Paylaş
Bu öneriye Cumhurbaşkanının olumlu bir tepki vermesi, bir çok soruyu ve tartışmayı da beraberinde getirdi.
Hükümete yakın bazı çevrelerde ve de HDP'yi destekleyen kesimlerde bu arayışa umutsuz tepkiler gösterildi. "Leyla Zana'nın, PKK ve HDP üzerinde bir etkisinin olmadığı" değerlendirmeleri yapıldı.
Milliyetçi çevrelerde ise, PKK ile sonuna kadar savaşmadan bu meselenin bir çözüme ulaşmayacağı saptaması yeniden öne çıktı.
Sonuç olarak "Bunlar boş işler" şeklinde bir yaklaşımdan söz edebiliriz.
Öte yandan, durumun sürdürülemez olduğunu bilenlerin ve özellikle bölgede zor koşullarda yaşayan kesimlerin, bu adımı önemsediklerini söyleyebilirim.
Durumu herkes gibi ben de görüyorum, hepimiz zorlukların farkındayız.
Cumhurbaşkanı, "PKK ve HDP muhatap olmaktan çıkmıştır" diyerek, devletin duruşunu ifade etmesinin ertesi günü Leyla Zana isminin gündemesi gelmesi de anlamlı.
Cemil Bayık, Kandil'de, devleti tehdit eden açıklamalarını tırmandırarak sürdürürken iyimser olmak kolay değil..
Sürdürülemez
Ancak, dünyanın farklı yerlerindeki benzer örneklere baktığımda; bu tür çatışmalı durumlarda, umudu elden bırakmamak gerektiğini, hatırlatmakta yarar görüyorum.
PKK'nin beklentisi gerçekleşmedi. Bölgedeki insanların büyük ağırlığının; kendi gelecekleri açısından olumlu bir etkisi olmayan 'hendek siyaseti'ni, esas itibariyle desteklemediklerini söyleyebiliriz.
PKK, sürdürülemez durumu görmesine rağmen, çatışma ortamını tırmandırmaya; daha fazla kayıp vermesine rağmen, yeni takviyelerle bölgedeki etkisini ayakta tutmaya çabalıyor.
Devlet; elindeki güçlerle, hendek kurulan kentlerde, eninde sonunda inisiyatif sağlayabilecek imkanlara sahip. Şu anki 'fiziksel denge' bu şekilde...
Fakat, sosyolojik alt üst oluşun, psikolojik kopuşun yol açabileceği sonuçları da doğru değerlendirmeliyiz.
Bölgesel riskler
Bu çatışma ortamı; yoğunluk değişebilse de, elbette devam edebilir. Böyle bir tablo, bölgeyi yaşanamaz hale getirebileceği gibi; çevre ülkelerde yaşanan çatışmaların Türkiye'nin içine daha fazla yansımasına da, neden olabilir.
Örneğin, İran ve Rusya, PKK ile yakından ilgileniyor. ABD hala PYD'ye destek veriyor. Türkiye ise, Batı ittifakının bir parçası olarak PKK ile mücadelede destek arıyor. NATO müttefikliğini bir imkan olarak kullanarak, bölgedeki pozisyonunu korumayı ve sağlamlaştırmayı hedefliyor.
Kürtlere ortak bir enerji
Türkiye, Kuzey Irak Kürtleriyle ve Barzani yönetimiyle, iyi ilişkiler içinde.
Kandil ile Ankara; özellikle Suriye'deki gelişmeler ve hedefler nedeniyle, aylardır yoğun bir gerilim içinde. Ankara'nın kırmızı çizgi ısrarı sürüyor.
Bu noktada bir perspektif değişimi olabilir mi? Örneğin Türkiye, Suriye'de PYD ile yeni baştan bir diyalog ortamı içine girebilir mi?
Böyle bir işbirliği; bölgedeki paradigmaların değişmesi bakımından, yeni bir vizyon getirebilir mi?
Durumu kabullenmek ya da...
Leyla Zana isminin, işte böyle bir bağlam ve perspektif içinde değerlendirilmesinde yarar görüyorum. Zana, Kürt coğrafyası içinde, PKK ile sınırlı olmayan bir zemine sahip. Bölgede oldukça geniş bir düzeyde tanınırlığı ve prestiji var. PKK ve HDP merkezine mesafeli bir yerde duran Zana, etkin bir Kürt siyasetçisi.
Muhataplık konusunun kilitli olduğu bir düzlemde, Zana (kilidin açılmasında) nasıl bir rol oynayabilir? Eğer, devlet, yeni adımlar atmak niyetindeyse, böyle bir görüşme bazı kapıları açabilir.
Kürt hareketi de; hendek siyasetinin sonucu olarak, ciddi bir sıkışma yaşıyor. Bu görüşmeyle başlayacak yeni bir iklim, onlar açısından da bir çıkış imkanı haline gelebilir.
Tüm bu olasılıklar ve perspektifleri farklı yönlerden değerlendirmekte yarar görmekteyim.
Esas olansa, bir çıkış yolu arama ısrarından vazgeçmemek...
Umudu yitirmemek...
Not: Mustafa Koç ve Kamer Genç'i yitirdik. Toplumsal yaşamımızda etkileri olan bu iki değerli insanın kaybı nedeniyle ailesine ve yakınlarına başsağlığı dilerim.
Paylaş