Çeşme, Alanya, Kuşadası, Bodrum, Fethiye, Marmaris İçmeler’in de aralarında bulunduğu 200 bin metrekarenin üzerindeki arazinin özelleştirme kapsamına alındığına ilişkin karar, geçtiğimiz günlerde açıklandı. Bu hızlanan satışların bütçeye gelir takviyesi olduğunu kimse yadsımıyor.
Aysel Alp’ın bilgisine göre, bu kez özelleştirmelerde farklı bir yöntem izleniyor. 2025 yılı sonuna kadar özelleştirilmesi planlanan yerlerde klasik satış dışında, ‘kiralama, gelir ortaklığı, işletme hakkı’ gibi farklı yöntemlere başvuruluyor. Uzmanlar bunun hem satışı hızlandıracağı hem de geliri arttıracağı yorumu yapıyorlar. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın (ÖİB) yatırımcıları cezbetmek üzere çoklu model uyguladığı yorumları oldu.
İncelenince görüldü ki; ÖİB son yıllarda portföyünde bulunan gayrimenkullerin satışını cazip kılmak için yerel planların dışına çıkarak ‘ticari alan, konut alanı, turizm alanı, özel okul, özel sağlık tesisi’ gibi nitelik değişikliklerine giderek, emsal artışı yaptı.
Türkiye’nin en kıymetli turizm, konut, sanayi bölgelerindeki 31 taşınmaz bu kapsamda satışa çıkarıldı.
Şimdi gözler, bu özelleştirme kararlarının nasıl uygulanacağına çevrildi. Çok değerli bu alanların kimlere, hangi koşullarda verileceği ve amacı dahilinde kullanılıp kullanılmayacağı izlemede.
Özellikle, yereldeki takipçilerin bu işi çok yakından izlediğini biliyoruz.
Ağustos ayının son anketlerine göre, kararsızların sayısı hızla artıyor. Bir önceki ay yüzde 28 olan “kararsız artı oy kullanmayacağım” diyen seçmen, son araştırmalarda yüzde 37.7 olarak belirlendi. Tüm siyasilerin merakla izlediği bu tabloda, kararsızlar yüzde 29.4, “oy kullanmayacağım” diyenler ise yüzde 8.3 olarak veriliyor.
İlginç bir analiz ise partilerin çekirdek oyları açısından yapılıyor. Çekirdek oylarda azalma, gri alanda ise artış olduğu belirtiliyor. Gri alan şu an yüzde 58 olarak belirtiliyor. Yani bu kitlenin, partisini değiştirme potansiyeli olduğu görülüyor.
Tüm partilerin gözünü diktiğin genç seçmene gelince, 18-32 yaş grubunun yüzde 43.9’u, önümüzdeki seçimde ilk kez oy kullanacak olan 15-17 yaş arası gençlerin ise 64.3’i, kararsız olduğunu veya oy kullanmayacağını söylüyor. Kürt seçmen, sonuçlar için belirleyici olmaya devam ediyor. İktidar, bu kanattaki seçmenlerinin üçte birini kaybetmiş görünürken, Millet İttifakı’nın bu oylar olmadan sonuç alması pek mümkün görünmüyor.
Yaz aylarının en taze anketleri, partiler için önemli mesajlar taşıyor. Doğru strateji, akılcı siyaset ve demokrasi adına söylenen samimi sözler, gri alandakilerin partisini belirleyecek.
GÖZLER AFGANİSTAN’DA OLSA BİLEGüncel siyaset şu ara Afganistan’daki gelişmelere odaklaşmış olsa da Türkiye’nin arka bahçesinde bir süreden beri ilginç gelişmeler yaşanıyor. Dikkatler ilk olarak CHP heyetinin Erbil’e yaptığı ziyaret nedeniyle Kuzey Irak’a çevrildi. Türkiye, Kuzey Irak yönetimi kadar, Talabani bölgesindeki gelişmeleri de yakından izliyor.
