Tabii ki drama yapmıyorum. Ama bir yandan iyi ki olmamış.
Nitekim yazlıkçı hayatı bana göre değil.
Tüm yaz tek bir yere saplanıp kalmak ve yazın geçmesini beklemek hâlâ sıkıcı geliyor.
Yazlıkçının gündemi de öyle.
Nedir yazlıkçı gündemi? Genel olarak şu çizgide gelişen bir kısırdöngü:
∆ Dün sabah deniz çarşaf gibiydi, bugün dalga çıktı.
∆ Bir hafta önce deniz çok soğuktu, şimdi çok sıcak.
Nerede ne hata yapıldı, tam olarak ne oldu bitti diye...
Disney Plus önce büyük bütçelerle dizi sektörüne girip popüler oyuncuları kendine çekti.
Bütçe çıtasını yükseltince sektördeki dengeler iyice altüst oldu.
Ardından
görkemli bir açılış partisi yaptı.
O partinin ardından Tarkan başta olmak üzere popüler figürlerle peş peşe reklam filmleri çekip yayınladı.
Şahan Gökbakar ve Ata Demirer’in yeni filmleri bu platformda yayınlandı, sinemada gösterime girmedi.
“İyi düşünmek için yalnız kalmak gerekir” diyordu Ortaylı. Devamında şunları ekleyerek:
“Yalnız kalmayı bilmeyen milletlerden fazla bir şey çıkmaz. İyi bir düşünür çıkmaz. Maalesef biz Türklerin böyle bir kabiliyeti yok. Türk yalnız kalamaz. Beraber ders çalışır, beraber yazı yazar, beraber gezmeye gider, beraber aylaklık eder. Sinemaya bile tek gitmez. Yalnız kalmayı sevmez, bilmez. Yalnız olmamanın getirdiği garantiye, yani tehlikeden uzak yaşamanın konforuna güvenir.”
Ortaylı’nın yazısından sonra düşündüm de; galiba az ya da çok hepimiz yalnızlık muhafazakârıyız.
DELİLİK BU YAPTIĞIN...
Geçtiğimiz haftalarda Assos civarında turlarken yönetmen bir arkadaşımın ıssız bir tepeye yaptığı konteyner eve ziyarete gittim.
* ESKİYLE YENİYİ KIYAS
Kaçınılmaz bir durum: Bir yerin eski halini bilince ister istemez bugünkü haliyle karşılaştırma yapıyorsun. Alaçatı Port içindeki Fahri’nin Yeri’ne girince de öyle oluyor.
Önce şaşırıyor, sonra hemen kıyaslama egzersizlerine girişiyorum.
Eskiden burası az masalı, kendi halinde bir balıkçıydı.
Şimdi ise masa yoğunluğundan restoranın neredeyse sonu görünmüyor. Bu yoğunluktan olsa gerek diye tahmin ediyorum, mezelerin de eski lezzeti, kıvamı pek yok.
* HEY GİDİ GÜNLER!
Bir başka eski-yeni kıyaslaması: Çok eskiden Kum Beach, daha sonra Isolee olan plajda şu an Kempinski’nin otel inşaatı var. Hey gidi günler!
* BEBEK OTEL’DEN ALAÇATI’YA
Nitekim çizimlerini şöyle tanımlıyor Franck:
“Güney Fransa’daki yaşam tarzı gibi basit ve parlak!”
Gerçekten de onun çizimlerini görünce pozitif bir enerjiye kapılmamak elde değil.
Franck en son Momo Bodrum’un duvarına nefis bir iş yaptı.
Çizimini yaptığı sırada ilham kaynaklarını ve tabii Fransız Rivierası’nı konuştuk.
PICASSO, KLEIN, MATISSE VE DİĞERLERİ
∆
Buzla dolu bir fıçının içine girip tam iki dakika “soğuk terapisi” yapmış.
Sosyal medya sayesinde hızla yayılan bir trend buz banyosu.
Joe Rogan’ın buz banyosu videolarının bu akımın yayılmasında büyük etkisi var.
“Buz Adam” lakaplı Wim Hof’un da öyle. Wim Hof sadece buz banyosu değil, soğukla yaşamanın kitabını yazan eski bir atlet.
Öyle ki “Wim Hof Metodu” diye bir şey var.
Wim Hof zamanında Kilimanjaro Dağı’na şortla tırmanmış, Kuzey Kutup dairesi üzerinde çıplak ayakla yarım maraton koşmuş ve buz küpleriyle kaplı küvetin içinde 112 dakikadan fazla kalarak rekor kırmış.
Hof, kendi “soğuk” yöntemini isteyen herkese öğretiyor.
Ama siz hararetle dün gece yaşadıklarınızı filan anlatırken arkadaşınızın gözü arada bir cep telefonuna kayıyor.
Hatta telefonunu açıp WhatsApp’ına bakıyor ve sonra tekrar sizi dinlemeye devam ediyor.
Dahası, sohbet sırasında bu durum sürekli tekrarlanıyor.
Farkında olmadan ya da gayet farkında olarak...
Eğer bu duruma sıkça düşüyorsanız geçmiş olsun: “Phub”landınız!
Evet, bu olayın bir ismi var, “phubbing”.
Phubbing ne mi?
Cambridge Sözlüğü phubbing’i “
Artık yemeğin kendisinden daha çok fiyatları karşılaştırıyor, onları konuşuyoruz.
Herkes masada en az yarım saat, “Bu tabağa bu kadar para verilir mi” tartışması yapılıyor.
“Geçtiğimiz gün o kadar yüksek bir kuver bedeli geldi ki, inanamazsınız”, “O da bir şey mi, bir kokteyle 650 lira ödedim” diye şikayetler yükseliyor.
Geçtiğimiz yaz popüler tatil beldelerinde ödenen yüksek hesapların adisyonları sürekli sosyal medyaya düşerdi.
“Şu kadar hesap ödedik, inanılmaz” diye.
Şimdi o hesaplar normalleşti, genele yayıldı.
Gördüğüm kadarıyla mekânlardaki bu fiyatlar karşısında iki tutum var. İlki, daha az dışarı çıkmak.