Paylaş
İkisi de ayaktaymış gerçi, 21 günlük Mavi Lorin bebeğe süt verecekmiş annesi Sibel Oral.
Kapıya babası Murat Özyaşar gitmiş, göz deliğinden bakmış, “Sakın korkma” demiş, “polis geldi”; Cumhuriyet’ten Hilal Köse’ye anlattığına göre.
Sonra 7-8 polis, yüzlerinde maske ve uzun namlulu silahlarıyla eve girmişler.
Annesinin bebeği odadan almasına izin vermişler aramaya başlamadan önce.
Arama izinleri, yakalama izinleri bulunduğunu söylemişler. Terörle Mücadele’den geldiklerini söylemişler, bir ‘Diyarbakır’dan’ sözü geçmiş.
Sonra Murat Özyaşar’ı, bilgisayar tableti, hafıza kartı ve çubuk bellekleriyle birlikte gözaltına alıp çıkmışlar. 2008 Haldun Taner ve 2009 Yunus Nadi öykü ödüllerinin sahibi yazar Murat Özyaşar, Vatan caddesindeki İstanbul Emniyet Müdürlüğüne götürülmüş.
Gözaltına alınması için bir sebep söylenmemiş. Ama kızının doğduğu gün Güner Akın İmam Hatip Lisesi Edebiyat Öğretmenliği işinden açığa alınmasının nedeni, üye olduğu Eğitim-Sen’in 29 Aralık 2015teki bir günlük boykot çağrısına uyması. Savcılar Eğitim-Sen boykotunun PKK’nın yönlendirilmesiyle yapıldığı iddiasını soruşturuyorlar.
Özyaşar gözaltına alındığı günün akşamında –doğum yeri- Diyarbakır’a nakledilmiş, soruşturma orada yürütülüyormuş.
Diyarbakır Polis Okulu spor salonunda gözaltına alınmış diğer kişilerle tutulan Özyaşar’a avukatı dün akşam saatlerinde henüz ulaşamamıştı. Zaten Olağanüstü Hal kuralları gözaltına alınanların beş güne dek kimseyle görüştürülmemesi şeklinde uygulanıyor.
Başbakan Binali Yıldırım’ın Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) hükümeti olağanüstü hali 15 Temmuz kanlı darbe girişimi ardından ilan etmişti. Halkın ezici çoğunluğunun arzusu da parlamenter demokrasiye vurulmak istenen bu darbenin sorumlularının bir an önce yargı önüne çıkarılması yönünde.
Yalnızca Başbakan Yıldırım, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan değil, Meclis’teki muhalefet partilerine göre de 15 Temmuz darbe girişiminin arkasında Fethullah Gülen ve onun devlet içinde örgütlenmiş izleyicileri bulunuyor.
Oysa Murat Özyaşar –henüz açıklanmasa da muhtemelen- ne Fethullahçılarla, ya da artık resmi söylemle “Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ” ile ne de darbe girişimine karışmakla suçlanacak. Eşi Sibel Oral “muhtemelen açığa alınma nedenidir” tahmininde bulunuyor; yani öğretmen boykotu.
Eğer durum buysa Özyaşar, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun geçenlerde hükümete sorduğu “On bin öğretmenin darbeyle, Gülen’le ne ilgisi var?” sorusuna konu olan yaklaşık 11 bin öğretmenden birisi.
Başka deyişle 15 Temmuz’dan bu yana açığa alınan 93 bin kamu görevlisinden birisi. Açığa alınanların yarısı kadarı işten atılmış durumda, resmi rakamlara göre. Gözaltına alınan 50 bin kadar kişiden 32 bin kadarı tutuklanmış durumda Adalet Bakanlığı’nın açıkladığı kadarıyla.
Kılıçdaroğlu, hükümeti darbe girişimini süratle sonuçlandırmak için ilan ettiği olağanüstü hali fırsat bilip toplumdaki muhalif sesleri susturmak istediğini öne sürüyor; gösterdiği kanıtlardan birisi öğretmenlerin durumu, diğeri ise gazeteci, yazar ve medya uygulamalarının durumu. Mesela geçen günkü toplantıda “Sahibi üyemiz olan Yön Radyo’nun darbeyle, PKK ile ne ilgisi var?” diye sordu Başbakan Yıldırım’a.
