Nedim Şener

FETÖ’de örgüt içi çatışma

2 Ekim 2020
15 Temmuz darbe girişimiyle hedefine ulaşamayan FETÖ, Türkiye’de halen devam eden operasyonlarla büyük yenilgiye uğradı. Örgüt şimdi de yurtdışında parçalanmaya başladı. Çoğu 17-25 Aralık 2013 sonrası yurtdışına kaçan örgüt üst düzey yöneticisi 150’ye yakın isim, FETÖ elebaşı Gülen’in ölümü sonrasına hazırlanırken birbiriyle kıyasıya savaşıyor. Tespitlere göre FETÖ üst düzey yönetimi şimdilik dörde bölünmüş durumda. Ancak grupların ortak özelliği, “FETÖ elebaşı Gülen’i” asla eleştirmemeleri. FETÖ elebaşı ölürse yerine geçmesi beklenen İsmail Büyükçelebi’nin başında olduğu “Gelenekçiler” grubuna yakın bazı isimlere, diğer gruplar tarafından yolsuzluk, dolandırıcılık gibi eleştiriler yöneltiliyor.

Büyükçelebi kısa süre önce Amerika’da 7 kadına tecavüz eden, 30’unu da taciz eden hipnozcu FETÖ üyesi bir uzman doktora referans olmakla eleştirilmişti. Ayrıca örgüt üyeleri, soru çalma, Ergenekon ve Balyoz’da sahte belgelerle kumpas kurma konusunda birbirlerini suçlayarak gelecekte farklı yollarda yürüyeceklerinin işaretlerini veriyorlar. FETÖ üst yönetimini takip eden güvenlik kaynaklarının bu konuda derlediği bilgiler de şöyle:

GELENEKÇİLER

Fetullah Gülen’in öğretilerinin hiçbir zaman değişmeyeceğini savunuyorlar. Şu an gelinen noktada dahi Gülen’in haklı olduğunu ve zamanın kendilerini haklı çıkaracağını savunuyorlar. Meydana gelen hataların Gülen’in değil aşağıdakilerin hatası olduğunu söylüyorlar. Grubun temel olarak belli bir lideri olmamakla beraber öncülüğünü Mehmet Ali Şengül ve İsmail Büyükçelebi yapıyor. Her ne olursa olsun, örgüt mensuplarının başına ne gelirse gelsin buna katlanmaları gerektiği, örgütün birliğini ve beraberliğini dağıtmadan yola devam edilmesi gerektiğini aşağıdakilere telkin ediyorlar. Örgüt içinde meydana gelen yolsuzluk, taciz, tecavüz, usulsüzlük vb hadiselerin hepsini görmezlikten geliyorlar. Her ne kadar Gülen’e sadakatle bağlı gibi görünseler de asıl olarak mevcut düzenin devamının, kendi iktidarlarının da devamı olduğunu biliyorlar.

YENİLİKÇİLER

Fetullah Gülen’in şahsına doğrudan bir eleştiri getirmemekle beraber bağlılıklarını sık sık tekrarlıyorlar. Ancak Gülen’in çevresindeki yaşlı ve eski mollaların (Gelenekçiler’in) örgütün bugün gelmiş olduğu kötü durumdan sorumlu olduğunu savunuyorlar. Gelenekçiler’in zamanın ruhunu yakalayamadıklarını ve Gülen’i yanlış bilgilendirip yanlış yönlendirerek örgütün bu hale gelmesine yol açtıklarını söylüyorlar. Bu yüzden de tabanda büyük kopmalar yaşandığı, örgüt üst düzeyine karşı büyük güvensizlikler oluştuğu, gidişatın da her geçen gün daha kötüye gittiğini savunuyorlar. Her geçen gün örgüt tabanında taraftar ve sempati buluyorlar. Henüz liderleri olmamakla beraber hızla şekilleniyorlar.

