Batan Geminin Valisi...

Haberin Devamı

Efendim,
Serde “Mülkiyeli”lik var;
Mesleğinin mizahına ilişkin, neler neler hatırlıyor insan!
Danıştay yılları; hâkimlik stajı yapıyorum.
Yurtdışından konuklarımız var(mış); Fransız Danıştay’ından...
İdarî yargının en tepesinde ağırlanıyorlar.
İlk oturumlardan birinde,
Türkiye’nin idarî yapısı,
Merkezî ve taşra teşkilâtı hakkında bilgiler veriliyor.
O zaman hepsi hepsi 67 ilimiz var.
Konuşmacı, “bu illerin başında birer Vali bulunur” deyince,
Yabancı yüksek hâkimlerden biri soruyor:
“Çok etkilendik... Ama 67 il’e 67 Valiyi nasıl yetiştiriyor ve nereden buluyorsunuz?”
Dinleyiciler arasındaki, yaşı ilerlemiş bir Danıştay Üyesinin, Bernard Shaw tadındaki yanıtı, hâlâ kulaklarımdadır:
“Yahu herifin haberi yok tabii... Bir o kadar da, aynı odada oturan ‘Merkez Valisi’ var desek; sekte-i kalp’ten gidecek demek ki...”

Haberin Devamı

Aynı meslek büyüğümüz, sohbetiyle ağzına baktırırdı; Eşref’ler, Neyzen’ler ve daha niceleri...
Meselâ, son dönem Osmanlı valileriyle ilgili bir anekdot da şöyleydi:
“Kabiliyetsizin birini Van Eyaletine tayin etmişler...
Hayretten ve sevinçten çıldıracak.
Oturmuş Dersaadet’e bir teşekkür mektubu yazmış.
Yalakalığın haddi hesabı yok satır aralarında.
Ama sıra imzaya gelince başlamış bocalamaya.
Kendisini ‘egemen’ karşısında önemsiz ve küçük gösterecek bir ifade bulamıyormuş bir türlü.
‘Kulunuz’ demiş olmamış, ‘köleniz’ demiş olmamış vs. vs.
Sonunda gözleri parlayarak basmış imzayı:
Vâli-i Van / b...’nuz Numan”.

Her bir seferinde, cümleyi şöyle bağlardı:
“İyisi, eskiden de zor bulunurdu; hâlâ zor bulunuyor... Ama onlar başkaydı canım! Onlar batan geminin valisiydi...”

Yıllar sonra, durup dururken, nereden geldiyse bunlar aklıma?

Yazarın Tüm Yazıları