Paylaş
Dün İstanbul’da PKK/DEM heyeti tarafından okunan 3.5 sayfalık açıklama metninde, Türk devletinin 40 yıldan beri verdiği mücadele ile etkisiz hale getirilen PKK terör örgütünün ideolojisinin çöktüğü ve amacının kalmadığı ilan edildi.
Elbette buna büyük bir anlam yüklemek için erken, dolayısıyla çağrının muhatabı terör örgütünün ne yapacağını beklemek gerekiyor.
Bu çağrı Türkiye’nin sınır ötesi terörle mücadelesini durduracağı anlamına da gelmiyor. Öte yandan PKK’nın ve Suriye kolu PKK/PYD-YPG’nin çağrıya cevap verme olasılığı çok güçlü görünmüyor.
ANLAM YOKSUNLUĞUNA DÜŞTÜ
Ancak yapılan çağrıda, PKK’nın kurucusu tarafından “anlam yoksunluğuna düştüğünü” ilan etmesi kendi içinde tartışmalara yol açacaktır. PKK elebaşı Öcalan, daha önce PKK’ya üç kez silah bırakma çağrısı yapmış, sonuncusu 2015’te olmak üzere her seferinde Türk devletine şartlar öne sürmüştü. Bu kez çağrıyı yalnızca PKK terör örgütüne yaparken herhangi bir şart öne sürmemesi dikkat çekiciydi.
Dahası önceleri savunduğu federasyon ve özerklik gibi taleplerin gündemde olmadığını söylemesi sadece terör örgütü değil onun siyasi uzantısı PKK/DEM Parti için de anlam taşıyordu. PKK elebaşı elbette bir teröristtir, bebeklerin ölüm emrini vermiş bir katildir ve aynı zamanda PKK’nın kurucusudur. Dolayısıyla “Terörsüz Türkiye” amacının gerçekleşmesinde bir adım olarak PKK’ya yaptığı çağrının metninin sabırla okunması için köşemde yer veriyorum:
TERÖRİSTLERE ÇAĞRI METNİ
Öcalan’ın “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” metninde şu ifadelere yer verildi: “PKK; tarihin en yoğun şiddet yüzyılı olan 20. asrı, iki dünya savaşı, reel-sosyalizm ve dünya genelinde yaşanan soğuk savaş ortamları, Kürt realitesinin inkârı, başta ifade olmak üzere özgürlükler konusunda yasaklardan kaynaklı oluşan zeminde doğmuştur.
Teori, program, strateji ve taktik olarak yüzyılın reel-sosyalist sistem gerçeğinin ağır etkisinde kalmıştır.
1990’larda reel-sosyalizmin iç nedenlerle çöküşü ve ülkede kimlik inkârının çözülüşü, ifade özgürlüğünde sağlanan gelişmeler, PKK’nın anlam yoksunluğuna ve aşırı tekrara yol açmıştır. Dolayısıyla ömrünü benzerleri gibi tamamlamış ve feshini gerekli kılmıştır. Kürt-Türk ilişkileri; 1000 yılı aşan tarihler boyunca Türkler ve Kürtler, varlıklarını sürdürmek ve hegemonik güçlere karşı ayakta kalmak için gönüllülük yönü ağır basan, hep bir ittifak içinde kalmayı zorunlu görmüşlerdir.
FEDERASYON VE ÖZERKLİKTEN GERİ ADIM
Kapitalist modernitenin son 200 yılı, bu ittifakı parçalamayı esas gaye edinmiştir. Etkilenen güçler, sınıf temelleriyle birlikte buna hizmeti esas bellemişlerdir. Cumhuriyet’in tek tipçi yorumlarıyla birlikte bu süreç hızlanmıştır. Günümüzde çok kırılgan hal alan tarihsel ilişkiyi, kardeşlik ruhu içinde inançları da göz ardı etmeden yeniden düzenlemek esas görevdir. Demokratik toplum ihtiyacı kaçınılmazdır. Cumhuriyet tarihinin en uzun ve kapsamlı isyan ve şiddet hareketi olan PKK’nın güç ve taban bulması, demokratik siyaset kanallarının kapalı olmasından kaynaklanmıştır. Aşırı milliyetçi savruluşunun zorunlu sonucu olan ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ve kültüralist çözümler, tarihsel toplum sosyolojisine cevap olamamaktadır.
