Murat Güloğlu

Antalya işte şimdi dünya kenti oldu

21 Mart 2019
Bu yaz Antalya sahilleri bir başka güzel olacak.

Zaten turizmde rekor kırması bekleniyor. Bir de üstüne Konyaaltı ‘na kazandırılan Sahil Antalya Yaşam Parkı Antalya merkezini de cazibe merkezi yapacak. Konyaaltı deyip geçmeyelim. Zira burası sadece Antalya’nın hatta Türkiye’nin değil dünyanın da sayılı uzun ve büyük plajlarından birisi. Tam 7 km uzunluğunda bir kent plajı. İşte bu özelliği onu çok ama çok değerli kılıyor. Düşünsenize Türkiye ‘nin Copacabana’sı diyebileceğimiz upuzun bir sahil şeridi den söz ediyorum. Bir yanda şahane ötesi, tüm görkem ve heyetiyle göğe yükselen yemyeşil Toroslar, diğer yanda alabildiğine mavi hatta masmavi Akdeniz’in eşsiz suları. Gerçekten memleketimizin turizm lokomotifi olmayı fazlasıyla hak ediyor ,güzeller güzeli Antalya’mız.

SAHİL ANTALYA YAŞAM PARKI’NA 10 PUAN!

Dediğim gibi dünyanın en gözde ve kusursuz plajlarından Konyaaltı Sahili, yenilenen plajları ve sahil yolları ile Akdeniz çeperinin en çağdaş, en kıymetli ve özgün lokasyonları arasındaki yerini aldı diyebilirim. Türkiye turizminin kalbinin attığı Antalya, bu anlamda açık alanları, organizasyonları, yeme-içme mekanları, plajları ile birlikte tam anlamıyla ‘artık’ bir marka kent olmuş durumda. Son derece gurur verici. Mekan Müze Kavşağı-Varyant’tan başlayıp, Boğaçayı’na kadar uzanmış durumda. Bu da yaklaşık 1 milyon metrekarelik alana tekabül ediyor. 7 kilometrelik sahilinin her bir metre karesinde denize girebiliyorsunuz. Zira bu alan içinde tam 33 plajı da yer almakta. Ve mavi bayraklı. Kent içinde dünyanın hangi kentinde bu derece uzun bir plaj var ki. Bir düşünün! turizmin başkenti Antalya’da, sahil yaşamının en güzel örneğini sunuyor.

ŞAHANE BİR TURİZM HAREKETİ

Sahil Antalya Yaşam Parkı’ndaki sahil boyunca yaya ve bisiklet yolları, basketbol sahaları, tenis kortları, açık alan spor aletleri, kaykay-paten parkı ile sağlıklı yaşam alanları bulunmakta. Ayrıca çocuk oyun alanları, köpek parkı, 350 kişilik amfi tiyatrosu, 10 bin kişilik konser alanı, oturma alanları, 55 yiyecek-içecek ve alışveriş alanı, 33 adet plajı ile 06:00 ve 02:00 saatleri arasında tatilciler ve kent insanına hizmet verecek. Ve esas önemli hadise şu; Konyaaltı’nda kişi başına düşen 0,48 metrekare yeşil alan Sahil Antalya projesi ile 1,16 metrekareye çıkarıldı. Son derece önemli bir turizm hareketi.

1 MAYIS’TA RUS BAYRAMI KUTLANACAK

Kentin sosyal yaşamına damga vurması açısından tüm Türkiye ‘ye ve özellikle kıyı il ve ilçelerimize örnek teşkil ediyor burası. Zira türü festival ve konserlere de ev sahipliği yapacak. 23 Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı yaklaşan bayramlardan. Bir de Rusya ‘da bayram olarak kutlanan 1 Mayıs da bu alan tam bir karnaval alanına dönecek. Sadece Rus turistin 15 milyar dolar kazandırdığı düşünülürse bu bayram kutlama fikri son derece akıllıca tabii. Önümüzdeki günlerde çocuk festivallerinden, jazz blues festivaline, okçuluk şampiyonasından sokak lezzetleri festivaline kadar pek çok programa ev sahipliği yapacağını da söylemeliyim. Kentleri vizyonu ülkelerin vizyonlarını da etkiler ve tetikler. Antalya bu anlamda Türkiye’mizin en önemli kenti ve bu yatırımla Avrupa ve Amerika ‘da gıpta ile baktığımız kimi kentlere boy ölçüşebilecek durumda. Antalya Büyükşehir Belediyesi’ne, Alkoçlar ve Tursetalya Grubu’na ortaya koydukları vizyondan dolayı teşekkür etmek gerekiyor. Bu arada uluslararası akademisyenlerden oluşan jürinin; ‘Uluslararası İdeal Kent Ödülleri 22018’ödüllerindirildiğini belirtmeliyim. Teşekkürler Antalya.

