Paylaş
İlginç oluşu şundan dolayı:
Bu göç yolculuğu aslında bir çiftleşme yolculuğu.
Dişi kurbağalar sırtlarına erkek kurbağaları atarak Palazoğlu göletine doğru günlerce yürüyor. Ve gölete doğru yürürken asfalt yoldan geçmek zorunda kaldıkları için çoğu kurbağa bu göç sırasında ölüyor.
Domaniç kurbağalarının bu hazin yolculuğunu bir belgeselde değil, sergide öğrendim.
Ahmet Rüstem Ekici ve Hakan Sorar’ın ilk ortak sergisi olan Bilsart’taki “Rest in Pieces”te.
5 BİN YIL ÖNCESİNE AİT OBJE
Çünkü ikiliyi sergi yapmaya iten arkeolojik obje, Domaniç’e oldukça yakın Seyitömer Höyük kazılarında bulunan sunak kapları olmuş.
5 bin yıl öncesine ait olduğu belirtilen bu kapların şekli, kurbağaların az önce bahsettiğim yolculuğunu betimliyormuş:
Sırtında kendinden ölçek olarak daha küçük kurbağayı taşıyan dişi kurbağa!
Binlerce yıl önce o dönemin insanlarına ilham olmuş bu doğa olayının gündelik bir nesneye dönüşmesi Ahmet Rüstem ve Hakan’ı derinden etkilemiş.
Bu fikirden, yani iz bırakma teması üzerinden yola çıkarak sergiyi kurgulamaya karar vermişler.
HER ŞEY DİJİTAL
Sonuç: Tek kelimeyle ters köşe ve fantastik!
Çünkü ikili, antik dönemi anımsatan ama aslında 3D yazıcılardan çıkma alternatif arkeolojik buluntuları bizzat yaratarak, olası ve doğaçlama bir arkeolojik evren yaratmış.
Evet; sergideki mezar lahitleri, irili ufaklı objeler, mühürler, ölüm maskeleri, hemen hepsi 3D’nin marifeti.
3D baskılar için Ahmet Rüstem ve Hakan, İTÜ Mimarlık Fakültesi’nin laboratuvarında çalışmış. Her fırsatta buradan büyük destek gördüklerini zaten dile getiriyorlar.
YOK SAYILANLARIN İZLERİ
Ahmet Rüstem ve Hakan’ın bu sergiyle ilgili beni etkileyen bir cümleleri var:
“Görülmeyenlerin, üstünde durulmayanların, yok sayılanların izleri bize neler söyler?”
Hepimiz az ya da çok biliyoruz:
Arkeolojik veriler ve tarihi olayların yorumlanması
her daim iktidar sahibi olanlar üzerinden olagelmiş.
Başka türlü alternatif bir okuma pek az geliştirilmiş.
İşte bu sergi o nedenle de çok anlamlı.
Bu hafta serginin son haftası. O nedenle ajandanızda bir yere sıkıştırın derim.
Bu araştırma çok yanılıyor
Bir araştırmaya göre sosyal medya platformlarını “pasif” olarak kullanan kişilerin, “aktif” kullanıcılara göre daha çok sosyal kaygı bozukluğu yaşadığı belirlenmiş.
Pasif kullanıcı şu demek:
Sadece hesaplar arasında gezinen, hiçbir şeye yorum yapmayanlar...
Aktif kullanıcı ise her şeye yorum yapan, sürekli beğeni tuşuna basanlar...
Valla bu araştırma büyük yanılıyor!
Tam aksine pasif kullanıcı daha sağlıklı geldi bana. Aktif kullanıcının psikolojik yorgunluğunu düşünsenize.
Her şeye yorum yaz, laf yetiştir, umurunda olmayan her şeyi beğen dur...
Pasif kullanıcı ise tüm bu kaosa şöyle bir göz atıyor ve geri çekiliyor.
Mis yani. O zaman şunu demek elzem: Pasif kullanıcı candır.
Paylaş