Lady Machbeth’in ‘Curcuna’ şarkısı

MACBETH’in trajedisi Shakespeare’in en kısa trajedisidir. Meraklısı metni hatırlayacaktır. İkinci karşılaşmalarında şöyle bir kehânette daha bulunur cadılar: “Macbeth, Koca Birnam Ormanı ayaklanıp Dunsinane Tepesi’ne yürümedikçe yenilmeyecektir.” Macbeth rahatlamıştır, “Bu da dünyada olmayacaktır. Kim ormanı yürütebilir; ağaçlardan, toprağa bağlı köklerini sökmesini isteyebilir?” diye cevap verir. Oysa Malcolm, Macduff ve İngiliz Siward ile birlikte Dunsinane Şatosu’na karşı bir saldırı başlatır. Birnam Ormanı’nda kamp kurarlar, askerlere ağaçları kesip onları kamuflajda kullanmaları konusunda bir talimat verilir: “Artık yürümektedir orman.”

Haberin Devamı

Hasan Âli Yücel ise böyle gerçekleşmesi zor kehânetler için güftesi de kendisine ait sûzinâk-curcuna bestesinde şöyle sorar: “Sen bezmimize geldiğin akşam neler olmaz?”

İşte, 38’inci Uluslararası İzmir Festivali’nde 17 Haziran Salı akşamı bu iki kehâneti çağrıştıran bir gösteri izledik. Orman yürüyünce trajedi bitiyor ya düşünün hele orkestra yürüyünce o akşam neler olmaz?

AASSM Büyük Salon’da izlediklerimizi öyle yazarak filân târif etmek pek mümkün görünmüyor. Önce, ‘Geneva Camerata’nın (GECA) web sitesine kulak verelim: “GECA, değişen dünyamızın çalkantılarından ilham alan performanslar sunmak için olağanüstü sanatçılarla iş birliği yapmaktan gurur duyuyor. Hayatlarımıza nüfuz eden bu baş dönmesi hissi sezon boyunca hem habercimiz hem de yol gösterici ışığımız olacak” diyen topluluk, genç nesilden 40 uluslararası müzisyenin oluşturduğu bir orkestra. Cenevre merkezli ve erken barok müzikten çağdaş müziğe, caz, rock, dünya müziği, elektronik müziğe kadar her dönemden ve tarzda müzik icra ediyor ve eşzamanlı olarak dans, tiyatro ve görsel sanatları içeren çeşitli disiplinler arası projeler yaratıyor. Geneva Camerata’nın müzik ve sanat yönetmeni şef ve piyanist David Greilsammer. 2013’te Céline Meyer ve David Greilsammer tarafından kurulan orkestra, 10 yılı devirmiş ve o zamandan beri grup Berliner Philharmonie, Paris'teki Théâtre du Châtelet, Londra'daki Kings Place, Montreux Caz Festivali, Mexico City'deki Centro Nacional de las Artes, İstanbul Uluslararası Müzik Festivali, Rheingau Müzik Festivali, Pekin’deki NCPA ve Şanghay’daki Oriental Art Center gibi festivallerde ve mekânlarda sahne almış. İşte bu ‘yürüyen orkestra’, İKSEV’in ev sahipliğinde İzmir’e, ayağımıza kadar geldi.

Haberin Devamı

Her zaman en çılgın zorluklarla yüzleşmeye hazır olduklarını söyleyen bu çok ödüllü orkestra için New York Times, “Onlar klasik müzik dünyasında oyunu değiştirdi” diyor. İzlediğimiz ‘Revolta’ performansı için ise program kitapçığında şunlar yazıyor: “Geneva Camerata, Los Angeles banliyölerinde doğan bir hip hop dans stili olan krump dünyası ile müzik tarihinin en büyük şaheserlerinden biri olan Şostakoviç’in Beşinci Senfonisi arasında benzersiz bir karşılaşma sunuyor. Orkestranın müzisyenlerinin, Grichka, Dexter, Hendrickx ve Melissa'dan oluşan dört hip hop dansçısıyla birlikte aynı anda dans ederek ezbere çaldığı bu güçlü performans, hoşgörü, cesaret ve özgürlük gibi güncel toplumsal temaları ele alıyor.” Geneva Camerata hakkında sıradan bir arama motorunda daha pek çok şaşırtıcı ayrıntıya ulaşabilirsiniz. Onun için hiç o bahislere girerek yer ve zaman kaybetmeyeceğim, sadece gördüklerimi tercüme etmeye çalışarak yazıyı toparlayacağım.

