Paylaş
Sosyal medyadaki taraftar yorumlarında, takıma neredeyse düştü gözüyle bakılıyor. Daha iki maç geride kalmışken, böyle bir teslimiyet, ne Gençlerbirliği’nin adına ne da kültürüne yakışır. Evet, takım iki maçtır iyi oynamıyor, beklentilerin uzağında ve fikstürü de zorlu. Ancak eleştiri yaparken, kırmadan, dökmeden ve umutları erkenden tüketmeden, ortak akılla hareket etmek daha mantıklı değil mi? Önce şunu kabul etmek gerek ki Gençlerbirliği Süper Lig tecrübesine sahip bir kulüp olsa da bir yıl ara verip yeniden döndüğü kulvarda doğal olarak bazı sıkıntılar yaşıyor. Büyük oranda yenilenen kadronun, uyum sorununu çözmesi, yabancı oyuncuların; ligi, rakipleri, futbolumuzu ve hakemleri tanıyıp, ritmini bulması için biraz zamana ihtiyacı var.
Transferler eleştirilebilir, oyun anlayışına tepki gösterilebilir fakat bazı detayları da atlamamak gerekiyor. Sezonun ilk maçına çıkmaya hazırlanırken, savunmanın en önemli ismi olan Yıldırım Mert’in, (Bonservis bedeli ile ilgili tartışmalara daha sonra değineceğim) Roma’ya gitmesi, önemli bir kayıp değil mi ?
EKSİK KALMAK BÜYÜK DERT
Geçmişte, bir kişi eksilmek takımlar için çok büyük dezavantaj gibi durmuyordu ancak günümüz futbolunda bu fark kendini çok açık şekilde belli ediyor. Son şampiyon Galatasaray, o güçlü kadrosu ile çıktığı Denizli’de, 10 kişi kalınca, maçı 2-0 kaybetmedi mi? Aynı Galatasaray, 50 bine yakın taraftarı önünde öne geçtiği maçta, oyuncusu atılınca Konyaspor ile berabere kalmadı mı ? Üstelik, Seri, kırmızı kart gördüğünde, oyunun 75. dakikasıydı. Galatasaray kendi sahasında öndeydi ve maçın bitimine 15 dakika kalmıştı. Tecrübeli ve yıldızlar topluluğu takım bile eksik kalınca, kısa süreyi eritip, galibiyeti koruyamadı. Gençlerbirliği, Çaykur Rize maçını 55 dakika, bir, Gazişehir müsabakasını ise yaklaşık 65 dakika, iki oyuncu eksik oynadı. Burada, futbolcuların büyük hataları, acemilikleri ve dikkatsizlikleri, ne derseniz deyin hepsi vardı ancak hakemlerin de kartlar konusunda cömert oldukları tartışmaya çok açıktı.
GENÇLERİN KATKISI ÖNEMLİ
“Tabela, iki maçı Gençlerbirliği’nin kaybettiğini, iki haftayı puansız geçtiğini gösteriyor, sen ne anlatıyorsun. Sezon başında tökezleyen takımın toparlanması zor olur, bu ekip bize ümit vermiyor” diyorsanız, eleştirilerinizi anlayışla kabul ederim. Ancak, geride kalan sezonu hatırlamakta fayda var. Ankaragücü, ilk yarıyı 20 puanla, görece rahat bir konumda bitirirken, sondan bir önceki hafta ligde kalmayı garantiledi. Devre tamamlandığında, kesin düştü gözüyle bakılan Çaykur Rizespor, ikinci yarıdaki müthiş çıkışı ile kendini yukarı taşıdı. Bunu oyunculara da uyarlayabiliriz. Sezon başında eleştirilen birçok isim sonrasında, takımlarına önemli katkı verirken, ilk başta övgüler yazılanlar, zaman geçtikçe, hedef tahtasına kondu.
Gençlerbirliği adına, saha sonuçları elbette iyi değil. Ancak, eksik kaldıkları dönemdeki, mücadele, hırs ve oyuna asılma iştahları bence daha dikkat çekici. Çaykur Rize maçının son 15 dakikasında, rakip üzerinde büyük baskı kurdular. Gazişehir karşısında 9 kişi iken gol bulup, 3 önemli pozisyonu kaçırdılar. Bunlar yabana atılacak şeyler değil. Berat, kendini zaten göstermişti, ona, Rahmetullah, Arda ve Soner de eklendi. Yeni isimler de gelecektir. Bu gençlere güven duyulması, onlara ayrı bir kimlik katarken, gösterdikleri; azim, özveri, enerji, inanç ve aidiyet duygusunun, bütün takıma yayılması ile Gençlerbirliği’nin farklı bir yapıya bürüneceği düşüncesindeyim. Kaybetmek ve vazgeçmek kolaydır. Zor olan, kazanmak için ortaya yürek koymak ve sonuna kadar mücadele etmektir. Beştepe’nin bu yarışta, kolay pes edeceğine ihtimal vermiyorum.
Paylaş