Paylaş
Aysel Alp’ın araştırmasına göre, ilk olay Giresun’un Şebinkarahisar ilçesinde yaşandı. Kurşun-çinko maden işletmesinin atık barajı çöktü. Aradan bir ay geçmeden bu kez Balıkesir Ayvalık’ta demir zenginleştirme tesisinin atık deposu patladı. Düşünün, terk edilmiş atık barajının yıkılması sonucu 4 bin 500 tondan fazla kimyasal atık Darabul Deresi’nden sürüklenerek, Kılıçkaya Barajı’na ulaştı.
Konu STK’ların, siyasilerin ve kamuoyunun gündemine taşındı. Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanı Hüseyin Alan, “Ne yazık ki bu son olmayacak. Firmalar maliyetten kaçınmak için atık barajlarını tekniğine uygun inşa etmedikleri gibi bir kısmını da fay hatları veya sorunlu alanlar üzerine inşa ediyorlar” diyerek, yıllardan beri yaptıkları uyarıların dikkate alınmamasına isyan etti. Alan, sorunun gerçeklerle örtüşmeyerek hazırlanan ÇED raporları olduğunu, ‘izleme, kontrol ve denetim’ yapılmadığını dile getirdi.
Çocuklarımıza nasıl bir dünya bıraktığımızı düşünen yok mu?
BİR OTOBÜSTE 40 GENÇ
Bir otobüs dolusu genç, dertlerini Ankara’da siyasilere anlatmak için yola çıktılar ama başkente ulaşamadılar. Kendilerine “Barınamıyorum Hareketi” adını veren gençler, şehre alınmayınca aslında daha fazla ses getirdiler.
Örneğin Meclis’te bütçe görüşmelerinin arasında gündem olmayı başardılar. Yükseköğretim sürecinde barınma ve diğer temel ihtiyaçlarını yeterince karşılayamadıkları iddiasıyla yola çıkan gençlerin karşılaştığı engel, kürsüye taşındı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökçe Gökçen, “Devletin yurtlarının yetersiz, kiraların fahiş, enflasyonun tavan yaptığı bir dönemde öğrenciler temel haklarına erişemez hale geldi. Türkiye Cumhuriyeti’nin koskoca başkenti, temel haklarını talep eden gençlere yasaklandı” derken, İYİ Parti Grup Başkanvekili Müsavat Dervişoğlu da, “40 genç arkadaşımız Ankara’ya gelse kıyamet mi kopacaktı. Bu arkadaşlarla, bu genç kardeşlerimizle hayatlarının baharında devletin inatlaşması siz de ben de biliyoruz ki olumlu sonuçlar vermiyor” uyarısında bulundu. Dertlerini anlatmak için Ankara’ya gelişlerine engel konulan gençler, bütçe görüşmelerinin ortasında açılan bu tartışmayla, planladıklarından daha fazla ses getirdiler.
SÖZDE HAYVANSEVERLER
Sokakta yaşayan hayvanların kısırlaştırma çalışmalarına rağmen neden azalmadığı konusu yıllardır konuşulur. Uzmanların yaklaşımı çok net; “Kendilerine hayvansever diyen bir grup, ev hayvanlarını sokağa bırakıyor”. Yani gördüğünüz hayvanların en az yarısı sokakta doğan değil, sokağa atılanlar.
Meltem Özgenç’in aktardığına göre, resmi rakamlar da yaşanan bu trajediyi doğruluyor. Yerel yönetimler, 2004-2021 yılları arasında 2 milyon 11 bin 164 adet sahipsiz hayvanı aşıladı. 1 milyon 686 bin 240 hayvan kısırlaştırıldı. Ancak sadece 441 bin 669’u sahiplendirildi. Tarım Bakanlığı da geçici bakımevleri için 76 yerel yönetime toplam 42 milyon 755 bin 950 lira mali destek verdi.
Türkiye’de, Hayvan Hakları Yasası’nca suç olmasına rağmen hâlâ insanlar evcil dostunu sokağa atabiliyor. Sıkı denetimlerin olmaması, sokağa bırakmalar nedeniyle, hayvanların çoğalmasına, sokakta zor koşullar altında yaşamak zorunda kalmalarına ve kimi zaman insanların zarar vermelerine neden oluyor.
Bu tip sorumsuzluklara ceza öngören yasanın bir an önce hayata geçmesi dileğiyle...
Paylaş