Ancak genel siyasetin gergin psikolojisi, bu görüşmeleri etkisi altına aldı. Hep birlikte daha yaşanır dünya için kürsüye çıkan iktidar ve muhalefet sözcüleri, birbirlerine hakarete varan sözler söylemekten kendilerini alıkoymadı. Meclis’teki tansiyonu düşürsün diye ‘toprak hattı’ yapan Meclis yönetimi de ilk denemeden memnun kalmadı. Milletvekilleri arasındaki sözlü atışmaların yükselmesi üzerine oturumu yöneten AK Partili Başkanvekili Süreyya Sadi Bilgiç, ilginç sözlerle müdahale etti: “Sayın milletvekilleri, biliyorsunuz yani bugün konuştuğumuz şey Paris İklim Anlaşması çerçevesinde küresel ısınma ve onun dünyaya verdiği zararlar. Yani bu Meclisteki ısınma da, inanın Başkanlık Divanına zarar veriyor...”
Yüksek tansiyon, oturumu yönetenleri terletti...
PİRAMİTLERE RAKİP OLMAK
TAŞ Tepeler, Mısır Piramitleri’ne rakip olabilir mi? Şanlıurfa’da 100 kilometrelik bir alana yayılan ve merkezinde Göbeklitepe’nin olduğu alanın, artık genel bir adı var, Taş Tepeler. Neolitik Çağ’a ışık tutacak 12 arkeolojik alanı kapsayan Taş Tepeler, yurt dışına bu isimle tanıtılacak.
Taş Tepeler lansmanını izleyen Umut Erdem’in aktardığına göre, kitaplara, film ve dizilere konu olan bu bölgenin, mistik açıdan insanı içine çektiği anlatılıyor. Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkanı Zeynel Abidin Beyazgül, bölgenin gizemine ilişkin olarak, “Gelenler, ‘Bu şehirde anlamadığımız bir derinlik var. Geldiğimiz zaman gitmek istemiyoruz, sanki bir şey bizi buraya çağırıyor’ diyor. İddia ediyorum; Taş Tepeler, Mısır Piramitleri ile yarışacak hale gelecek” sözleriyle vurgu yapıyor.
Başkanın, antik kentler arasında rekabeti farklı boyuta taşıyan sözleri gerçek olur mu bilinmez. Ancak ortaya çıkan tarihin çok büyüleyici olduğunu ve herkesi etkisi altına aldığı doğru. Asıl görev, Dünya’nın bilinen tarihini değiştirecek bu mekanı, piramitler gibi profesyonel bir bakışla tanıtmak olmalı.
TBMM’nin geçen yıl 19 sergiye ev sahipliği yaptığı ve 700 bin TL harcadığını biliyoruz. Bunlar arasında en ilgi çekenleri, ‘Füreya Koral Sergisi’ ile ‘Sıtkı Nida Olçar Sergisi’ oldu. Dünyaca ünlü seramik sanatçısı Koral’ın ihmal edilen eserlerinin depolardan gün yüzüne çıkartıldığını anımsarsınız.
Öğrendiğimize göre, yeni dönem için çok sayıda sergi talebi var. COVID-19 salgını sebebiyle dikkatli değerlendirme yapılıyor. TBMM’nin şeref salonunu süsleyecek sanatsal faaliyetlerin, koronavirüs kadar, sanatsal içeriği açısından da incelenmeye ihtiyacı var.
Eski dönemlerde bu salonlarda, el-işi derslerinde yapılan il maketlerinin sergilendiğini de anımsıyoruz. Oysa, Meclis salonları seramikten resme, fotoğraftan el sanatlarına kadar bir çok değerli sanatçıya kapısını açılabilir. Çoğu kimse hatırlamaz, Meclis’te her hafta Devlet Tiyatro ve Balesi’nin biletlerinin satıldığı stantlar kurulur ve önünde uzun kuyruklar olurdu. Zamanla “talep yok” diye iptal edildi.
Oysa, sanatın bütünleştirici duygusu, gergin anlara iyi gelmez mi?