Konunun güncel iki başlığı var. Biri, CHP’nin Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı projesi. Türkiye, Irak, Suriye ve İran’ın dahil olacağı böyle bir mekanizmanın kurulmasına olan ihtiyaç, ilk elden önce Kuzey Irak yönetimine anlatıldı. Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Neçirvan Barzani’yi ziyaret eden CHP heyetine, Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı başkanlık etti. CHP heyeti, daha sonra Kerkük’e geçerek, Irak Türkmen Cephesi’yle de görüşmelere yaptı. Temasların, CHP’nin Irak politikasının sunumu şeklinde geçtiğini ve memnuniyet yarattığını belirtelim.
Bölgedeki diğer önemli gelişmeye gelince. Türkiye’nin İran sınırında özellikle
Tüm alternatifleri ve önerileri, fikri takip esasına inanarak haberleştirdiğimiz için seçim barajının hem yüzde 5 hem de yüzde 7 olarak tartışıldığını çok kez yazdık.
Liderlerin ağzından barajın yüzde 7 olmasına karar verildiğinin duyurulması, birçok senaryonun sahaya sürülmesine neden oldu. Sürecin tanığı olarak, aşama aşama bu noktaya nasıl gelindiğini biliyoruz. Şunu belirtmek isterim ki; Cumhur İttifakı’nın iki liderinin son yaptığı görüşmeye kadar, barajın yüzde 5 olması konusunda mutabakat oluşmuştu. AK Parti ve MHP temsilcileri seçeneği teke indirmişti.
Ancak, yaz aylarında yapılan bazı görüşmeler, yüzde 7 veya yüzde 5 tercihinin, seçimi etkileyecek sonuçları olabileceğine dairdi. Sanıldığı gibi bu, MHP’yi kurtarmak için bir plan değil. MHP, her durumda yüzde 7’yi bulabilir ki, bu onun için başarı sayılmaz.
Asıl mesele, her birinin oyu yüzde 1’ler civarında olan, çoğu sağ seçmene hitap eden küçük partiler.
Bu partilerin, nereye evrileceği, kimin yanında duracağı seçim sonucunu belirleyecek. Son anketlere bakıldığında yüzde 1-2 oyun ne kadar değerli olduğunu görürsünüz.
İşin özü, bu partilere sempati duyan seçmene mesaj vermek. Bu partilerin ortak hareketle, yüzde 5 barajını aşma olasılıkları olabilir, ama yüzde 7 zorlayacaktır. Dolayısıyla bunlara sempati duyan seçmenin ‘oyunun ziyan olmaması’ için yapacağı tercih değişikliği, büyük partilerin işine yarayacaktır.
Siyasi kulislere göre, böyle bir hamle, bu partilerin üçüncü bir ittifak kurmalarını zorlaştırır, başka güçlü bir ittifakın parçası olmalarını kolaylaştırır.
Bu konuya, iki bakanın farklı çalışma anlayışı ve aldıkları kararlar nedeniyle girdim. Şöyle ki;
Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan, eski alışkanlıkları değiştirerek, kamu disiplini ve kurallara uyma konusunda yeni adımlar atıyor. Oldukça sessiz çalışan bakanın, kamuda tasarruf kadar gözünü diktiği bir başka konu, Kamu İhale Kanunu’nda açılan gedikler. Bakan, bu gediklerin kapatılması ve istisnaların ortadan kaldırılması gerektiğini düşünüyor. Bu konuda çalışma başlatan bakanın, umarımız önüne aşamayacağı engeller çıkmaz.
Diğer çalışma, Ticaret Bakanlığı’nda. Bakan Mehmet Muş, grup başkan vekilliğinden kalan alışkanlığı ile yasa çalışmalarında farklı bir yöntem izliyor. Muş, konunun uzmanı milletvekillerini bizzat bakanlığa davet ederek, taslaklarının çalışmalarını bürokratlarla birlikte yapmalarını istiyor. Yani, işin pişme aşamasında yasamanın temsilcileri devrede oluyor. Bu sistem, bir süre önce AK Parti grubunda kurulmuştu. Her taslak metin için uzman milletvekillerinden oluşan komisyon kuruluyor, kamu ve vatandaşların yararı ön plana çıkartılıyordu. Ancak duyduğumuza göre, yeni grup başkan vekilleri bu mekanizmayı pek işletmiyor.