 

Yazının Devamını Oku

Siyasetçinin samimisi makbuldür

12 Mart 2019
Geçtiğimiz gün Sn. Binali Yıldırım ile radyo programım için bir söyleşi gerçekleştirdik. Yayının sabahın erken saatinde olması nedeniyle konuklar genelde mahmur olurlar.

Ancak Yıldırım’da bu mahmurluktan eser yoktu. Katıldığı TV programının geç saatte bitmesine, uykusunu tam alamamasına karşın gayet dinç bir şekilde karşımdaydı. Açık ve net sorularıma, açık ve net cevaplar verdi. Özel hayatına yönelik açıklamalar yaptı, eşiyle, çocuklarıyla, özellikle torunlarıyla yaşadıkları, siyasetçi ailesinin yaşadığı zorlukları ve hatta anlattığı birkaç anı gülümsemelerin dışında sabah sabah kahkaha attıran cinstendi. Benim yaklaşımım genelde, ustamız Birandvari şeklinde olmuştur. Tatlı-sert sorulara ve tespitlere verilen aynı dozajda cevaplar sohbeti de diri tutar. Karşı tarafın yaklaşımı son derece önemlidir ki özellikle röportajlar sırasında bu tavrı gördüğüm Ak Partili’si, CHP’lisi siyasetçi sayısı gerçekten çok çok azdır. Frekansımızın tuttuğu bir politikacı oldu bu yüzden Binali Yıldırım. Ak Parti’nin kuruluş aşamasında siyasete atılan, imzasını attığı yüzlerce dev proje ile Cumhuriyet Tarihi’ne damga vuran becerikli bir Ulaştırma Bakanı’yken 15 Temmuz hain darbe girişiminin de olduğu süreçte Başbakanlık koltuğunda olan, ardından seçimler vs derken TBMM Başkanlığı koltuğunda oturmuş deneyimli siyaset adamının gördüğü, pek az kişiye de nasip olacak türden başarılar bunlar. Şimdi önümüzdeki günler ne gösterecek bilemem ama memlekette Sayın Yıldırım gibi birleştirici, güler yüzlü isimlere daha fazla ihtiyaç var.

Doğal ve organik

Kimi insanlar var ki kameralar ya da mikrofonlar kapandığında gerçek benliklerini ortaya koyup, oynadığı rolü bir kenara bırakarak aslında kim ya da ne olduğunu ortaya döker. Bir saat süren bol kahkahalı ama son derece ciddi yayının ardından sürdürülen aynı muhabbet, Samimi ve doğal insan olmanın en büyük göstergesidir. Bu da bir siyasetçi için altın değerinde, elmas değerinde bir nimettir. Benim Binali Bey’le program sonrası yaptığım muhabbet sanki programın devamı gibiydi. Son derece doğal, candan ve kibirden uzak. Cumhurbaşkanı Erdoğan’la süren 42 yıllık dostluğun temelinde de becerilerin yanı sıra sanırım bu doğallık yatıyor. Eşiyle sohbeti sırasında telefonu uzatıp bana vermesi, ‘ola ki kazanamazsanız ne yaparsanız?’ soruma verdiği ‘ölüm yok ya sonunda’ cevabıyla beraber attığı kahkaha ve program sırasında elinden düşürmediği tespihini hiç talep etmediğim halde bana hediye etmesi unutamayacağım gazetecilik anılarımın başında gelecek. Siyasette düşünceler ne olursa olsun günün sonunda her şeye rağmen beraberce kahkaha atabiliyorsak - hele ki şu üç günlük dünyada-  kazanılan kalpler sizi alıp uçuracaktır zaten. Binali Yıldırım ‘da ki üslup, anlayış ve gülümsemenin tüm siyasetçilerin ve hatta insanların yüzüne yansıması dileğiyle. Bu sevecenliğe ihtiyacımız var çünkü!