YURTDIŞINDAKİLER DİKKAT
Avrupa ülkelerinde yaşayan 7 milyon Türk vatandaşını yakından ilgilendiren bir uygulama başlıyor, aman dikkat. Bu kişilerin Türkiye’deki finansal bilgileri, artık AB ülkeleriyle paylaşılacak.
Daha önce, bilgi paylaşımının ertelenmesi için hem AK Parti hem de CHP milletvekillerinin çaba sarf ettiğini dile getirmiştik. Ancak maalesef beklenen erteleme olmadı. Hazine ve Maliye Bakanlığı, anlaşmalar gereğince, yurt dışında yaşayan Türk vatandaşlarının Türkiye’deki finans bilgilerinin paylaşılmaya başladığını, 2020 ve 2021 bilgilerinin de o yılların eylül aylarında verileceğini duyurdu.
Ertelemenin, yaşadıkları ülkelerde eksik bilgilendirmenin tamamlanması, ‘
Ankara’da, “Bu kışın sonunda pandemi, endemiye dönüşür mü? Yani grip vakaları gibi hayatımızda hep var olan, ancak riskli gruplar dışında ölüme neden olmayan bir hastalığa dönüşebilir mi?” sorusu tartışılıyor. Buna “Evet” diyenlerin sayısı az değil.
Salgın nedeniyle uyguladığımız önlemler, grip (influenza) gibi hastalıklardan korunmamızı sağladı. Bir nevi ‘temiz toplum’ yaratıldı. Şimdi toplumsal hareketliliğin yeniden başlaması nedeniyle grip vakalarında artış bekleniyor. Nedeni, hem korumanın gevşemesi hem de bir önceki yıl gribe yakalanmayanların, bağışıklık geliştiremediği için şimdi daha açık hedef haline gelmeleri. Uzmanların uyarıları da son günlerde arttı.
Tartışma burada yoğunlaşıyor. Grip ile koronavirüs belirtilerinin aynı olması nedeniyle bu ikisi karıştırılacak. Ya grip sanarak COVID-19 ciddiye alınmayacak ya da her grip vakası koronavirüsün yeni varyantı sanılarak telaş yapılacak. Uzmanlar, bu nedenle PCR testinin ve sağlık kuruluşlarına başvurmanın önemine vurgu yapıyor.
Ancak beklentiler, pandeminin endemiye dönüşmesi yönünde. Diğer bulaşıcı hastalıklar gibi seyreden, hızlı bulaşmayan, risk grupları dışında ölüme neden olmayan bir hastalığı dönüşme beklentisi artmış görünüyor. Anlaşılan bu kış, bunu konuşacağız.
Dezenformasyon ve manipülasyonun önlenmesi için sıralanan her öneri, başka sorun yaratıyor. AK Parti kurmayları, bunun zor bir denklem olduğunu kabul ediyor.
AK Parti’de yapılan değerlendirmeler bu açıdan ilginç. Öncelikle, yeni düzenleme yapılırken, fikir ve düşünce özgürlüğü ve haber alma hakkının engellenmemesini savunanlar var. Buna karşın, kontrol mekanizmasını hapis cezasına kadar götürmek isteyenler de bulunuyor.
Öğrendiğimize göre; toplantılarda, sosyal medya alanı ‘uluslarüstü yeni bir imparatorluk’ olarak tanımlanıyor. Toplantılarda, “Kontrol etmek ve kural koymak zor. Kendi egemenlik alanlarının özgürce kullanılmasını savunanlar, başka bir konuda manipüle edebiliyor. Bedava peynir ancak fare kapanında olur. Bu mecralara ücretsiz dahil olmanızı sağlıyorlar. Sonra sizin üzerinizden, hem para kazanıyorlar hem kontrol sağlıyorlar. Kişisel veriler dahil bir çok bilgiye ulaşılabiliyor” değerlendirmesi yapıldı.