Kimliklere saygı, kendilerini özgürce ifade edip demokratik anlamda örgütlenmeleri, her kesimin kendilerine esas aldıkları sosyo-ekonomik ve siyasal yapılanmaları ancak demokratik toplum ve siyasal alanın mevcudiyetiyle mümkündür.
PKK KENDİNİ FESHETMELİ
Cumhuriyet’in ikinci yüzyılı ancak demokrasiyle taçlandırıldığında kalıcı ve kardeşçe bir sürekliliğe sahip olabilecektir. Sistem arayışları ve gerçekleştirmeler için demokrasi dışı bir yol yoktur. Olamaz. Demokratik uzlaşma temel yöntemdir. Barış ve demokratik toplum döneminin dili de gerçekliğe uygun geliştirilmek durumundadır. Sayın Devlet Bahçeli’nin yaptığı çağrı, Sayın Cumhurbaşkanın ortaya koyduğu iradeyle diğer siyasi partilerin malum çağrıya dönük olumlu yaklaşımlarıyla oluşan bu iklimde silah bırakma çağrısında bulunuyor ve bu çağrının tarihi sorumluluğunu üstleniyorum.
Varlığı zorla sona erdirilmemiş her çağdaş cemiyet ve partinin gönüllü olarak yapacağı gibi devlet ve toplumla bütünleşme için kongrenizi toplayın ve karar alın; tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir. Ortak yaşama inanan ve çağrıma kulak veren tüm kesimlere selamlarımı iletirim.”
PKK/DEM NE YAPACAK
Başta söylediğimi tekrar ediyorum; artık “anlam yoksunluğuna düşen” ve Kürtlerin hakkını savunmak gibi bir amacı olmadığı kurucusu tarafından ilan edilen PKK terör örgütünün tüm gruplarının silah bırakması ve örgütün kendisini feshetmesi önemli bir gelişme olur. PKK elebaşının çağrısının diğer kısmı siyasete yönelik. Bu da PKK’nın Türkiye’deki siyasi uzantısı PKK/DEM’i kapsıyor. PKK silah bırakıp kendisini feshedecek mi, PKK/DEM artık anlam yoksunluğuna düşen terör örgütü ile arasına gerçekten mesafe koyacak mı zaman gösterecek.
Ancak yapılan açıklama şunu göstermiştir; Anayasa değişikliği ile resmi dil, çifte vatandaşlık, özerklik, federasyon, teröristlere özgürlük gibi etnik bölücü talepler söz konusu değildir ve artık sorunun adı Kürt sorunu değil terör sorunudur.”
PKK/DEM ve HÜDA PAR’IN SİYASİ SABOTAJI
PKK elebaşı açıklamasıyla aslında Kürt sorununun çözüldüğünü kabul ederek, sorunun “Terör örgütü PKK ve yol açtığı terör” olduğunu kabul ediyor. Bu nedenle PKK’ya silah bırakma ve kendini feshetme çağrısı yapıyor.
Bu anlamda, PKK/DEM’in bildirisi de HÜDA PAR’ın bölücü talepleri içeren sözde çalıştay bildirisi de siyasi bir sabotaj olarak tarihin çöp sepetinde yerini almış oldu.
PKK’nın silah bırakması da PKK/DEM’in terör örgütü PKK ile arasına mesafe koyması da tek başına önemli bir gelişme olur. Peki ümitli miyim? Pek değil, çünkü artık Kürt sorunu ile ilgisi kalmamış, tüm uzantıları ile Siyonist İsrail ve ABD’nin uşaklığını yapan PKK’nın silah bırakması ihtimali çok zayıf. Bu ihtimal Siyonist İsrail’in Ortadoğu politikalarında köklü değişikliğe bağlı. Dolayısıyla, uşaklık ettikleri ABD ve İsrail istediği sürece PKK elindeki silahı bırakmaz, bıraktırmazlar. Öcalan’ın son cümlesindeki, “çağrıma kulak veren tüm kesimlere selamlarımı iletirim” ifadesi de PKK terör örgütünün tüm gruplarıyla çağrıya kulak vereceğinden çok da umutlu olmadığını gösteriyor.
Paylaş