Ortak akıl, ihtiyaçların ve sorunların daha doğru saptanmasını sağlar. Böylece, çıkar grupları değil, halkın tercihleri ön planda tutulur. O yüzden eski köye, yeni adet getirmek iyidir.
DÜĞÜN ÇALGICISINe zaman bir düğüne gitsek, gözlerimiz sahnedeki müzisyenleri arar. Büyük otellerden tutun da kır düğünlerine, taşranın küçük düğün salonlarına kadar her yerde ‘no name’ müzisyenler bu işten para kazanır ve hayatta kalmaya çalışır. Bizim için düğün çalgıcısı olan bu kişiler, artık örgütlü. Hem de afili bir birlikleri var.
Türkiye İcracı Sanatçılar ve Müzisyenler Meslek Birliği, henüz bir aylık bile değil. Sosyal haklarını korumak ve Türkiye genelinden bu işten ekmek yiyenleri bir araya getirerek, güç birliği yaratmak isteyen kişilerin, TBMM’den Kültür Bakanlığı’na kadar uzun uğraşları oldu. AK Parti Isparta Milletvekili Recep Özel, onların elinden tutup, bakanlığa götürdü. Bakanlık, 25 bin kişilik bu grubun haklarını savunacak bir birlik kurulmasına ‘evet’ dedi.
Birliğin 1. Olağan Genel Kurulu geçen günlerde Ankara’da yapıldı. Tabii onur konuğu da bu süreçte yardımda bulunan milletvekili Özel oldu. Halk arasında “düğün çalgıcısı” diye bilinen bu müzisyenlerin ‘
Öğrendiğimize göre Hazine ve Maliye Bakanlığı, bankalarda bireysel kredilerdeki hızlı artışı izlemeye aldı. Bakanlığın, bankaların daha titiz inceleme yapması için talimat verdiği, bir süre sonra bunun taşınmaz bir yüke dönüşmesi endişesi olduğu belirtiliyor.
Buna ilişkin veriler, CHP Manisa Milletvekili Bekir Başevirgen tarafından TBMM’de sık sık paylaşılıyor. Başevirgen, 2019 yılında 31 milyon 897 bin kişinin banka, finans şirketlerine tüketici kredisi ve kredi kartı borcu olduğunu, bu rakamın geçen yıl 34 milyona çıktığını ve bu artışın hızla devam ettiğini anlatmıştı. Başevirgen, son olarak, bu yıl ocak-haziran döneminde 474 bin kişinin tüketici kredisi, 222 bin kişinin de kredi kartı borcunu ödeyemediği için bankalar tarafından takibe alınarak icraya verildiğini belirtti. Başevirgen, “Vatandaşların bankalara, finansman şirketlerine, varlık yönetim şirketlerine ve TOKİ’ye olan toplam borcu 989 milyar liraya ulaştı. Ekonomik kriz nedeniyle vatandaş krediyle yaşamaya mecbur kaldı” diyor. 1 Ocak- 20 Ağustos tarihleri arasında icra ve iflas dairelerine toplam 4 milyon 522 bin yeni dosyanın geldiği, bu sayının geçen yılın aynı dönemine göre 863 bin adet arttığı da biliniyor. Bu rakamlar, Maliye Bakanlığı’nın neden kaygı duyduğunun yanıtı gibi...
PLASTİK VİRÜSTEN BETER
MODERN hayata ilk 1950’li yıllarda giren plastik, o dönem 1.5 milyon ton civarında üretiliyordu. Bugün ulaştığı rakam dehşet verici. Yıllık 335 milyon ton plastik malzeme kullanılıyor ve atık olarak doğaya bırakılıyor. Yani hayatımızda 15 dakika bile kalmayan plastikler, doğada bin yıl yok olmuyor ve sadece yüzde 1’i dönüştürülebiliyor.