Henüz taslak aşamasında olan çalışmadan ne çıkacağı merak konusu. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti başta olmak üzere birçok meslek örgütü, yapılan düzenlemenin “haber alma özgürlüğünü” ortadan kaldıracağını iddia etti. 2007’de ilk kez çıkan İnternet Yasası birçok kez revize edilerek, ciddi kısıtlamalar getirildi. Bu haliyle bile yeterince kontrol yapıldığı savunuluyor.
Bu düzenleme, İstanbul Sözleşmesi ve güvenlik soruşturması gibi, önemli bir sınav olacak.
YANIK SESLİ MÜEZZİN MOLASI!Şanlıurfa’da Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Göbeklitepe’yi de içine alan Taş Tepeler isimli büyük lansmanı tüm heyecanıyla sürerken, sesi yanık bir müezzinin okuduğu ezan toplantıda ilginç anlar yaşanmasına neden oldu. Mitinglerde ezanda konuşmayı kesmek âdettendir, ama toplantılarda buna pek rastlamaz. Ancak, cami törenin düzenlendiği yere o kadar yakındı ki neredeyse aynı mekânda okunduğunu sandılar.
Umut Erdem
Bu yüksek oran nedeniyle geçen yıl sadece 5 yeni karavanın trafiğe çıktığını biliyor musunuz?
Bu konu bir süreden beri siyasetin gündemindeydi. CHP İzmir Milletvekili Mahir Polat, geçtiğimiz nisan ayında yasa teklifi ile ön almıştı, hükümet de ‘aklın yolu birdir’ dedi, oranları düşürdü. Teklif yakında TBMM’de olacak.
ABD, Avustralya ve Avrupa ülkelerinde oldukça yaygın olan karavan turizmi, pandemi nedeniyle son iki yılda ilgi patlaması yaşadı. Bizdeki tüm doğal güzelliklere rağmen, sadece deniz turizmiyle yetinilmesine, bu süreçte kafa yoruldu. Bin kişilik tatil köylerine gitmeyenler, karavanlarıyla izole tatile çıkmak istediklerinde, yeterince karavan parkı ve alt yapı olanakları olmadığını gördüler.
Vergiyi düşürmenin tek başına yetmediği biliniyor.
Başta Karadeniz olmak üzere, göller bölgesi, tarihi mekanlar, orman güzelliklerinin olduğu yerlerde alt yapı oluşturmak gerekiyor. Ciddi bir karavan turizmi haritası çıkarmak, karavan alanlarında alt yapı kurmak, hatta spor alanları, yürüyüş rotaları belirlemek gerekiyor. Böyle bir harita, karavan turizmine çok daha yakın olan yabancıları da cezbedecek.
Hem böylece doğal güzellikleri korumak zorunda da kalırız, kim bilir!
EN İYİ ONLAR GÖRÜR
Şimdi Ankara’da, bunca mücadele kararına karşın, ölüm oranlarının neden yüksek olduğuna kafa yoruluyor. Yeni analizler, temaslı takibi ve ön izlemenin eskisi gibi işlemediği yönünde.
Sorun, her gün 30 bine yakın vaka, 250 ölüm haberlerinin normalleşmesi. Başkentte aşılama oranları, PCR zorunluluğu, kapalı mekânlar için konulan yeni kurallara rağmen ölüm oranlarının beklenenden fazla olduğu konuşuluyor. Birkaç neden üzerinde duruluyor. Birincisi, takip ve filyasyon süreçlerinin eskisi gibi işlememesi. Sağlık Bakanlığı, deltaya göre takip sistemini yenilediğini açıklasa da temaslı takibi, uyarı mekanizması, izolasyon gibi konulara yeterince dikkat edilmediği öne sürülüyor.
