Paylaş
Bu güzel tavsiyeyi okur okumaz yıllar önce nasıl kaybettiğimiz hâlâ belli olmayan Sabahattin Ali’nin şu cümlesini hatırlayıverdim: “İsteseler canımı vereceğim çoğu insanı hayatımdan çıkardım. Çünkü yokluklarına üzülmek, yaptıklarına üzülmekten daha kolay.”
Eğer hayatı ıskalamak istemiyorsanız ve eğer “daha iyi bir hayat için” düşündüğünüz yolculuğu huzurla, keyifle yapmak istiyorsanız yukarıdaki tavsiyeleri lütfen bir kenara -benim gibi- dikkatle not edin. Bitmedi! “Hayatı ıskalamamak” söz konusu olduğunda sizin için mühim bir tavsiyem daha var... O tavsiyeyi de sıradaki kutuda bulacaksınız...
ÖNEMLİ
ANLAM ARAYIŞINI İHMAL ETMEYİN
Daha iyi bir hayat için bir başka tavsiye de Harvard’lı ünlü bir filozoftan, Josia Royce’den geliyor. Josia Royce 1908 yılında yazdığı “SADAKATİN FELSEFESİ” kitabında bakın bize neler anlatıyor: Eksiğimiz, sorunumuz, yaşlanmanın zorlukları değil. Sadece var olmanın, sadece barınıyor, sadece besleniyor, güvende ve hayatta olmanın bize yetmediği kesin. Bizim asıl ihtiyacımız “hayatı ıskalamamak”, yaşamın düşündüğümüzden daha değerli olduğunun farkına varmak. Bu farkındalığı geliştirmenin yolu da derin, akılcı ve bilinçli bir “ANLAM ARAYIŞI”dır. Hepimiz kendimizin ötesinde bir anlam ve amaca odaklandığımızda kendimizi daha iyi, daha güzel, daha huzurlu hisseder ve daha iyi yaşayıp yaşlanırız. Anlam ve amaç arayışı hepimizin, her insanın en önemli “içsel ihtiyacı”dır. Bu amaç büyük “AİLE, İLKE, ÜLKE” ya da küçük “BİR BİNA PROJESİ, BİR EVCİL HAYVANIN BAKIMI” olabilir. Önemli olan amacın büyüklüğü veya küçüklüğü değildir. Önemli olan bu anlam ve amaca değer atfederek ve onu ”uğruna fedakârlık yapmaya değer görerek hayatlarımıza derinlik ve anlam katmak ve kazandırmaktır”.
Sanırım bu yazıyı okuduktan sonra sizde benim gibi yeniden ve yeni baştan bu “anlam arayışı ve hayatı ıskalamama” meselesine kafa patlatacaksınız ve umuyorum ki hepiniz hayatı ıskalama yanlışından vazgeçmenin bir yolunu bulacaksınız. Hayatı ıskalamamak deyince Harley Davidson’un şu tek cümlelik tavsiyesini de bir kenara not etmemizde fayda var: “Hayatı ıskalamak istemiyorsanız hayat hikâyenizi yazarken kalemi başkalarının tutmasına izin vermeyin.”
BİR ÖNERİ
SİZ DE BİR ‘İYİ HAYAT RESMİ’ YAPIN!
Benim düşüncem en sağlıklı insanların en fit, güçlü ve bakımlı insanlardan çok keyfe odaklanmış, hayatının içinde keyif zamanları yaratabilen insanlar olduğudur.
Bunu söylerken tabii ki sağlıklı hayatın temel kurallarına ihanet edin filan demiyorum. Yiyip içtiklerinize dikkat etmeye, sigara içmemeye, alkolden uzak durmaya, iyi uyumaya, stresle seviyeli bir ilişki kurmaya ve daha pek çok şeye dikkat etmeye devam edin. Ama adına “iyi yaşamanın resmi” diyebileceğimiz mükemmel bir fotoğrafta yer almak istiyorsanız “hayattan keyif almayı, onu eğlenceli kılmayı” da ihmal etmeyin.