Haberin Devamı

Bir şaman ayîninin ortasına kaldık adetâ! Hafif bir ışık altında sahneye tek tek çıkıp gelişigüzel (?!) dolaşmaya başlayan siyahlar giymiş insanlar... Tam saatinde birbirleriyle konuşmaya, sohbet etmeye başladılar. İkili-üçlü-dörtlü gruplar halinde... Yaklaşık 40 kişi. Yaklaşık diyorum, çünkü, nasıl ki bir solo Art Tatum performansında kaç kişinin piyano çaldığını anlayamazsanız, öyle bir koreografi. Bazen çok çok kalabalıklar, bazen yapayalnız. Bazen bir sirk coşkusu ve heyecanı bazen mâtem ve ağıt havası. Bazen bir senfoni orkestrası tavrı bazen bir sokak çalgıcısı ve arkadaşları. Bazen flamenko bazen ritmik jimnastik, hayır hayır; hip hop ve krump... Bazen karizmatik bazen vasatın da altında... Ve fonda Shostakovich’in (Sovyet resmî ağzının saldırgan lisânıyla söylersek) kaba, biçimci ve nevrotik 5’inci Senfonisi... Bazen largo bazen allegro non troppo...

Haberin Devamı

Kuşkusuz, bir ses ve ışık gösterisi. Yaylılar, nefesliler, vurmalılar... Sahnede 1.5 saat hemen hemen hiç durmadan dönen, hareket halinde bir orkestra. Öyle bir sahne düzeni ki Einstein’in ‘görelilik kuramı’nın ne olduğu sorusuna verdiği yanıta benzer bir tokat, “Bir şeyler hareket ediyordu” demiş hani... Ve sahnede ‘itelenip kakalanan (?!)’ bir Steinway... Birkaç kişi üstüne çıkmalar, tepesinde keman ve trompet çalmalar, sürüklemeler, hafif bir valse dâvet... Hepsi var ama kapağı açılmadan ve tek tuşuna basılmadan akşamı tamamlayan bir piyano düşünün. Arp ve marimba daha şanslıydı. Onları da epeyce gezdirdiler ama hiç değilse onlar seslerini duyurabildi salona. Yaylılar, ‘arşe’lerini ok eyleyip bize doğrulttular bir ara... Gerçi yayı bırakmadılar ama ‘vurulmadık’ diyemem!

Haberin Devamı

Sahneye sığamayacakları belliydi. Bir ara aşağıya salona indi iki kişi, bir takip projektörü yanıverdi onları izlemek için. Işığın açısı öyle bir tesadüfle ayarlanmıştı ki bir anda benim koltuğum şavka büründü. Işığın doğrudan beni gösteren parmağı, “İşte bu dinleyici yarın gazetesinde konseri yazacak” der gibiydi. Benim de fırsat bu fırsat deyip, durumdan vazife çıkarttığım doğrudur. Festival sahnesinde bir ‘curcuna’ yaşandığı da doğrudur. Ama o kadar revnaklı bir usûldür ki curcuna, kaostan düzene nasıl evrildiğimize tanıklık etme pek keyifli ve ayrıcalıklıydı. Teşekkürler İKSEV.

Uzun yıllardır ilk defa bir gösterinin neden ayakla alkışlandığına hayret etmedim. Lady Machbeth, Shostakovich, Shakespeare, Hasan Âli Yücel, Art Tatum, Einstein... Hepsi ayaktaydı.

Haberin Devamı

Lady Machbeth’in ‘Curcuna’ şarkısı

Yazarın Tüm Yazıları