Dolayısıyla hastalar sağlık kuruluşlarına başvurduğunda ağırlaşmış oluyorlar ve yoğun bakım süreci başlıyor. Diğer bir neden ise tek doz aşılıların aşırı güven duygusu. Bu kişiler, çok rahat davranıyor. Zira, yoğun bakım başvuruları arasında ilk sıralarda aşısızlardan sonra tek doz aşılılar geliyor. Özellikle tek doz aşılı 65 yaş üstüyle sorun yaşanıyor. Aynı oranda vakası olan ülkelerle kıyaslandığında ölüm oranlarının fazla olduğu bir gerçek. İşte rakamlarla kendi gerçeğimiz:
- Aşı hakkı olup aşısını yaptırmayanların oranı yüzde 20.
- Pozitif test oranında artış maalesef yüzde 8’i aştı.
- İlkbaharda 10 bin vakada 74 olan ölüm oranı, sonbaharda on binde 82’ye ulaştı.
- Son bir ayda vaka sayısı yüzde 17 arttı.
Muhtarlık seçimlerinin genel seçimlerden ayrı yapılmasına ilişkin önerilerin tartışılması üzerine birçok muhtarın Ankara’da kulis yaptığını öğrendik. Muhtarlar, “Aman bizi genel seçimlerden ayırmayın, sadece muhtarlık seçimi için kimse sandığa gitmez, üç oyla seçilen muhtarlar olmak istemiyoruz” diye dert yandıklarını biliyoruz.
Cumhur İttifakı’nın seçim barajının yüzde 7’ye indirilmesini de kapsayan çalışmasının başlıklardan biri muhtarlık seçimlerinin genel seçimlerden ayrılmasıydı. Paket tırpan yemeden önce, YSK ve muhtarlık seçimlerine ilişkin bazı düzenlemeleri de kapsıyordu. Toplantılarda buna itiraz edenler, Türkiye’nin sürekli seçim atmosferinde tutulacağını, bu iki seçimi ayırmanın Anayasa’ya aykırı olacağını dile getirdi. Ama asıl itiraz muhtarlardan geldi.
Şimdilik bu projenin rafa kalktığını belirtelim. Ama başka bir konuda kafa yoruluyor. Muhtar seçildikten sonra yasadaki gerekli şartları taşımadıkları ortaya çıkan “sahtekârlarla” ilgili çalışma yapılıyor. Hürriyet’te daha önce okuduğunuz bu çalışmaya göre, muhtarlara mazbata verilmeden önce seçilme yeterliliği taşıyıp taşımadıklarını ispat etmeleri istenecek.
Yeterliliği taşımayanlara mazbata verilmeyecek. Mazbata verilmediği andan itibaren, en çok oyu alan ve şartları taşıyan ikinci muhtar adayı görevlendirilecek. Böylece, görev iptal edilince ara seçim yapma zorunluluğu da ortadan kalkacak. Bu çalışma ilkinden daha anlamlı. Zira her seçimden sonra en az 3 bin muhtar hakkında YSK’ya sahtekarlık başvurusu yapıldığını biliyoruz.
BU DA MKE DOLANDIRICILIĞI!Sahte iş ilanlarıyla vatandaşları mağdur eden, kimlik bilgilerine ulaşan ve para talep edenlerin ortaya çıktığını duyduğumuzda ‘pes’ dedik. Üstelik bunun için sahte bir site kurup resmi gibi gösterdikleri saptanınca, ortalık iyice karıştı.
Bu olay, yeniden yapılanan ve yasayla yeni statüye kavuşan Makine Kimya Enstitüsü Kurumu’nda yaşandı. MKE, yarı özerk bir kuruluşa dönüştürülmesiyle ilgili yasal düzenlemeyi yaptığında, kuruma yeni elamanlar alınacağına dair beklentiler de arttı. Statü değişimi tamamlanırken, mağdur edilenler de oldu tabii. Yıllarını kuruma veren birçok kişi yeni görev tanımında karşılıkları olmadığı için ya emekli edildi ya da farklı kurumlara yatay geçiş yapmaları için havuza alındı.
