Rakel'in dediği gibi: Çaresizliğe teslim olmayalım...

2016 yılının ilk sabahı:

Haberin Devamı

"Cizre'de1 polis şehit, 5 yaralı...", "Cizre'de 12 terörist öldürüldü." " PKK, şiddeti şehirlere yayacağı tehdidinde bulundu."

Yeni yıla da ölüm ve çatışma haberleriyle girdik. Bu gidişle sürecek gibi görünüyor.

Çoğu tanıdık, onlarca insan yılın son günü Diyarbakır'daydı.

Rakel Dink, çatışmaların hemen yanıbaşında çaresizlik içinde haykırıyordu: "Toprak kana doymaz, yeter demeye geldik, her tarafa sesleniyoruz: Bunca acı yeter. Lütfen her tarafa seslenmeye geldik. Kardeşçe, insanca Meclis'te konuşun demeye geldik. Bırakın insanlar eceliyle ölsün. Ancak o zaman insanların ardından ayinler de kıvamında olur acılar da..."

Evet çatışmalar sürüyor, ölümler, yıkımlar sürüyor. Nerede duracağı bilinmeyen, nasıl sonuçlanacağı kestirilemeyen, sürdürülmesi mümkün olmayan bir felaket döneminden geçiyoruz.

Haberin Devamı

O toprakların çektiği acıları, yaşadığı haksızlıkları ve de son yıllarda iğneyle kuyu kazarak kazanılan başarıları yakından izleyen birisi olarak, "ne yapılabilir?" sorusunu kendime, aynı psikolojiyi ve hassasiyetleri paylaştığım arkadaşlarıma soruyorum.

"Bir yolu olmalı..." Kaybettiğimiz akla yeniden dönebilmek için bir ipucu bulmalıyız.

 

Silahlar nasıl susacak?

 

Çözüm sürecinin ardından silahlar yeniden patladığı zaman, ilk çağrım PKK'ya olmuştu: "Siyaset yolu açılmışken, silahları ateşlemek, en çok bölge insanına, Kürtlere zarar verir. Silahları susturun ve Öcalan'ın çağrısına uyarak, siyasi mücadeleye dönün."

Bu tür çağrılar, o cephede, tepkiyle karşılandı, "devletin yaptıklarına bak" karşılığını verildi.

Devlete, hükümete, elimizin ulaştığı yerlerdeki yetkililere döndük, aldığımız cevap şu: "Bir ülkenin bir bölgesini silahlı bir güce, onların egemenliğine hangi devlet teslim eder, böyle bir devlet olur mu?"

HDP'liler, yüksek sesle olmasa da, PKK'ya "silahları sustur" çağrısında bulundular. Hendeklerin bir çıkar yol olmadığını, söylediler. Kimse dinlemedi. 

 

Haberin Devamı

Siyasete dönmek

 

Devletin stratejesi anladığım kadarıyla şu: "Daha önceleri konuşmayı denedik. Ancak her konuşma denemesi, örgüte cesaret verdi, inisiyatif kazandırdı. Onları öyle bir hale getirmeliyiz ki, çözümden kaçamasınlar. Bu nedenle, askeri harekatı sürdüreceğiz."

PKK'nın stratejisini nasıl değerlendirebiliriz? Bazı noktaları analiz etmek zor görünüyor. Acaba bölgede yeni egemenlik alanları elde edebilmek amacıyla bir deneme mi yapıyor?

“Türkiye'nin bölgedeki hareket kabiliyetinin kırılması” için, bölge ülkelerinin bazılarıyla bir ittifak oluşumunun aktörü olmak mı hedefleniyor?

Türkiye'nin belli bölgelerdeki egemenlik alanları kontrol altına alınıp, fiili bir durum mu yaratılmak istiyor?

Haberin Devamı

Bütün bu hesaplar, çatışmanın daha da tırmanacağı endişesini artırıyor.

Halk büyük bir heyecanla Meclise yolladığı temsilcilerinin nasıl etkisizleştiğini, siyaset yapma yeteneklerinin kırıldığını görüyor, umutsuzluğa kapılıyor. “Her şey yolunda gidiyor” diye düşünürken, en ağır koşullarda yerinden yurdundan oluyor, yoksullaşıyor, etkisizleşiyor.

Yeni yıla girdik. Bu durumu değiştirmeliyiz. Şiddetin hayatımızı esir almasına razı olmamalıyız.

PKK'ya "silahları sustur" demeyi sürdüreceğiz.

Ama bunun tek başına yetmediğini de görebiliyoruz. Hükümetin de, yeniden çözüm ortamına dönülmesi için, yeni yollar araması ve üretmesini talep edeceğiz.

Siyaset, aynı zamanda, cereyana karşı gelmeyi göze alarak yapılınca anlam kazanır.

Haberin Devamı

HDP'nin de siyasete dönmesi gerekiyor. Şiddete ve dayatmalara teslim olmaması gerekiyor. Rakel'in dediği gibi, Meclis'e gelmeliler, orada konuşmalılar.

Yeni yılın sloganı şu olsun: Çaresizliğe teslim olmayalım!     

Yazarın Tüm Yazıları