Medya’da durum iyice karışık... Daha geçen hafta aralarında (Türkiye’nin ilk türkü radyosu) Yön Radyo ile Hayat TV, IMC TV’nin de bulunduğu yayınlar kapatıldı.
OHAL ile yapılan ilk işlerden birisi –zaten Mart ayında devletin Fethullahçı propaganda ve para aktarma suçlamalarıyla el koymuş olduğu- Gülen çizgisindeki gazete, TV, dergi ve siteleri kapatmak olmuştu.
Bunu Gülen çizgisindeki yayınlarda köşe yazan, editörlük yapanların bulunduğu gazeteci ve yazarları tutuklamak izledi. Bu isimler arasında yıllarını medyaya vermiş Nazlı Ilıcak, Şahin Alpay, Lale Kemal, Nuriye (Akman) Ural gibi isimler var; tutuklulukları bugün 66’ıncı gününde.
Kimse suç işlemişse yargılanmaktan muaf tutulamaz. Ama ortada suç ve kanıtı yoksa kimse, özellikle de sadece söylediği ve yazdığı nedeniyle yargılananlar, tutuklu olarak yargılanmamalı; gazeteci örgütlerinin söylediği bu.
Ergenekon davasında bunu gördük; Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, Yalçın Küçük, Kemal Gürüz gibi isimler sadece yazıp söylediklerinden yargılandı ve daha davalar düşmeden önce uzun tutukluluk süreleri nedeniyle Anayasa Mahkemesi kararıyla serbest kaldılar.
Soruşturmaların 15 Temmuz darbesi sınırları ötesine geçtiğine dair medyadan da örnekler var. Örneğin HDP çizgisinde yayın yapan, PKK liderlerinin yazı ve mülakatlarına sıkça yer veren Özgür Gündem’in yazar ve editörleri. Gazetenin köşe yazarlarından ünlü romancı ve öykü yazarı Aslı Erdoğan’ın tutukluğunun bugün 46’ıncı günü. Türkçe ustalarından yazar ve dilbilimci Necmiye Alpay ise, muhtemelen “nöbetçi editörlük” yaptığı için bugün 36’ıncı gündür tutuklu.
Bir de Altan kardeşlerin durumu var. Mehmet Altan’ın 12’inci, Ahmet Altan’ın 11’inci tutukluluk günü bugün. Mehmet Altan yıllarca hükümet yanlısı ve Gülen yanlısı gazete ve televizyonlarda yazdı, konuştu, şimdi darbe üzerine bilinçaltı mesaj yaymakla suçlanıyor, iddialar doğruysa. Roman yazarı Ahmet Altan ise Taraf gazetesinin yayın yönetmeniydi. Ergenekon, Balyoz, Oda TV davalarına –şimdi hemen hepsi FETÖ suçlamasıyla ya tutuklu olan, ya da aranan savcı ve hâkimlerce- kanıt yerine konan ama artık sahte, düzmece olduğu anlaşılan belgeler o dönem önce Taraf’ta yayınlandı, sonra Zaman ve Bugün alıp işledi.
CHP’nin “suç kanıtı olmadan gazeteci ve yazarlar tutuklu yargılanmasın” talebi onları da kapsıyor.
P24 internet sitesinin tuttuğu çeteleye göre halen 125 gazeteci ve yazar hapiste, 18’i 15 Temmuz’dan önce hüküm giymiş olmak üzere.
AK Parti’nin hukuk alanındaki ağır toplarından, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın danışmanı Burhan Kuzu dün Sözcü gazetesine verdiği mülakatta “CHP’de acıma hissi çok çabuk başladı” diyerek darbe ve terörle mücadele gibi konularda devletin tehditlere karşı katı durması gerektiğini savunuyor.
Öğretmen-yazar Murat Özyaşar’ın durumu henüz belli değil. Kendisi de gazeteci-yazar olan eşi Sibel Oral, suçsuz olduğunun bir an önce anlaşılması ve evine dönmesini bekliyor.
Sanırım Türkiye’yi yönetenlerin geçmişteki hatalardan ders çıkarıp amacından sapmış, saptırılmış soruşturmaların sonuç da vermeyeceğini, gerçek suçluların da ceza almadan kurtulmasına yol açabileceğini görmesi gerekiyor.
Paylaş