 

Yazının Devamını Oku

Körfez’in Yükselen Yıldızı Doha

7 Mart 2019
O, Körfez’in en havalı ülkesi. Sadece bölgesinin değil, dünyanın da en zengini. Yüz milyarlarca dolarlık yurtdışı yatırımlarıyla dikkat çekiyor. Yeraltı kaynaklarının geliriyle baştan aşağı yenilenen Katar önümüzdeki yıllarda adından sıkça söz ettirecek. Bu apaçık ortada! Ha bir de çöl ikliminde hasret kaldıkları yeşile, parka, bahçeye yaptıkları yatırımları da alkışlamak gerek.

İSLAM ESERLERİ MÜZESİ VE CORNİCHE DOHA’NIN SİMGESİ

İslam Sanatları Müzesi mutlaka görülmesi gereken yerlerin başında geliyor. Binası Louvre Piramini’ni de tasarlayan dünyaca ünlü mimar Ieoh Ming Pei imzasını taşımakta. Mühendisliğinde de Türk firmalarının imzası var elbette. İslam Sanatları Anıtı ve Müzesi, tüm dünyada İslam sanatlarına dair en geniş koleksiyona sahip olma özelliğini taşıyor. 3 kıtadan 1400 yıl boyunca toplanan eserler burada sergileniyor diyebilirim. Yapının kendisi ve içinde sergilenen eserler kadar iç dekorasyonu da hayli ilginç, ferah ve havalı. Doha ziyaretinin olmazsa olmazlarından diyebilirim. Üst katındaki restaurantı deneyimlemenizi tavsiye ederim. Girişte bulunan manzarasıyla dikkat çeken kafesi de son derece ferahlatıcı bir özelliğe sahip. Hemen yan tarafındaki terasta da şahane fotoğraflar çekilebilir. Cuma günleri tatil günü olması nedeniyle bahçeye kurulan devasa kermesvari pazar da ilginizi çekecektir mutlaka. Müzeden çıkıp, ana caddeye doğru ilerledikten sonra sağa dönüp deniz kıyısı boyunca ilerlemenizi tavsiye ederim. Zira bu yol Doha’nın en güzel manzarasını size sunacaktır. Corniche adı verilen bu bölge, kentin deniz kıyısında 1980’lerden beri var olan bir çeşit dinlenme yeri. Yürüyüş, bisiklet ve koşu için ideal bir bölge. Özellikle sabah saatlerinde güne zinde başlamak isteyenlerden dolayı dolup taşmakta. Yürüyen, koşan, spor yapan yüzlerce kişiyi görebilirsiniz. 

ULUSAL MÜZE’Yİ MUTLAKA GÖRÜNÜZ

İslam Sanatları Müzesi başı çekiyor bu konuda ama mesela, Katar Ulusal Müzesi de son derece önem arz etmekte. Şunu açıkça söylemeliyim ki, Doha gezilecek yerler listesinde Katar’ın zengin kültürel geçmişini keşfetmek için tek adres Katar Ulusal Müzesi. Burası Şeyh Abdullah Jassim Al Thani’nin sarayı ve çevresinde yapılmış. Müzenin kendisi de 1980 yılında İslam mimarisini geliştirme ve yayma amacını taşıyan Agha Khan ödülü sahibi. Kentteki ikinci en büyük müze olan Ulusal Müze’nin koleksiyonunda arkeolojik buluntular, tarihi eserler ve el işçiliği ürünler yer almakta. Öte yandan FANAR adı verilen İslamik Kültür Merkezi de dikkat çeken bir başka müze. Waqif Çarşısı’ndan birkaç dakikalık yürüme mesafesinde Spiral Camii içinde yer alan İslamik Kültür Merkezi müslüman olmayanlara İslamiyet’i kültürü ile tanıtmayı amaçlayan ve kar amacı gütmeyen bir organizasyon. Faaliyetleri arasında sergiler, turlar ve Arapça dersleri de yer alıyor. Bu arada Petrol Müzesi’ni de mutlaka görmenizi öneririm. Böylelikle Katar’ın nasıl Katar olduğunu daha iyi anlarsınız. 

