Ordu sil baştan

Tam 1,684 subay ve astsubay dün ordudan çıkarıldı.

Haberin Devamı

Bu kadarla da kalmayacağı üzerine rahatlıkla bahse girebilirsiniz.

 

Aslında 15 Temmuz darbe girişiminden sonra yalnızca askeriyenin değil, yargıdan eğitime bütün sistemin elden geçirilmesi şart.

 

Ancak bugün konumuz ordu. Çünkü hem bir askeri darbe girişimi yeni bastırıldı, hem bugün Yüksek Askeri Şura (YAŞ) başlıyor, hem de bu YAŞ toplantıları siyaset kulisindeki iddiaya göre, darbe girişiminin asli gerekçelerinden.

 

Bu iddiaya göre, neredeyse 30 yıldır ordu içinde kendilerini gizleyerek, diğerlerini saf dışı bırakıp yerlerine geçerek adım adım yükselen Fethullah Gülen izleyicileri iki nedenden dolayı ayaklanma zamanı geldiğini düşündüler. Hem bu YAŞ’ta artık hükümet ve üst kademe tarafından tasfiye edilecekleri endişesine kapılmışlardı, hem de zaten Türk Silahlı Kuvvetleri’nde (TSK) yeterince kilit noktayı kontrol edebilecek doygunluğa eriştiklerini hesapladılar iktidarı ele geçirmek için.

 

Haberin Devamı

Hürriyet’in dün yayınladığına göre, 2013 YAŞ toplantılarında tuğgeneralliğe yükseltilen 25 albaydan 18’i darbe girişimine katılmak suçlamasıyla tutuklanmış durumda. General rütbeleri arasında terfi almış 41 generalden 21’i de aynı şekilde tutuklu. Gerçi Cemaatten olduğundan şüphe edilen subayların terfileri 2014 ve 2015’te de bir miktar devam etmiş ama 2013 zirve yapmış. 

 

Bu tesadüf olamaz, çünkü Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve AK Parti ile 2012’de MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın sorgulanmak istemesi ve eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un tutuklanmasıyla bozulmaya başlayan ilişkiler, 2013 sonunda, 17-25 Aralık soruşturmalarıyla kopmuştu.

 

Acaba bir önceki Genelkurmay Başkanı Necdet Özel, zaten Ergenekon ve Balyoz darbelerini yemiş bu nedenle 2011 YAŞ’ı öncesi Işık Koşaner ve üç kuvvet komutanının istifasıyla sarsılmış orduyu daha fazla tartışma konusu yapmamak için mi hükümetten gelen tasfiye baskısını fazla öne çıkarmadı?

 

Haberin Devamı

Durum o kadar vahim ki teğmen ile tümgeneral rütbeleri arasında ordunun mikrop kaptığı, enfekte olduğu anlaşılıyor. Daha üst rütbelerden bu işe kapılanlar arasında ise ikbal beklentisi gibi nedenlerle bir "güce sürtünme" sendromu yaşadığı öne sürülüyor.

 

Bunları zaman içinde anlarız.

 

Ancak yalnızca Türk hükümeti değil, dünyada hiçbir hükümet 15 Temmuz’dan sonra ne mevcut komuta kadrosuyla, ne de mevcut güç ve emir komuta mimarisiyle hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam edebilir.

 

O gece NATO’nun en büyük, en iyi örgütlenmiş ordularından biri olmakla övünen Türk ordusunun gurur kaynağı disiplininin işlemediği maalesef çok kötü deneyimlerle anlaşıldı. Ülkenin cumhurbaşkanı, kendisini korumakla görevli askerler tarafından kaçırılmak, hatta belki suikastla öldürülmek istendi. Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları kendi özel kalemleri ve korumaları tarafından esir alındı, kaçırıldı.

 

Haberin Devamı

Üst komutanların son ana kadar olağandışı bir şey hissetmedikleri yolunda, son örneğini Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal ile gördüğümüz ifadeleri, sorunun yalnızca bir istihbarat zafiyetinden değil, daha ciddi bir muhakeme, sevk ve idare yetersizliğinden kaynaklandığını göstermektedir.

