Paylaş
İsrail’le “stratejik ortak” durumundayız. Sayısını unuttuğumuz öteki “stratejik” ortaklarımıza ek olarak dün Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun konuşmasından öğrendik ki Suriye ile de “stratejik ortak” olmuşuz da haberimiz yokmuş.
“Stratejik ortak olmanın gereği nedir?” diye biri bize sorsa, “Ortakların ötekini ilgilendiren konuda alacağı bir kararı, onun da çıkarlarını koruyacak şekilde alma taahhüdü” diye tarif ederiz.
O zaman sormak gerekiyor?
“Stratejik ortağımız olan ABD ve İsrail hava kuvvetlerinin, NATO ve İtalya’nın da temsil edildiği şekilde 12-23 Ekim 2009 tarihlerinde Konya semalarında yapılması planlanan Anadolu Kartalı isimli tatbikata İsrail hava kuvvetlerinin katılmasını istemeyişimiz, hangi stratejik ortaklık anlayışına uygun düşüyor?”
Bu basit sorunun yanıtını veren henüz çıkmadı. Sadece Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek’in “Ertelemeye siyasi anlam yüklenmesi doğru değil” dediğini biliyoruz.
Onun “erteleme” dediği aslında öyle değil. Çünkü tatbikat bizim hava kuvvetlerimiz tarafından yapılıyor.
Hele, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın geride kalan ocak ayında İsrail tarafından Gazze’ye yapılan saldırılar karşısında gösterdiği tepkiyi ve onun ardından yaşanan “One Minute!” krizini (skandalını) anımsarsanız, İsrail’e yapılan bu muamelenin arkasında Gazze’nin yattığını anlarsınız.
Sözümüz yanlış anlaşılmasın. Gazze’ye bomba yağdırması ve pek çok sivilin ölmesine yol açması nedeniyle İsrail’e tepki gösterilmesi yanlıştır demiyoruz. Tam tersine o zaman da ifade ettiğimiz gibi İsrail’in o harekâtını savunmak mümkün değildir.
Ama orada bir düzeltme yapalım:
Başbakanın çok sayıda sivilin ölümüne yol açması nedeniyle zaman zaman değindiği “fosfor bombaları”nı atan, -güvendiğimiz bir kaynağın verdiği bilgiye göre- İsrail savaş uçakları değil, İsrail savaş gemileri idi. Dahası, biz Gazze saldırısından sonra -bundan yaklaşık iki ay önce- İsrail Deniz Kuvvetleri ile Akdeniz’de askeri tatbikat yaptık.
O zaman sormaya değmez mi, “İsrail’e konan tavrın Gazze saldırısıyla ilişkisini nasıl açıklayacağız?” diye.
Aslında gerçek sebep Gazze mi; yoksa İsrail’e gittiği zaman İsrail makamlarının Başbakan Tayyip Erdoğan’ı Gazze sınırında yarım saat bekletme terbiyesizliğinin karşılığı mı; Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Gazze’ye geçmesine engel olmaları mı; yoksa İsrail Kara Kuvvetleri Komutanı Avi Mizrahi’nin Davos krizi ardından “Başbakan Erdoğan aynaya baksın” demesi mi?.. Bilmesek de, bir gerçek var ki, Türkiye’nin bu kararı -Cemil Çiçek’in sözlerinin aksine- düpedüz “siyasi”dir.
Tam da yeni “stratejik ortağımız” Suriye ile aramızdaki vize işlemlerinin kaldırılması nedeniyle sınırda bayram yapıldığı günlere rastlayan bu yeni -ve anlamsız- kriz, Türkiye’nin dış ilişkilerde “makas değiştirme” gibi düşünceler mi taşıdığı sorusunu akla getirmektedir.
Paylaş