Paylaş
GECİKMİŞ kararların şu an için mali piyasalardaki krizin derinleşmesini önlemeye yetmesini istiyoruz elbette.
Mali piyasalarda hararetin, ateşin yükselmesi, sadece birkaç spekülatörün manipülasyonlarına bağlanabilir mi? Doğru olmaz diye düşünüyorum.
Ortalık Las Vegas'a döndü sanki. Bazıları pokeri, bazıları ruleti iyi oynuyor da beklentimiz esas oyun kurucuların oyunu doğru oynaması. Aman Rus Ruleti olmasın!
Espri bir yana, piyasalardaki çalkantıyı durdurmaya çalışmak, Merkez Bankası'na tarihinde en fazla döviz satışlarından birini yaptırdı.
Enflasyonu düşürme-İstikrar ve para programına bir güvensizlik başgöstermeye başladı.
İşin özü, yıllardır söylenen yapısal reformlar konusunda siyasi kararlılığın tam olarak sergilenmemesinde yatıyor kanımca.
Dün finans sektörünün denetim, düzenleme mekanizmalarının yetkililerinden biriyle konuşuyordum.
Ek rezervlerin açılması konusunda henüz IMF tarafının kararı belli değildi. Uygulanan ekonomik programa destek vermeye devam edecekleri mesajından başka.
O yetkiliyle gecikmiş müdahaleleri, gecikmiş yapısal reformlar, önlemler konusunda sohbet ederken bir atasözünü hatırlattı. Bana çok manidar geldi:
‘‘Su göle ulaşana kadar kurbağanın gözü patlar...’’
Şu an içinde bulunduğumuz duruma uyuyor.
Umudumuz, kurbağanın gözü patlamadan suyun göle kavuşması...
Piyasadaki yangına sanayici ne diyor
‘KARA ÇARŞAMBA’ diye adlandırılan, on gün önce patlak veren mali kriz, likidite sıkıntısına ilişkin gelişmeler konusunda bankacıların yanı sıra bazı sanayici ve ihracatçılarla da konuştum. Her şey güzel giderken birden bire ne olmuştu? İşadamlarının yorumlarını, tahminlerini özetleyeyim de durumu biraz daha anlamaya çalışalım:
- Kara Çarşamba, tamamen bankalararası rekabete dayalı bir olay. Bir bankanın mesela (D bankası diyelim), aktifinin yüzde 100'ünü Hazine Bonosu'na bağlaması ve sonra da likite dönmek istemesiyle, iki bankanın mesela (A ve G bankaları diyelim) da bono faizlerini aniden düşürmesiyle gelişmiştir. O banka (D Bankası) o gün gidip gelmiştir, Merkez Bankası açığını kapatmıştır. Bazı bankaların açıkça vatana ihaneti yaşanmıştır. Krizin sebeplerinden biri de BDDK'nın bankaların açık pozisyonlarını denetime alacağız demesiyle bankaların paniklemesi ve dövize hücum etmesidir. İstanbul'da bankacılarla yapılan toplantıda en azından önümüzdeki yılın temmuz ayına kadar bankaların açık pozisyonlarının üstüne gidilmeyeceğine, dövizin yükselmeyeceğine dair garanti verildi.
- Bankaların kendi içindeki problemleri, bankacılık sektöründeki hastalık faizlerin yükselmesine neden oluyor. Yük otomatikman sanayicinin üstüne biniyor. Bankacılık sektörünün kendi içindeki problemi hep sanayiciye taşıtılıyor. Yazıktır günahtır! Sanayici bunu taşıyamaz artık. Bugünlerde yaşanan olayın 5 Nisan'dan farkı yok. O hiç değilse çabuk bitti bu bitecek gibi görünmüyor.
- Şu anda Türkiye'de çok ciddi para sıkıntısı var. Piyasaya para verilmesi lazım. O zaman da enflasyon körüklenecek, IMF protokolüne aykırı davranılmış olacak. Hep söyledik. Bu istikrar programının ihracat bacağı eksik diye. Bu yerine oturtulmazsa program işlemez, tutmaz. Enflasyon talep demektir, talebi karşılayan üretim varsa enflasyon artmaz. Üretimi artırmak uzun vadelidir. Talebi kısmak çok daha kolaydır ve Hükümet de IMF reçetesiyle kolayı seçmiştir. İç talep kırıldı. İçerde talep olmayınca üretim dışarı gitmesi lazım, ama gidemedi. Hem iç talep yok hem dış talep yok. Ekonomiyi küçülterek bir yere varamazsınız ki..
- İthalat patladı, ihracat düştü. Allah muhafaza döviz krizi gelir kapıya dayanır. Türkiye koşa koşa döviz krizine gidiyor. Programın en zor yılına girmek üzereyiz. 2001 haziran sonuna kadar kurlarda Merkez Bankası'nın garantisi var. Temmuz'da garanti kalkıyor. O zaman kopacak cayırtıyı görmek istemiyorum!
Üç perdelik oyun
İçişleri Bakanı Saadettin Tantan, ‘‘Önlerinde ceketlerinizi iliklediğiniz, muteber saydığınız kişilerin neler yaptığını yakında göreceksiniz’’ derken mesajını vermişti. Dedikleri bir bir çıkıyor...
Perde açıldı.
Peki bu oyun kaç perdelik?
Dilimiz döndüğünce üç perdeli olduğunu anlatmaya çalıştık.
Genelde konuştuğum işadamlarının, elleri kelepçeli işadamı görüntülerinden rahatsızlık duyarken, aynı zamanda ‘‘Mantar gibi büyüdüler. Bu paraları hangi işi yaparak kazandılar?’’ dediklerini, ‘‘Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste’’ atasözünü hatırlattıklarını da biliyorum.
ASO Başkanı Zafer Çağlayan da o görüntülerden rahatsız. Ama devam ediyor, bizim gibi başka bir rahatsızlığı var:
Ülkemizde yolsuzluklar politikacı-bürokrat ve sözde işadamı üçgeninde gerçekleşir. Yolsuzlukla mücadele bu sacayağında sürdürülmelidir. Şu ana kadar bize oyunun sadece tek perdesi gösterildi. Ama hepimiz biliyoruz ki bürokrat bürokratı, politikacı politikacıyı korur. Bu nedenle mücadelenin sözde birkaç işadamının hapse atılmasıyla sona erdirileceğinden endişe duymaktayım. Oyunun tek perdelik değil üç perdelik olmasını istiyoruz. Başlayan operasyonların sonuna kadar gitmesini istiyoruz!
Paylaş