TBMM’yi bir ilçe gibi kabul ederseniz, virüse yakalanma oranının en yüksek olduğu yerleşim yeri çıkar. Zaten haritalarda, Ankara’nın en kırmızı bölgesi Meclis yerleşkesi.
Koronavirüse yakalanan milletvekillerinin sayısının 150’yi geçtiği, oransal olarak yüzde 30’u aştığı daha önce açıklandı. Şimdi kulislerde başka bir sonuç konuşuluyor: İkinci kez COVID-19’a yakalananlar. Kulislere göre milletvekillerinin bazıları hastalığı geçirdikleri, üstüne bir de aşı oldukları halde yeniden hastalandılar. Şimdilik bu sayı fazla değil, ama öğrendik ki neredeyse her partiden bir milletvekili ikinci tura dönmüş.
Bunlardan biri, AK Parti Giresun Milletvekili Kadir Aydın. Aşı yaptırmasına rağmen ikinci kez koronavirüse yakalandı. Aydın’ın geçmiş olsun diye arayan arkadaşlarına, “Kasımda hasta olmuştum ama hafif geçirdim. Geçen hafta aşı olmama rağmen kırgınlık hissi geçmeyince test yaptırdım. Sonuç pozitif çıktı. Çok da dikkat ederim, nasıl yakalandım anlamadım. Ama bu kez çok ağrılı geçiriyorum” dediği öğrenildi.
Ocak ayında doktor olarak koronavirüs aşısı olduğunu açıklayan MHP Gaziantep Milletvekili
İletişim o kadar hızlı gelişti ki, buna akıllı telefonlar, internet eklendi. Böyle olunca bu giderler onlarca milyona ulaştı. Sadece pul parası 3 milyonu geçti.
İşte Meclis Başkanlığı, hızla artan bu giderlerde tasarruf kararı aldı. Kararın ilginç de bir hikâyesi var. Bildiğiniz gibi, PTT 2007 yılından itibaren kişiye özel pul çıkarmaya başladı. Yani isteyen parasını ödeyip, üzerinde kendi fotoğrafı olan pullarla mektup, kart gönderebiliyor. Doğal olarak bu milletvekilleri tarafından bir “kampanya” aracına dönüştürüldü. Tamamı olmasa da çok sayıda milletvekilinin özel pulları tercih ettikleri ortaya çıktı.
Tabii pul paraları TBMM’nin önüne iletişim masrafı olarak geldi. Öyle pul parası diye geçmeyin. İki eski HDP milletvekilinden birinin 600 bin, diğerinin 54 bin liralık özel pul bastırdığı ortaya çıktı. Bu yüksek faturalar üzerine Başkanlık harekete geçti. Bu kararda, pulların cezaevlerindeki mahkûmlara toplu olarak gönderildiği iddiası da etkili oldu. Meclis yönetimi, milletvekillerinin özel pullarının basım masrafını karşılamama karar verdi. Sadece normal posta giderleri karşılanmaya devam edilecek.
Yani, pul üzerinde görünmek isteyen vekil, parasını kendi ödeyecek.
DÜLÜKBABA AÇILDI MI?Türkiye kademeli normalleşmeye geçmeye karar verip, iller renklere bölündüğünde, doğal olarak kafa karışıklığı yaşandı. Bu nedenle seçmenler neyi yapıp-neyi yapamayacaklarını bile vekillerine sormaya başladılar. Onlarca soru arasında en ilginci Gazianteplilerden geldi: “Dülükbaba mesire yeri açıldı mı? Piknik yapabilecek miyiz?”
Bu yıl bilinen klasik programa farklı bir dokunuş yapıldı. Geçtiğimiz günlerde, Meclis şeref salonunda açılan sergide seramik sehpaları tozlu depolardan çıkartılarak sergilenen seramik sanatçısı Füreya Koral’a ait desenler, Kadınlar Günü’ne renk kattı.
TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Füreya Koral desenlerinden yaptırdığı fular, şal ve eşarpları Kadınlar Günü nedeniyle kadın milletvekillerine hediye etti. Türkiye’nin en önemli seramik sanatçısının yaratıcılığında 56 yıl önce ortaya çıkan desenler, artık kadın milletvekillerini süsleyecek. Yani, kadından kadına hediye oldu anlayacağınız. Meclis Başkanı da aracılık etmiş oldu.
ŞİDDETİ BAŞLATAN NOKTA STALKING-ISRARLI TAKİPYİNE Kadınlar Günü, yine klasik mesajlar, yine kadın cinayetleri, yine koca bir karadelik. Sorunu herkesin bildiğini, çözülmesi için samimi olduğunu varsaysak bile, bakış açısını değiştirmenin zamanı geldi. Mesela buradan başlanabilir: Stalking yani, “ısrarlı takibi” kastediyoruz.