Bu rakamlar, plastiği poşet olarak kullanmaktan vazgeçmenin bile tek başına ne kadar anlamlı olduğunu gösterdi. Buna ilişkin veriler, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum tarafından paylaşılınca, doğru yolda ilerlediğimiz ortaya çıktı.
Umut Erdem’in aktardığına göre, Bakan Kurum, 2019 ve 2020 yıllarında plastik poşet kullanımında yaklaşık yüzde 75’lik azalma gerçekleştiği bilgisi verdi. Kurum, “290 bin ton plastik atığın oluşumu engellenmiştir. Ülkemizde plastik poşet üretimi için gerekli plastik hammadde ithali de önlenmiş ve yaklaşık 2 milyar TL tasarruf edilmiş olmakla birlikte yaklaşık 12 bin ton sera gazı salımı da önlenmiştir” dedi.
CHP İzmir Milletvekili Murat Bakan’ın soru önergesine verilen yanıt, uygulamadan önce Türkiye’de plastik poşet üretimi miktarının yıllık 35 milyar adet civarında olduğunu, bir kişinin yılda ortalama 440 adet plastik poşet kullandığını ortaya koydu. Şimdi poşet kullanımının yüzde 75’lik azalması çok önemli.
Askeri kaynaklar ve büyükelçilikten alınan bilgilerin dışında, ciddi istihbarat analizleri yapıldığını biliyoruz. Taliban sonrası Afganistan’ın hem Türkiye hem de çevre ülkeleri nasıl etkileyeceğine ilişkin yeni oyun planları masaya yatırılıyor.
Öncelikle, konuya direkt göçmen dalgasından girelim. Olası bir hareketlenme nedeniyle, Türkiye-İran sınırında, henüz ihaleye verilmemiş alanlar için müteahhitlerle hızlı görüşmeler başlatıldığını söyleyelim. 295 kilometrelik duvar projesinin hızlandırıldığı ve Ankara’da müteahhitlerle görüşmelerin yapıldığını biliyoruz. Ayrıca, kaçak geçiş olasılığı bulunan 8 noktanın da sıkı şekilde kontrol altında tutulduğu belirtiliyor. Çünkü, Hükümet için göçmenler, artık bir iç siyaset sorunu ve kendi tabanlarındaki tepkilerin de farkındalar.
Gelelim endişelere. Suriye’nin İdlib bölgesinden 3 bin teröristin Taliban’a destek için Afganistan’a geçmesi durumu istihbarat birimleri tarafından paylaşılıyor. ABD kadar, Çin’in pozisyonu da yakından izleniyor. Çin’in Uygur bölgesi sınırında, olası bir hareketlenmeden duyduğu endişe ve Taliban’la nasıl bir ilişki geliştireceği de izlemede. Ve tabii başından beri işin içinde olan Pakistan istihbaratının hareketleri de.
Türkiye’nin beklentilerine gelince, Afganistan üzerinden ABD ile ilişkileri yeniden oluşturmak, Afganistan’ın yeni dönem ihtiyaçlarını karşılamak için ticari ilişkileri geliştirmek gibi hesaplar yapıldı. Şimdilik her ikisi için de olumlu bir ortam görülmüyor.
Ancak, her gelişme, yeni pozisyon gerektiriyor. Zemin çok değişken.
OLAY DA VAHİM YANIT DA...Aylar önce kadına şiddet davası devam eden Fatih Vatanspor Teknik Direktörü Efe Mehmet Aydın’a ‘En İyi Teknik Direktör Ödülü’ verilmesi doğal olarak tepkilere neden oldu. Olayın boyutu da ödül töreniyle ortaya çıktı. Konu unutulmadı ve Meclis’e taşındı.
Umut Erdem
Aşı karşıtı olan ancak bunu bilimsel hiçbir temele dayandırmayan bazı doktorların kastedildiğini sonradan anladım.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Gamze Akkuş İlgezdi, aşı tereddüdünün kaynağının bakanlığın birbiriyle çelişen açıklamaları olduğunu, aşı karşıtlığı konusunda yeterince çalışma yapmadığını iddia etti. İlgezdi, bunun sosyal medyada kara propaganda yapan ‘hekim unvanlı karanlık odakların’ değirmenine su taşıdığını savundu.
