ADI Filiz Poyraz. Avukatlık yapıyor. Avukat eşi ile boşanma davasında verilen karara itirazı var. Yargıtay’a soruyor:
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin yerleşik kararları mı değişti?
Önce Filiz’in üç yıldır süren davasıyla ilgili mektubunu aynen veriyorum. Bakın şöyle:
İŞTE YARGI KARARLARI "Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin bugüne kadarki boşanma davalarının temyiz incelemesinin yapılması neticesinde verdiği yerleşmiş kararlara göre;
Boşanma davası açıldıktan sonra oluşan olaylar boşanma nedeni olamaz. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 8.5.2000 tarih 4317 esas/5981 sayılı kararı)
Boşanma davası açıldıktan sonra dava devam ederken, oluşan olaylar boşanma sebebi olarak kabul edilemez.(Hukuk Genel Kurulu’nun 19.4.1995 tarih 2-128/399 karar sayılı kararı)
Her dava açıldığı tarihteki şartlara göre incelenir.(2 Hukuk Dairesi’nin 22.9.1986 tarih 6966 esas/7751 sayılı kararı
Boşanma davalarında dinlenen tanıklar davanın taraflarından birinin diğerine karşı hakaretamiz söz sarfettiğini beyan etse dahi, genel içerikli bu açıklamalar yine Yargıtay uygulamaları gereğince hükme esas alınmamaktadır.
HAKARETAMİZ SÖZLER NET SAPTANMALI Hakaretamiz sözlerin içeriğinin açık ve net olarak saptanması gerektiği gibi eğer tanık tam olarak kelimeyi netleştiremiyorsa, bu beyan diğer tarafın aleyhine hükme esas alınamaz.
Üstelik tek kişinin huzurunda sarf edilen sözlerin hukuk tekniği bakımından hakaret teşkil etmeyeceği ve üstelik eğer gerçekten sarf edilmişse bile bu hakaretamiz sözlerin "hiddet" neticesinde söylenmişse; hükme esas alınamayacağı hukuk mevzuatının genel prensiplerindendir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 30.3.1963 tarih, 2-7 esaz/38 karar sayılı içtihadına göre ’Hiddet neticesinde söylenen sözlerden dolayı boşanmaya karar verilmesi doğru değildir’
DAVA AÇILANA KADAR OLANLARA BAKILIR Dolasıyla boşanma davası açıldıktan sonra yaşanan olaylara bakılarak tarafların boşanmada kusurlu olup olmadıklarına karar verilemez. Önemli olan eşlerin fiilen ayrıldıkları veya boşanma davası açılana kadarki, safhada eşler arasında yaşanan olaylarda kimin kusurlu olduğudur. Kusur irdelenmesi buna göre yapılır ve dolayısıyla kusurlu eş, şartları oluşmuşsa diğerine tazminat öder.
Örneğin eşlerden biri fiilen ayrıldıktan sonra veya boşanma davası açtıktan sonra sırf davada kendini haklı çıkarmak için diğer eşi savcılığa şikayet edip hakkında bir tahkikat başlatsa dahi bu durum yine Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına göre ’Şikayetin tarihi boşanma davasının açılmasından sonra olduğundan o olay bu dava için boşanma nedeni oluşturmaz (2 Hukuk Dairesi’nin 17.3.2003 tarih 2531 esas/3693 karar)
Üstelik tüm yaşananlara rağmen örneğin davacı koca karısını yeniden aynı çatı altında karı-koca olarak yaşamak üzere sözlü olarak dahi davet etmişse; artık geçmişte yaşanan olayları hoşgörüyle karşılamış olduğundan bu birliktelik daveti sözlü dahi olsa ve tanıklar da bu olayı doğrularsa, artık hoşgörü ile karşılanan olaylara dayanarak boşanma davası açmaz. Açmış ise yerel mahkemece reddedilir. Nitekim Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 27.6.1990 tarih 1581 esas/6640 sayılı kararı da bu doğrultuladır. Yüksek Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nce her iki tarafında avukat olduğu bir boşanma davası neticesinde verdiği kararları oldukça dikkat çekicidir.
BOŞANMA DAVASI AÇTIKTAN SONRA ŞİKAYET ETTİ Zira davacı-koca tarafından 28.12.2005 tarihinde boşanma davası açıldıktan sonra davalı-kadın aleyhine 10.2.2006 tarihinde yani boşanma davası açıldıktan sonra salt bir isnatla savcılığa şikayette bulunarak tahkikat başlatılmıştır. Bu savcılık dosyasındaki suçlama ve içeriği tanık tarafından net beyan edilmeyen hakaretamiz sözler sarfedilmesi gerekçesiyle de davalı kadına yerel mahkemece verilen 30 bin YTL’lik maddi ve manevi tazminat kararı Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nce bozulmuştur.
BARIŞMA DA TEKLİF ETMİŞTİ Üstelik davacı-koca davalı-karısına yeniden biraraya gelmek için barışma teklif etmesine ve bir tanık tarafından bu olay mahkemede doğrulanmasına rağmen kocanın açtığı boşanma davasının kabülüne dair verilen yerel mahkeme kararı Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nce onanmıştır.
İÇTİHATLAR MI DEĞİŞTİ Oysa yukarıda belirtilen kararları da bizzat Yargıtay vermiştir. Ancak kendi verdiği kararları ve üstelik her iki tarafı da avukat olan boşanma davasında uygulamayan Yargıtay içtihat değişikliğine mi gitti? Eğer içtihat değişikliğine gidilmişse Hukuk Genel Kurulu’nun içithitlarının da mı Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nce artık nazara itibarı alınmayacağı, eğer bir içtihat değişikliği yok ise yerleşik buncak yüksek mahkeme kararlarının niçin bu dosyada hiçbirinin uygulanmadığı sorusu akıllara takılmıştır...