Kendinizi iyi hissedeceğiniz şeyler yemekten, mutlu hissettiğiniz küçük kaçamaklar yapmaktan, canınız istediğinde egzersizi birkaç hafta bırakıp, uykunuzu bir-iki saat ileri kaydırmaktan, heyecanı yüksek işler yapmaktan vazgeçmeyin.
OKUR SORUSU
LAHANA TURŞUSU MU KİMCHİ Mİ
Lahana turşusu ile kimchi akrabadır. Bizim lahana turşusunda lahana, Kore’nin kimchisi’nde Çin marulu kullanılır. İkisinin de içinde bir dolu baharat, limon ve sirke katılır. Kimchi’deki fark içeriğinde deniz ürünleri parçalarının (balık, mürekkep balığı, karides) da bulunmasıdır.
Haberiniz olsun, Kore halkı hemen her sofrada kimchi tüketiyor. Uzmanlar da Korelilerin 90 yılı geçen uzun ömrünü düzenli kimchi tüketmelerine bağlıyor. Şu lahana turşusu meselesini biraz daha düşünün derim.
BESLENME NOTU
KURU ERİK SAĞLAM KEMİK
Osteoporoz, yani kemik erimesi özellikle 40’lı yaşlar sonrasında kadınlar için mühim bir sağlık meselesi. Kemik sağlığı için de onlara herkes nedense süt ürünlerini tavsiye ediyor. Oysa sağlam kemiklere sahip olmanın yolu sadece yoğurt, peynir yemekten geçmiyor. Bol lahana ve sık sık çiğ badem tüketmek de gerekiyor. Kalın yeşil yapraklı sebzelerin de hemen hepsi bol miktarda bitkisel kalsiyum içeriyor. Ama benim farkında olmadığınızı bildiğim bir favorim daha var: Siyah kuru erik. Bunda da bol miktarda kalsiyum mevcut. Ayrıca o sadece kemik dostu da değil, harika bir antioksidan deposu, kalp-beyin koruyucusu, ucuz ve etkili bir posa, kabızlık savaşçısı. Netice şu: Siyah kuru erik saydığım marifetleri ve mahiyetleri nedeniyle harika bir akşam atıştırmalığı alternatifi. Tabii sayıyı 4-5 adetle sınırlandırmak en doğrusu.
AKLINIZDA OLSUN
EKMEK Mİ ŞEKER Mİ
Kısacası fırın, pastane ürünü beyaz un bombalarını ve vıcık vıcık şeker kaynayan tatlıları hepimiz çok seviyoruz. Ne var ki ardı ardına yayımlanan bilimsel bulgular her iki besinin de sağlığımız için son derece ciddi tehditler oluşturduğunu gösteriyor.
Bu nedenle “Şeker mi, un mu daha zararlı?” sorusuna yanıt aramaktan vazgeçip ikisinden de uzak durmamızda fayda var.
Dahası bu işe çocukluk çağlarında başlamak, ölene kadar da sürdürmek zorundayız. Peki süreci bugünden başlatırsak, ikisinden birden değil de önce birinden vazgeçmeye karar verirsek önceliği hangisine verelim?
Hangisi daha zararlı? Ekmek mi, şeker mi? Soru güzel ama yanıt pek iç açıcı değil. Toz şekerin de, beyaz ekmeğin de kan şekerini yükseltme ve insülin patlamalarına yol açma potansiyelleri, yani bilimsel adıyla glisemik indeksleri aşağı yukarı aynı.
Tavsiyem şu: Ekmek mi, şeker mi sorusuna yanıt aramak yerine bu ikiliyi mümkün olduğu kadar az yiyip içmenin bir yolunu bulmaya çalışın. Bunlardan gelen zararları azaltmak istiyorsanız da “her gün düzenli yürüyüş yapma” yani “egzersiz alışkanlığı” kuralını devreden asla çıkarmayın.
Paylaş