MKE’nin yeni statüsü gereği yeni elemanlara ihtiyacı olacağı için iktidar vekillerinden yardım isteyenlerin sayısı da arttı. Henüz eleman alınmadığını bilen Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can, “Vekilim, eleman alınmaya başlanmış. Bizim için devreye girin” diye çok sayıda başvuruyla karşı karşıya kalınca, olağanüstü bir durum olduğunu anladı. Başvuranlar, eleman alımını MKE’nin resmi sitesinde gördüklerini anlatınca, konu MKE yönetimine iletildi.
Sahte bir site aracılıyla eleman alımı duyurusu yapıldığı, kişilerin kimlik bilgilerinin talep edildiği ortaya çıktı. Kurum yönetimi harekete geçti, sitenin kapatılması için başvuru yaptı. Ancak, çok sayıda işsiz genç, iş umudu ve torpil talebiyle
Ülkenin ve şehrin farklı yerlerinden, kampuslara toplanacak gençlere yönelik pandemi kaygısının dozu yüksek olmalı ki YÖK 45 sayfalık kılavuz hazırladı. T cetvelini kullandıktan sonra dezenfekte edilmesinden asemptomatik gençlere dikkat edilmesine kadar her durumun anlatıldığı “kılavuz” okul yönetimlerine kök söktürecek.
Öncelikle haklı bir endişe paylaşılıyor. “Şehrin her yerinden gelenlerin kampusta bir araya toplanması, toplu taşıt kullanan çalışanlar, akademik faaliyetlerde araştırmacıların aynı ortamı kullanması, sosyal ve yemek alanlarının ortak oluşu” başlıca sorunlar olarak tanımlanıyor. Riskin özellikle “sağlık hizmeti veren sağlık uygulama ve araştırma merkezleri, tıp fakülteleri ve diş hekimliği fakültelerinde” yüksek olduğuna vurgu yapılıyor. Ayrıca, kampusun bulunduğu il ve ilçedeki salgının seyri de riski açısından önemli unsur olacak.
Sonuçta, bu riskleri bertaraf etmek için hem üniversite yönetimleri hem de öğrencilere büyük görev düşüyor. Önlem listesi, laboratuvar malzemelerinin her seferde dezenfekte edilmesinden, vantilatör çalıştırılmasının yasak olduğuna, sabunun ele en az 3-5 ml alınacağına kadar uzayıp gidiyor.
Binlerce genci kampuslara toplamanın sonuçları belli ki ciddiye alınmış. Sayfalarca süren uyarılar tam olarak hayata geçirilirse sorun yok. Ama bu konuda yaşanacak ufak bir ihmal, ciddi risk demek. Kampuslar tüm kente virüs yayma merkezlerine dönüşmesin.
EMEKLİLİKTE ERİKLİ KEK YAPMAKAlmanya Başbakanı Angela Merkel, siyasete veda etmeye ve emekli hayatına adım atmaya hazırlanırken, yeni hayatında ne yapmayı planladığına ilişkin haberler gözümüze takıldı. Erikli kek ve patates çorbası yapmayı seven, kitap okuyup biraz uyuklama planları yapan Merkel’le ilgili yazılar, siyasilerin veda etmeyi bilmemesiyle ilgili değerlendirmeleri akla getiriyor.
Merkel’in siyasal sistemin zorunluğu kıldığı vedası üzerine bundan sonra ne yapacağı yazılıp çiziliyor. 67 yaşındaki Merkel, emekli olduktan sonra aylık geliri 15 bin Euro olacak. Almanya’da ortalama maaşın 3 bin 500-4 bin Euro olduğu biliniyor. Merkel’e bir koruma, bir de makam aracı verilecek. Emekli başbakan olarak Federal Meclis binasında bir de ofisi olacak.
Merkel’in emekliliğine ilişkin değerlendirme yazıları, bizi Almanya’dan, Türkiye’ye getirdi. Bizde milletvekili maaşı 27 bin lira, milletvekili emeklilik maaşı ise 17 bin lira. Hak kazanan vekil, bu ikisini birden alabiliyor. Buna, başbakan veya cumhurbaşkanı için makam tazminatı ekleniyor. Bizdeki ortalama maaş ise TÜİK verilerine göre 3 bin lira.