Demek istediğimiz, özel hayatın gizliliği, tehdit, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, şantaj gibi suçları içinde barındıran, başta AB olmak üzere birçok ülkede ayrı bir suç olarak düzenlenen
Yasaklı günlerde edinilen yeni hobilerden okunan kitaplara kadar birçok yönü aktardık size. Bir de pandemi günlerinde alınan kilolardan kurtulmak için sürdürülen çabalar var. Örneğin “günde 10 bin atma hedefi” koyan milletvekillerini, TBMM’nin bahçesini veya uzun koridorları arşınlarken görebilirsiniz.
Bununla yetinmeyip, evlerinin koridorlarında kendilerine yürüyüş parkuru yapanlar olduğunu da öğrendik. Bir milletvekili, evde olduğu günlerde, 10 bin adım hedefini tutturmak için spor ayakkabılarını giyip, koridorlar ve odalar arasında yürüyüş yaptığını aktardı. Bu yürüyüşü cazip kulmak için de müzik eşliğinde bir tempo yakalamak gerektiğini tüm ciddiyetiyle anlatan vekil, en iyi yürüyüşün ünlü Latin şarkıcı Shakira’nın eşliğinde yapıldığını söylüyor. Milletvekili, Latin temposunun yürüyüşe çok iyi uyduğunu, bir şarkıda bin adım atabildiğini dile getirince, arkadaşları internetten Shakira’yı aramaya koyuldu.
Hareketsizlik böylesine sorun haline gelince, bazı milletvekillerinin genel kurul görüşmelerinin ortasında, “Eksik adımım kaldı, ben bir tur atıp geleceğim” diyerek salondan çıktığını biliyoruz. Bu yarış, telefonların adım ölçerlerinden takip edilip birbirlerine gönderilerek motivasyon aracı olarak kullanılıyor. Hatta, aynı anda yürüyüşe çıkan küçük gruplar oluşmuş.
Suç oranlarının tavan yaptığı, hırsızlığın bir ‘aile mesleği’ olduğu bu semt, son yıllarda epey değişti. İlginç kentsel dönüşüm hikayesi TBMM’de konu oldu.
TOKİ Ankara Büyükşehir Belediyesi Proje AŞ (TOBAŞ) Genel Müdürü Ferhat Ertürk’ün, Deprem Araştırma Komisyonu’nda anlattıkları, “Ankara’nın Harlemi” olarak bilinen Çinçin Mahallesi’nde suç oranının yarıya indiğini gösterdi.
Bülent Sarıoğlu’nun aktardığına göre, bu sonuç emniyet kayıtlarıyla da ispatlanmış. Ertürk’ün anlattıklarının sosyolojik açıdan da karşılığı var;
“Yani bu bataklığı kurutmak gibi bir şey. Meşhur Çinçin suç örgütlerinin, hırsızlık şebekelerinin olduğu bir yerdi. Çinçin Projesi’nde niye suç oranları düştü? Onu da analiz ettik. Kat mülkiyetine geçtiğinde hani ‘Allah’tan korkmaz, kuldan utanır’ şeyi devreye giriyor, rehabilite oluyor efendim.
Önceden adam ayakkabısını kapının önünde çıkarıyor, hesap vereceği kimse yok. Çöpünü istediği saatte çıkarıyor, istediği yere atıyor hesap vereceği, bunu kınayacak kimse yok. Ama bir toplum içerisinde yaşamanın getirdiği kuralları orada öğreniyor. Belki suça meyilli bir yapı olmadığı için artık o eski alışkanlıklarından vazgeçiyor.”
Şimdi Çinçin’de gecekondular yerine bloklar yükseliyor. Oturulan evler değişince, alışkanlıklar da değişiyor. Ancak ev kadar önemli olan alt yapı. Kültür merkezleri, parklar ve spor alanları.
Gençleri suç çetelerinin eline düşmesini önlemek için spor ve hobi merkezlerine yöneltmek gerekiyor.
Halkımız, ayda mangal yapıp rakı içme hayali kurarak, bu heyecana kendince katkı sağladı ama işin aslı pek öyle değil. En az 10 yıllık bir çalışmanın gerektiği açıklandığında, herkesin ayakları yere bastı.
Ancak 10 yıl dediğiniz çabuk geçer. Türkiye Uzay Ajansı’nın da doğal olarak bu sürece hazırlanması gerekecek. Bu nedenle, kurumun Resmi Gazete’deki eleman alım ilanı herkesi heyecanlandırdı. Ancak bunun, uzay çalışmalarında yer alacaklarla ilgili olmadığı kısa sürede görüldü. Her sabah Resmi Gazete’ye mutlaka göz atan gazetecilerin “astronot adayı ilanı” görme hayali suya düştü.