Olayın bu yönüne kafa yorulduğunu belirtmek isterim. İlgezdi’nin eleştirdiği noktadan bakan çok sayıda AK Partili siyasetçi var. Özellikle son aylarda aşı duyarsızı olarak tanımlanan yüzde 35’lik kitlenin, aşı karşıtlığına geçmeye başladığına ilişkin araştırmalar paylaşılıyor. Yani yüzde 5 olan aşı karşıtlarının sayısı hızla artıyor.
SONBAHARDAN ÖNCE SON VİRAJ
Bilimsel temele dayanmak kaydıyla, hem pandemi sürecinde alınan kararlar, hem de aşı uygulaması eleştirilebilir. Anayasa’da güvence altına alınan haklar çerçevesinde zorlamanın sınırları bellidir. Ancak, sosyal medyada bazı doktorların, “Benim bu konudaki fikrim değişmeyecek” sözlerine ne demeli? Bilime inanan biri, hem fikrinin hem de bilimsel sonuçların değişeceğini bilir. Bilim değişkendir. Fikrisabit bir bilim insanı olabilir mi?
Bu noktada görev, ilgili bakanlıklara ve kamuya düşmektedir. “Aşı yalanlarına” yanıt niteliğinde kamu spotları hazırlanmalı; sosyal medya, TV’ler, hatta bakanlığın internet sitesinde ulaşılır hale getirilmelidir. Yerelde de karar vericiler tarafından hap gibi anlatılacak sunumlar yapılmalıdır.
İktidar partisi, farklı bir gözle yerinde inceleme yapmaları için afet bölgeleri başta olmak üzere vekillerden “nabız ekipleri” oluşturdu. Ekonomik sorunlar, pandemi sıkıntıları derken doğal afet yaralarını saptamak için yollara düşen ekibin ilk saptamaları, vatandaşların çifte felaketin altında ezildiği oldu.
Öğrendiğimize göre, öncelik yangın bölgelerine verildi. AK Parti Teşkilat Başkanlığı’nın yaptığı organizasyonla bölgelere giden vekiller, yangın sonrası öncelikli çalışmalar, vatandaşın istek ve taleplerinin belirlenmesi, kamu kurumları ve bakanlıkların yeterince çalışıp çalışmadığı konusunda değerlendirme yaptı. Bu raporlar, MYK toplantılarına getirilecek. Aynı yöntemle, sel felaketi yaşanan bölgelerde de ‘acil talepler’ toplanıyor.
Diğer bölgelerde ise vatandaşların ekonomik sorunları, pandemiden kaynaklanan sıkıntıların belirlenmesine başlandı. İlk değerlendirmelerin genel merkeze ulaşmaya başladığı, vatandaşların en büyük önceliğinin ekonomik sorunlar olduğu belirtildi. Küçük işletmelerin yeniden ‘kapatılma’ endişesi yaşadıkları öğrenildi. Bir kapatma kararının daha iflas anlamına geleceği dile getiriliyor.
Diğer yandan İç Anadolu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu illerinin en büyük problemi kuraklık. Üreticilerin sulama sorunu yaşadıkları, tankerlerle köylere su getirmeye çalıştıkları anlatıldı. Kuraklık bölgeleri ise destek uygulaması bekliyor.
Yerelde yapılan incelemeler iç açıcı değil. Pandeminin üstüne, kuraklık, yangın, sel felaketi halkı çok yormuş. Şimdi sorumlulukları başkasına atmadan kısa sürede yaraları sarma zamanı.
TURKOVAC’IN YOLCULUĞUÜÇÜNCÜ doz sırası geldiği halde henüz randevu almamış olanların telefonlarına bir mesaj düştü;
“Üçüncü doz aşınız için Turkovac’ı tercih edebilir ve deneme çalışmalarına katılabilirsiniz”...