Dualarla açtığı TBMM’de Atatürk’e çirkin hakaret: ‘Kemalizm zehirdir’

HÜDA PAR 15-16 Şubat 2025 tarihlerinde Diyarbakır’da sözde “insani çözüm” adı altında bir çalıştay düzenleyerek, parti programlarında da yer alan Türkiye’de bölünmeye yol açacak etnik ayrımcılık içeren maddeleri bir bildiriyle kamuoyuna açıkladı.

VATAN HAİNİNE ÖVGÜ

Çalıştayda yalanlarla, çarpıtma ve iftiralarla “Kemalist zihniyet” denilerek kurucu değerlere hakaret edilirken, Cumhuriyet’in ilanından sonra “Kürt İslam Devleti kurmak” için ayaklandıktan sonra İstiklal Mahkemesi kararı ile idam edilen vatan haini Şeyh Said’e övgüler düzüldü. Bu da yetmedi, devletin Şeyh Said için özür dilemesi talep edildi. Bölücü talepler bununla sınırlı değildi; Anayasa’da “Türk” tanımının kaldırılması dahil bölücü istekler şu ifadelerde bildiride yer buldu:

“Kürt meselesinin kaynağını oluşturan Kemalist zihniyetin ürünü olan darbe anayasası değiştirilmeli ve eşit vatandaşlık temelinde yeni bir anayasa hazırlanmalıdır.

Türkiye Cumhuriyeti devletine vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkesin Türk olduğu tanımlamasından vazgeçilmelidir. Devlet diline hâkim olan ırkçı, dışlayıcı ve inkârcı söylem tüm mevzuattan, literatürden ve eğitim müfredatından çıkarılmalıdır.”

TBMM’DE HAKARET

Bu da yetmedi, HÜDA PAR’ın Mersin Milletvekili Faruk Dinç, TBMM çatısı altında “Kemalizm zehirdir. Bu zehri yutmayacağız” gibi çirkin ifadeleri kullandı. Dinç’in TBMM tutanaklarına geçen sözlerine üzülerek burada yer veriyorum:

“Bizi kardeş kılan İslam’dır dedik. İslam’dır dediğimiz için birileri hopluyor zıplıyor. Başkaları da çalıştay yapıyor ses yok, hatta el yükselten, devlet vaat eden zat tam tuşlara basarak HÜDA PAR’a iftira atıyor. Biz biliyoruz sizin düşmanlığınız İslam’adır. Derdiniz İslam’ladır. Kürt meselesinin sebebi Kemalizm’dir. Çözümü de İslam’dadır. Siz bize çözümün zehri olan Kemalizm’i öneriyorsunuz, bize bu zehri yutturmaya çalışıyorsunuz. Kemalizm zehirdir. Biz bu zehri yutmayacağız. İlacımız olan aziz İslam’la kardeş olacağız. Ve hep birlikte Türk’üyle, Kürt’üyle, Arap’ıyla, Zaza’sıyla kardeşçe bu ülkede yaşayacağız.”

NAMUS ŞEREF YEMİNİ ETMİŞTİ

 “Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğü” ve “Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlı kalacağı” üzerine milletin huzurunda namus ve şeref sözü veren bir milletvekilinin TBMM çatısı altında kurucu değerlere ve Mustafa Kemal Atatürk’e “Kemalizm zehirdir” diyerek hareket etmesinin çirkinliğini tarif etmeye kelime bulamıyorum.

Ayrıca dini kullanarak bölücülük yapanların kendilerini eleştirenleri “İslam düşmanı” ilan etmeleri de hem çirkin bir hakaret hem de çatısı altında TBMM ile ilgili gerçekleri görmemektir.

ATATÜRK’ÜN DUA GENELGESİ

Bu sözde milletvekili Faruk Dinç ve benzerleri, “Kemalizm zehirdir” derken Mustafa Kemal Atatürk’ün 23 Nisan 1920 günü TBMM’yi cuma namazı sonrası dualar, hatimler ve salavatlarla açtığına buna da özel önem verdiği gerçeğine gözlerini kapatıyorlar. Atatürk açılıştan iki gün önce 21 Nisan 1920 günü Hey’et-i Temsiliye adına bütün vilayetlere bir genelge göndererek, “Bu kutlu günü ebedileştirmek için bütün vilayetlerde bugünden itibaren Sayın Valilerin organize etmesiyle hatimler indirilecek, Buhari-i Şerifler okunacak, okunan hatimlerin tevdi duaları Meclis’in açılışında yapılacaktır” talimatını vermişti. O gün Hacı Bayram-ı Veli Camii’nde kılınan cuma namazı sonrası salavat-ı şeriflerle sakal-ı şerif ve kutsal sancak taşınarak Meclis’e gidildi, dualar eşliğinde kurbanlar kesildi. TBMM önünde hep beraber edilen dualardan sonra vatanın kurtuluşu üzerine yemin edilen TBMM açılışı gerçekleştirildi.

‘TERÖRSÜZ TÜRKİYE’ KORKUTUYOR

Şimdi Türk milletinin vatan sevgisi, bağımsızlık aşkı ve İslam dininin birleştiriciliğiyle açtığı TBMM çatısı altında İslam dinini kullanan HÜDA PAR’lı milletvekili hem Atatürk’e hakaret ediyor hem de dinimizi bölücülük amacı için kullanıyor.

Çünkü, PKK/DEM’liler gibi HÜDA PAR’ın tek beslenme kaynağı; etnik bölücülüğe dayalı siyaseti. Tıpkı bölücü terör örgütü PKK yönetimi gibi “Terörsüz Türkiye” hedefinden rahatsız olan bölücü talepleriyle gündeme gelen PKK/DEM ile HÜDA PAR’ın siyasetinin temel gıdası etnik bölücülük varlık sebepleri ile emperyalistlerin uşağı PKK terör örgütünün yol açtığı şiddet. Yani, terör örgütünün varlığını koruması ve etnik bölücülük en çok bu iki partiye yarıyor.

Dolayısıyla PKK’nın silah bırakma olasılığı, hatta bu yöndeki bir tartışma bile her iki partiyi siyaseten amaçsız ve tabansız bırakmaya yetiyor. Siyasetteki varlığı etnik bölücülük olanların PKK elebaşının silah bırakılması çağrısı, en çok amacını ve varlığını kaybedecek bu iki partiyi rahatsız ediyor.

Bir an PKK’nın silah bırakma çağrısına olumlu yanıt verdiğini, vermediğinde de Türk devletinin sınır ötesinde de teröristleri yok ettiğini, dolayısıyla bölücülük tartışmasının olmadığını düşünün; Varlığını bölücülüğe dayamış bu iki parti ayakta kalabilir mi?

Dolayısıyla PKK’nın silah bırakması en çok bölücülük amacına dayalı şiddetin varlığına sırtını dayamış PKK/DEM ile HÜDA PAR’ın sonu anlamına geliyor.

İşte bu nedenle bu iki parti “Terörsüz Türkiye” hedefinden korkuyor. PKK/DEM’in “demokrasiyi” HÜDA PAR’ın “İslam” dinimizi kullanması ise sadece bir makyaj.