BARBAROSÇULAR

Örgütün uzun süreden beri mahrem yapılanmasında görev alanların oluşturduğu birçok bilgiye, birçok mahrem ilişkiye sahip olan bu grubun liderliğini genelde çok ön planda görünmeyen ancak son otuz-kırk yılın bütün illegal operasyonlarının sahibi durumundaki Barbaros Kocakurt yapıyor. Temel olarak Mustafa Özcan ve ekibini hedef alıyor. Mustafa Özcan ve ekibinin bütün paralara el koyduklarını, örgütün önemli para kaynaklarından olan Kimse Yok Mu Derneği, Bank Asya, Kaynak Holding, TUSKON’un hepsinin Mustafa Özcan’ın kontrolünde hareket ettiğini biliyorlar. FETÖ elebaşına en yakım isimlerden birisi olan Mustafa Özcan’ın örgütün parasını kendi şahsi hesaplarında topladığını söylüyorlar. Mustafa Özcan’ın parayı kendine saklaması ve yanlış kullanmasının örgütün bugünkü duruma düşmesine sebep olduğunu savunuyorlar.

Yazının Devamını Oku

Artin Penik, Taksim’de kendini neden yaktı?

30 Eylül 2020
Ermeni asıllı Amerikan vatandaşı 77 yaşındaki Gürgen Mıgırdıç Yanıkyan, Türkiye’nin Los Angeles Başkonsolosu Mehmet Baydar ve konsolos Bahadır Demir’i 27 Ocak 1973’te Santa Barbara’da bir otele davet etti.

Elinde 2. Abdülhamid döneminden kalma bir tablo olduğunu ve bunu Türkiye’ye bağışlamak istediğini söyledi. İki Türk diplomat tabloyu almak için Santa Barbara’da Yanıkyan’ın kaldığı otele gitti. Yanıkyan, lobide karşıladığı diplomatları tabloyu göstermek için odasına çağırdı. Odaya girer girmez de yanında getirdiği tabanca ile Baydar ve Demir’i şehit etti.

ASALA’NIN KATLİAMLARI

İki sene sonra, 1975’te Lübnan iç savaşı sırasında Beyrut’ta Agop Agopyan tarafından ASALA terör örgütünün kurulmasıyla Türk diplomatlara karşı saldırılar sistematik hale geldi.

Ermeni terör örgütü ASALA, ilk kez 20 Ocak 1975’te Dünya Kiliseler Konseyi’nin Beyrut bürosuna yaptığı bombalı saldırıyla adını duyurdu. 22 Ekim 1975 günü Türkiye’nin Viyana Büyükelçisi Daniş Tunalıgil’i şehit ederek yıllar içinde 31’i diplomat ve aile üyeleri olmak üzere dünya genelinde 58’i Türk vatandaşı, toplam 77 kişiyi katleden küresel bir terör örgütü haline dönüştü.

ESENBOĞA SALDIRISI

1975 ile 1982 yılı Ağustos ayına kadar 20’den fazla Türk diplomatını şehit eden ASALA, Türkiye’deki ilk saldırısını, 7 Ağustos 1982 günü Esenboğa Havalimanı’nda gerçekleştirdi. Zohrab Sarkisyan ve Levon Ekmekçiyan isimli teröristler yolcu salonundakilerin üzerine ateş açmış, 8 yolcu hayatını kaybederken, 72 kişi de yaralanmıştı. Ölenler arasında üç Türk polis, üç Türk yolcu, bir Türk havaalanı personeli, bir Amerikalı kadın yolcu ve bir Alman mühendis vardı. Terörist Zohrab Sarkisyan çatışma sırasında öldürüldü, sağ yakalanan Levon Ekmekçiyan ise 1983 yılında idam edildi.

Ermeni terörün zirve yaptığı o yıllarda tüm toplum infial halindeydi. Türkiye’nin en büyük sorunlarından birisiydi. Öyle ki yurtdışından şehit diplomatları taşıyan uçak haberleri ülkede yaşayan herkesi derinden etkiliyordu.

Yazının Devamını Oku

Son macerası acı bitti

28 Eylül 2020
Fetullahçı Terör Örgütü’nün televizyon kanallarında ‘Maceracı’ adıyla Anadolu kentlerinden programlar yapan Murat Yeni’nin son macerası acı bitti.

Murat Yeni, FETÖ’cülerin yargılandıkları mahkemelerde uyguladığı “Ceza almamak için önce itirafçı ol, sonra inkâr et” taktiğini uyguladı.

Ekranlarda bol bol yemek yemesiyle meşhur olan “Maceracı” Murat Yeni, örgüt üyesi başka kişilerin isimlerini vererek, “etkin pişmanlıktan” yararlanıp 1 yıl 6 ay hapis ve “hükmün açıklanmasının geriye bırakılması(HAGB)” kararı almayı planladı.