 

Dün yapılan açıklamalara göre (bir kısmı ne olduğundan bihaber er ve erbaşlar olmak üzere) 9 bine yakın TSK mensubu katıldı bu kalkışmaya. Ülke savunmasında kullanılması gereken 4 bine yakın hafif silah 24 savaş uçağı, 37 helikopter, 74 tank, 246 zırhlı araç ve 3 savaş gemisi isyancılar tarafından el konularak halka, Meclis’e ve hükümete karşı kullanıldı.

 

Açıkça söylemek acıtır belki ama yüzleşmek için gerekli.

 

Haberin Devamı

TSK 15 Temmuz itibarıyla emir komuta zinciri, disiplini ve hareket kabiliyeti ciddi hasar görmüş vaziyettedir.

 

Bu hasar artık tamiratla kapatılamayacak boyuttadır, yeniden inşanın gerekliliği ortadadır.

 

Önce Ergenekon ve Balyoz hasarı almış, komuta kademesinin istifasını görmüş ve şimdi 15 Temmuz travmasını yaşamış bir ordunun ve onun komuta mimarisinin hiçbir şey olmamışçasına yoluna devam etmesi mümkün değildir.

 

Ordunun üst komutası muhtemelen değişecektir, değişmesi gerekir, ama mesela yalnızca isimler değildir.

 

TSK’nin (diğer NATO ülkelerinde olduğu, daha önce Türkiye’de de olduğu üzere) Milli Savunma Bakanlığına, hatta Erdoğan’ın düşündüğü şekilde Cumhurbaşkanlığına bağlanıp kuvvetlerin ayrılması dahil köklü dönüşümler beklenebilir. Zaten ilk adım 25 Temmuz’daki bakanlar kurulu ardından Başbakan Binali Yıldırım tarafından jandarma ve sahil güvenliğin bütün yapılarıyla artık ordudan ayrı, İçişleri Bakanlığı altında ilan edilmesiyle atılmış sayılır.

 

Haberin Devamı

Kol kırılır yen içinde kalır anlayışı maalesef 21'inci yüzyıl başında Türkiye’nin yeniden bir askeri darbe girişimi utancı yaşamasıyla iflas etmiş sayılır.

 

Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının dün Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından kabul edilirken yüzlerine yansıyan ifade zaten her şeyi anlatıyor.

 

Yaşananlardan sonra kamuoyu da orduda ciddi bir yeniden yapılanma fikrine hazırdır.

 

Yavrularını düğüne gönderir gibi askere uğurlayan insanların, devletin “şehit oldu” değil de “ölü ele geçirildi” açıklamasına muhatap olmasının hesabını birileri vermeli.

 

Ordunun yeniden inşası Türk sisteminde ilk defa olmayacaktır.

 

Üç stratejik ve üç taktik değişimden söz edilmeli.

 

Stratejik reformlardan ilki Birinci Orhan zamanında Gaziler sisteminden Yeniçeri (adı üstünde “yeni” asker) sistemine geçiş sayılır. Bizans’ın devşirme sistemi, Bektaşilik üzerinden İslam hukukna uyarlanmıştır.

 

İkincisi, 1826’da İkinci Mahmut’un Yeniçeri ocağını kanlı bir şekilde ortadan kaldırıp “Asakiri Mansure-i Muhammediye” adı altında düzenli silahaltına alma ve eğitim sistemine geçişidir.

 

Üçüncüsü, bundan 100 yıl sonra 1926’da Mustafa Kemal Atatürk’ün orduyu siyaset ve din sisteminin dışında profesyonel örgüt yapısına kavuşturmasıdır.

 

Taktik değişimleri 1948’de NATO’ya giriş öncesinde TSK’nın Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanması, 1960 darbesinden sonra çıkarılıp hükümetten adeta özerk hale getirilmesi ve 1980 darbesi sonrasında bu özerkliğin kurumsallaştırılması olarak sıralamak mümkün. Ordu sivil denetime kapandıkça sızmalara açık hale gelmiş, solun yükselişine karşı İslamcılığı kullanma türünden ABD patentli heveslerle işte gelinen noktaya ulaşılmıştır.

 

Şimdi reform koşulları ve imkânı vardır. Bu imkânı, bu defa da askeri güncel siyasetin oyuncağı yapmadan ama siyasi iradeye tabi kılarak iyi kullanmak gerekiyor.

Yazarın Tüm Yazıları