Anlaşılan kurum, üzerinde biriken yılların tozunu atma ihtiyacı hissetmiş ki, en az lise mezunu ve vardiyalı çalışmaya uygun 4 temizlikçi almaya karar vermiş! İlanda 4 temizlik işçisinin kura ve mülakat yöntemiyle alınacağı duyuruldu. En az lise ve dengi okul mezunu, vardiyalı çalışmaya uygun, erkek adaylar için askerliğini yapmış, muaf veya tecilli olması gerekiyor. Uzay Ajansı, yine kura ve mülakat yöntemiyle 2 tane de kadrolu garson alacak. Adayların, otelcilik ve turizm meslek liseleri ile mesleki ve teknik liselerin yiyecek ve içecek bölümlerinin servis dalından mezun olmaları şartı bulunuyor.
Türkiye, 10 maddelik Milli Uzay Programı’nı ilan ederken, bilimsel çalışmalar yapmak üzere uzaya gidebilecek yetkinlik ve becerilere sahip 3 aday belirleyip, eğitimin ardından Ay’a gönderecek. Türkiye Uzay Ajansı belli ki, astronot aday seçiminden önce kendi bahçesini süpürüyor.
Şöyle güzel demli çay yapıp servis edecek elemanlara ihtiyaç var!
Önce altyapı sonra uzay.
VATANDAŞI İDAREYE KARŞI KORUMAKYargı
Karadeniz illerinin vaka artışında liste başı olmaları, bu da yetmiyormuş gibi, mutasyonlu virüs açısından Samsun’un başı çekmesi, tez konusu olacak hale geldi.
Öğrendik ki Karadeniz bölgesinin durumu, bilim insanlarının kendi aralarında yaptıkları sohbetlerin de temel konusu olmuş. Karadeniz’de bir türlü gerilemeyen vakaları “Laz inadına” bağlayanlar olduğu gibi, durumu kışın çok bunalan, kanı delişmen Karadenizlerin başkaldırısına bağlayanlar bile var.
Bu sohbetlerde, tam bilimsel olmasa bile bize ilginç gelen değerlendirmeleri size aktarmak istiyoruz. Son birkaç hafta içerisinde Karadeniz’de hava sıcaklığının 20 derecelerin üstüne çıkması, baş sorumlu ilan edilmiş. Hatta aynı dönemde, bölgedeki hareketlilik telefon sinyallerinden izleniyor ve Karadeniz kıpır kıpır, kimse yerinde durmuyor. Aynı dönemde, Kars ve Erzurum izleniyor, eksi 20 derece soğuklarda hareket neredeyse sıfır.
Başka bir değerlendirme başta
“Hiçbir şey yapmayan gençler” kavramı artık dünya çapında sorun. Bu, ne eğitimde ne de istihdamda olan gençler anlamına geliyor. İşte bu gençlerin sayısı 3 milyonu geçti.
Hacer Boyacıoğlu’nun aktardığına göre, TOBB Üniversitesi, “işgücü piyasalarında genç nüfusun görünümü” başlıklı bir rapor hazırladı. Araştırmayla, yüksek teknoloji kullanan, her şeyi sorgulayan kentli gençler kadar, taşraya ve varoşlara sıkışmış gençlerin fotoğrafı da çekildi. İşte ne eğitimde ne istihdamda olan bu 3 milyon gencin, 124 bini okuma yazma bile bilmiyor.
Araştırmaya göre, hiçbir şey yapmayan gençlerin 1 milyon 378 bini “lise altı eğitime” sahip. 522 bini lise mezunu, 575 bini ise yüksek öğretim eğitimi almış durumdalar. Yani üniversite mezunu yarım milyon genç, hareketsiz bir blok gibi duruyor.
Dünya rakamlarına gelince, 2016 yılında dünya genelinde ne eğitimde, ne istihdamda, ne de yetiştirmede olan gençlerin sayısı 259 milyonken, 2019 yılında 267 milyona yükseldi. 2021 yılında ise 273 milyonu aşacağı tahmin ediliyor.
Bu rakamlar gençlere ve gençlere yönelik çözümlere, artık farklı bir açıdan bakmak gerektiğini gösterdi. Burada, eğitime bile ulaşamayan, umutsuz gençlerden söz ediyoruz.
SONRAKİ OMBUDSMAN KADIN OLSUNTBMM’DE farklı partilerden de olsa kadın vekillerin ortak hareket ettiği başlıca konu kadın haklarıdır. Bu ortak hareket, Kamu Denetçiliği Kurumu’nun (Ombudsman) raporlarının görüşülmesinde de görüldü. Kurumda gittikçe artan kadın çalışan sayısı heyecan yarattı ve bir sonraki ombudsmanın kadın olması istendi. Ombudsman Şeref Malkoç’a da buna destek vermek düştü.
Turan Yılmaz