İtirafçı olup FETÖ üyelerinin isimlerini vererek kendini kurtaran Murat Yeni, ikinci adımda hakkında ifade verdiği kişilerle ilgili sözlerini inkâr ederek, o örgüt üyelerini de temize çıkarmayı planlıyordu.

Ancak mahkemeler arasındaki yazışma FETÖ’nün bazı itirafçılarının uyguladığı ve “Maceracı” Murat Yeni’nin de başvurduğu oyunu bozdu. 1 yıl 6 ay hapis ve “hükmün açıklanmasının geriye bırakılması”  kararı ile kurtulmayı planlayan Murat Yeni’ye örgüt üyeliğinden 8 yıl 1 ay hapis cezası verildi.

ÖNCE İTİRAFÇI OLDU

Her şey, Nuray Navruz isimli kişinin 20 Ağustos 2017 günü Malatya Cumhuriyet Savcılığı’nda FETÖ’den alınan ifadesiyle başladı. Navruz, Murat Yeni’nin örgüt yararına para toplamak amacıyla toplantılara konuşmacı olarak katıldığını söyledi.

21 Kasım 2018 günü gözaltına alınan

Yazının Devamını Oku

FETÖ avukatlara nasıl bakıyor?

25 Eylül 2020
Avukatlık, mahkemeler önünde şüpheli ve sanıkların haklarını koruyan kutsal bir meslektir.

Elbette hiçbir avukat, müvekkili hakkındaki iddialarla suçlanamaz. Savunma ne olursa olsun hiçbir şart altında engellenemez. Bizim için bu kadar değerli olan bir meslek, FETÖ’cüler için birçok kavram gibi suiistimal alanı. Dolayısıyla söz konusu Fetullahçı Terör Örgütü olunca, her şeyi bir kez daha düşünmek gerekiyor. Bu hatırlatmayı yapma nedenim, İzmir, İstanbul ve Ankara’da FETÖ’nün avukatlık yapılanmasına yönelik yüzlerce kişinin gözaltına alınıp tutuklandığı operasyonlar.

‘YARGIYA SIZIN’ TALİMATI

“Yargı” FETÖ elebaşının, 1990’lı yıllarda örgüt üyelerine “Sızın” talimatı verdiği bir alandır. Nitekim yıllar içinde 13 bin hâkim ve savcının 4 bin 500’ü FETÖ mensuplarından oluştu. Buna adliyelerdeki mübaşir, müdür ve diğer görevlileri de ekleyin. Elbette yargının diğer ayağı avukatları da...

Yargıya yerleştirdiği 4 bin 500 hâkim ve savcı ile yıllarca Türkiye’de “hukuk terörü” estiren FETÖ’cülerin bu gücü, ancak 15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrası kırılabildi.

17-25 Aralık 2013 operasyonlarından 15 Temmuz 2016 darbe girişimine kadar geçen sürede 4 bin 500 hâkim ve savcıdan ancak 64 tanesi görevden uzaklaştırılabildi. 15 Temmuz darbe girişimi ertesi, 16 Temmuz günü ise 3 bin 200 hâkim ve savcı açığa alındı. Bugüne kadar 4 bine yakın FETÖ’cü yargıdan temizlendi. Daha sonra da açığa alınanlar oldu ve hakkında hâlâ inceleme devam eden isimler var. Ancak FETÖ, yargının diğer ayağı olan avukatlık bölümünü hiç boş bırakmadı.

SD KARTTAN ÇIKAN BELGELER

2017 yılı nisan ayında Ankara Cumhuriyet Savcılığı’na başvuran, “Garson” kod adı verilen FETÖ yöneticisi bir kişi, iki SD kart içinde örgütün bu konudaki çalışmalarını da deşifre eden binlerce sayfa dokümanı (Soruşturma no: 2017/68532) adli makamlara teslim etti. Belgelere göre, doğrudan FETÖ elebaşı Gülen’e gönderilen raporlarda, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası kamudan ihraç edilen, hakkında soruşturma ve dava açılanlara yapılacak hukuki destekler anlatıldı.

İTİRAF: ‘İHRAÇLARDA İSABET ORANI ÇOK YÜKSEK’

Yazının Devamını Oku

FETÖ’cüler Amerika’daki tecavüz skandalını nasıl örttüler?

