebilen herkesin birkaç gün öncesinden elde edebileceği türden basit bir bilgidir...
Maalesef meteorolojimiz için bir damla yağmur ile 100 kg. yağmur arasında hiç fark yoktur. Her iki durumda da meteoroloji, ‘Tahminim tuttu ve yağışı bildim’ der! Halbuki tüm dünyada meteorolojinin yağış tahminindeki başarısı tahmin ettiği yağış miktarıyla ölçülen yağış miktarı arasındaki farka göre hesaplanır.
BARİ TÜRKÜMÜZE KATILIN
Sürekli olarak (doğru vizyon ve hedefle birlikte, kalifiye eleman, bilgi birikimi vb. oluşturulmadan) dışarıdan empoze edilen en pahalı meteorolojik aletler alınıp ülkemize getirilmektedir. Sonuçta ülkemizde, sel yataklarına bilinçsizce yerleşilmekte, halkın can ve malını koruyabilmesi için uyması gereken meteorolojik sel gözetleme ve uyarıları da doğru dürüst yapılamamaktadır.
Durumumuz böyle olmasına rağmen, DMİ Genel Müdürlüğü için 2004 KPSS Sınavı için ilan edilen 63 kadro arasında tek bir meteoroloji mühendisi yok! Yüzde 90’ı işsiz olan meteoroloji mühendisleri için ‘Antalya’yı sel aldı, bir meslek seçtik el aldı, aman...’ şeklinde türkü söylemekten başka çare kalmıyor.