23 Eylül 2020
Aliya İzzetbegoviç’in çok değerli bir sözü var: “Savaş ölünce değil, düşmana benzeyince kaybedilir. Siz siz olun, zalimle mücadele ederken ona benzemeyin.”

O yüzden Fetullahçı Terör Örgütü ile mücadele hep hukuk, ahlak içinde yürütüldü.

Ne onlar gibi kumpas kuruldu, ne de yalana, iftiraya başvuruldu.

Çünkü en büyük tehlike onlara benzemekti.

Bu terör örgütüyle hukuk içinde mücadele edildi.

Kişisel olarak da zaman zaman bana mağdurların aktardığı ya da kamuoyuna yansıyan, münferit olarak gördüğüm ahlak dışı olayları hiç gündemime almadım.

Evet, onların hâkimleri, polisleri, savcıları, askerleri; kumpasçı, ahlaksız, sınır tanımaz, yalancı, şeref yoksunu, kendi halkına silah doğrultan, cinayet işleyen, katliam yapan, meşru hükümeti devirmeye çalışan darbeci teröristlerdi.

Evet, onların gazeteleri birer kumpas ve yalan paçavrasıydı, evet, onların gazetecileri yalancı ve iftiracı birer terör örgütü üyesiydi ama FETÖ ile gerçek anlamda mücadele edenlerin tek gücü, hakikat, hukuk ve ahlak oldu.

15 Temmuz darbe girişiminden hemen önce ve sonrasında yurtdışına kaçan FETÖ’nün üst düzey yöneticileri bir yandan farklı gruplar halinde yapılanırlarken, örgüt içi skandallar da üst üste patlak veriyor. Bu girişi yapmamın nedeni FETÖ’cüler arasında yaşanan büyük bir taciz ve tecavüz skandalı.

Yazının Devamını Oku

Bir gazinin mesajı

21 Eylül 2020
Rahmetli dedem, binlerce sayfalık ciltler dolduran Kuran-ı Kerim’in tefsirini kendince bir cümlede özetlerdi: “Allah, ‘Bana kul hakkıyla, mal hakkıyla gelmeyin, o zaman ben sizi affedemem, ben ancak bana borçlu gelirseniz affederim’ der, unutma.”

Dedem dindar bir adam değildi ama “hakkı” bilirdi. Çocukken, hiç kimsenin hakkını yememem ve “mal hakkı” diyerek hayvanlarımıza kötü davranmamam konusunda uyarırdı.

İki yaşımdan itibaren yanında büyürken en çok hatırladığım bir başka sözü de ülkede ne zaman işler karışsa, “Merak etme sen, bak bu memleket şehitler, gaziler ve evliyalar yüzü suyu hürmetine ayakta kalıyor” cümlesiydi. Fahri dayımın Kıbrıs Barış Harekâtı nedeniyle “sefer görev emrine” çıktığı günlerdi.

Benim için abide olan dedemin bu sözleri sekiz-on yaşında iken belleğime çakıldı. 1980 öncesiydi; her gün “anarşi”, zaman zaman “depremler”, “kuyruklar” vesaire, ne olsa sonunu bu sözle bağlardı.

Akşamları siyah-beyaz televizyonun karşısında haberleri izlerken, “Bu gidişle ihtilal olacak” sözlerini hiç unutmam. Ne demek istediğini anlamazdım. Ama 13 yaşıma geldiğimde, 12 Eylül 1980 darbesi gerçekleşince dedemin her sözü artık benim için tartışmasız doğru haline geldi.

Çocukluğumdan beri “Bak bu memleket şehitler, gaziler ve evliyalar yüzü suyu hürmetine ayakta kalıyor” sözü de ayrı bir anlam taşıdı hep.

Dedem, anneannem ve Nuriye ninemizin bir araya gelip Mengen’in karlı gecelerinde anlattıkları ve “göz tanığı” olduklarını söyledikleri yoksul kıyafetler içinde dolaşan evliyalar, bir görünen bir kaybolan adamlar, mezarlıklara inen yeşil ışıklı hikâyeler içimdeki bu mitolojiyi perçinlendi.

Onun bu sözleri yalnızca yaşadığımız topraklara kutsiyet atfetmiyor, bir vücut gibi benim hakikatimi taşıyan iki bacağı oluşturuyordu: Kul hakkı, mal hakkı ve vatan sevgisi...

Ne zaman elim bir şeye uzansa

Yazının Devamını Oku

Şırnaklı kadınlar da HDP kapısına dayandı

18 Eylül 2020
Terör örgütü PKK’nın 1984 yılından bugüne kadar gerçekleştirdiği saldırılarda 8 bin 124 güvenlik görevlimiz şehit oldu, 24 bin 837 güvenlik görevlimiz yaralandı.

Kanlı teröristler; aralarında bebeklerin, hamile kadınların, 70 yaşından büyük ihtiyarların da olduğu binlerce sivilin de canına kıydı.

43 BİN PKK’LI ÖLDÜRÜLDÜ

Saldırılar sonucu 36 yıl içinde toplam 5 bin 700 sivil hayatını kaybetti, 11 bin 347 kişi de yaralandı. Bu sürede 43 bin 19 PKK’lı da ölü ele geçirildi.

36 yıl içinde Türkiye genelinde resmi şehit ve sivil kayıp toplamı 13 bini aşarken, 81 il içinde biri başı çekti: ŞIRNAK.

Şırnak, toplam 942 şehit ve sivil kaybı ile iller arasında ilk sıralarda yer alıyor.

Şırnak, PKK’nın ilk hedef aldığı yerlerden biri oldu. Bunun sebebi, bölge halkının “güvenlik korucusu” olarak PKK’ya karşı mücadelede ön saflarda yer almasıydı. Katliamlarla teröre karşı olan bölge halkını korkutmayı amaçladı. Nitekim 36 yıl içinde Şırnak’taki toplam 942 şehitten 516’sı güvenlik korucusuydu. Bununla birlikte 32 asker, 4 polis şehit olurken, 390 sivil de hayatını kaybetti.

Şırnak’ta korucu, asker, polis ve sivillerden yaralananların toplamı ise 537.

Yazının Devamını Oku

Demirtaş’ın parti kuracağını düşünmek PKK’yı tanımamaktır

16 Eylül 2020
Şimdi hep beraber 14 Ocak 2014 tarihine dönelim. Yer İmralı Adası. Terör örgütü PKK’nın elebaşı Abdullah Öcalan, kendisini ziyaret eden HDP milletvekilleri Sırrı Süreyya Önder, İdris Balüken ve Pervin Buldan ile şu sohbeti yapıyor:

Abdullah Öcalan: “Kutluyorum. Selamlarımı iletin. Akçakale’nin karşısındaki çatışmayı da anlamak istiyorum. Niçin orada YPG’nin dışında gelişiyor? Gözükmüyorlar mı, yoklar mı, anlamak istiyorum. Bir de Leyla meselesi var. Sanırım Hakan Bey sizinle paylaşmış. Ayrı ayrı düşüncelerinizi bilmek istiyorum. Danışmanlarını tanıyor musunuz?”

Leyla Zana

Sırrı Süreyya Önder, İdris Balüken, Pervin Buldan: “Tanımıyoruz.”

KARARLI, ACIMASIZ CANİ

Bu diyaloğu yazmamın nedeni, 2013-2015 yılları arasında yaşanan ve sonu 700’den fazla şehidimizin canına mal olan “açılım sürecini” hatırlatmak ve terör örgütü PKK ile elebaşı Öcalan’ın acımasız, soğukkanlı bir cani olduğunu göstermek içindir.

Konuşma içeriğinden, Öcalan’ın Leyla Zana’yı HDP heyetiyle birlikte ziyarete beklediği, Zana’nın ise bu ziyareti danışmanlarıyla yapmak istediği anlaşılıyor. Bunun üzerine, “Danışmanlarını tanıyor musunuz?” diye soran Öcalan, görüşmede HDP heyetine Leyla Zana hakkında görüşlerini de soruyor.

Sırrı Süryya Önder“Bence kendisiyle fazlaca meşgul. Ortak çalışma bilinci yok. Her an kontrolsüz bir tavır geliştirip süreci zora sokabilir” diyor. Önder’in bu tavrına karşılık, yine de Pervin Buldan, Leyla Zana’ya yakın durarak kendisine bir şans daha verilmesini istiyor.

Ama benim anlatmak istediğim, konuşmanın içeriğinden çok Öcalan’ın HDP heyetine söylediği ve Leyla Zana’yı hedef alan,

Yazının Devamını Oku