SOUQ VAQİF DOHA’NIN KALBİ

Corniche’den birkaç dakikalık yürüme mesafesindeki otantik Souq Waqif Çarşısı hayli canlı, heyecanlı ve renkli. Bizim özellikle doğu illerimizdeki eski kent merkezlerini andırmakta. Gaziantep, Diyarbakır, ŞanlıUrfa ve hatta İstanbul’daki Eminönü – Tahtakale ‘nin net bir benzeri diyebilirim. Kent insanının sosyalleşme ve en hareketli alanı burası. Alışveriş, yeme-içme veya sadece keyifle oturup etrafı seyretmek için burada saatlerce vakit geçirebilirsiniz. Baharat, parfüm veya kokular, mücevher veya diğer takılar ve her türlü oryantal eşya için şehirdeki en önemli adres. Türlü memleketlerin mutfakları, kafe ve restaurantları da ağırlıklı olarak bu bölgede. Doğu’ya ya da Şark’a dair ne arıyorsanız burada bulmanız olası.

ŞAHİNLERİ GÖRMEDEN DÖNMEYİN

Souq Waqif Çarşısı’nın hemen yanında yer alan Falcon ya da Şahin nispeten daha modern ve yeni bir çarşı. Şahin satıcıları ve hatta devasa Şahin Hastanesi burada konumlanmış. Eğitmenler tarafından terbiye edilen şahinleri de görmeniz mümkün olabildiği gibi satın almanız da olası. Becerilerine ve türüne göre şahinlerin çok farklı fiyatlardan satıldığı bu çarşıda çok iyi eğitilmiş bir şahinin on binlerce dolardan satılması, Katarlılar’ın şahinler konusunda ne kadar da hassas ve ilgili olduklarının bir kanıtı. Bu arada çölünden dolayı yeşil alanının azlığıyla dikkat çeken Katar’da, Aspire Park büyüklüğüyle dikkat çekmekte. Daha çok tatil olan Cuma günleri kalabalıklaşan parktaki 300 metre yüksekliğinde Torch Kulesi de ziyaret edilebilir.  Kule, 15. Asya Olimpiyatları’nda dev bir meşale görevi gördükten sonra otele dönüştürülmüş.

Yazının Devamını Oku

Belek’te golf rüzgarı esti

15 Şubat 2019
Hafta sonu Türkiyemiz’in göz bebeği Antalyamız’ın Belek Bölgesi’ndeydim. Güneş yine şıkır şıkır, hava mis gibiydi.

Dönmek dahi istemedim İstanbul’a. Şansıma hava son derece güzeldi Antalya ama Kaş ve Demre gibi ilçelerinin son haftalarda yaşadığı malum. Hortum ve aşırı yağış özellikle sera üreticilerimizi bu yıl çok kötü etkiledi. Ve bu etkinin sonuçlarını maalesef görüyoruz. Hortum son yılların öne çıkan doğa olaylarından. Zarara uğrayan çiftçilerimize, turizmle uğraşan kardeşlerime ve yöre halkına geçmiş olsun diyorum. Benim konakladığım devasa tesisin ağaçları da hortumun gazabına uğramıştı maalesef. Fakat turizmde bu yıl patlama yaşanacağını öğrenince keyifler yine yerine geldi. Bu da gayet güzel bir haber. Hele ki şu ortamda.  

‘NURİ ÖZALTIN MEMORİAL GOLF TROPHY’ ŞAHANEYDİ

Antalya’ya gitme nedenim Nuri Özaltın Golf Turnuvası idi. Uluslararası yarışmacılarla saygınlığı gayet yüksek olan bu turnuvada golfün kaliteli turizme katkısını bir kez daha gördüm. Gururlandım. Türkiye’nin tek “45 Delikli Golf Tesisi” unvanına sahip, uluslararası standartlarda dizayn edilmiş bir golf kulübünde Avrupa’dan ve ABD’den gelen golf tutkunları ter döktü. Toros Dağları’nın eteklerinde, çam ormanlarının içindeki Gloria Hotels & Resorts ‘un da kurucusu Özaltın Holding Yönetim Kurulu Başkanı merhum Nuri Özaltın anısına bu yıl üçüncüsü düzenlenen “Nuri Özaltın Memorial Golf Trophy” turnuvası kapsamında, dünyanın golf tutkunları Antalya, Belek’teydi. Golf sporunda ve tesisleşmede geldiğimiz noktayı son derece önemli buluyorum. Tesislerin güzelliği ve şıklığı bir yana, insan ve hizmet kalitesi de 10 numara 5 yıldız. Antalya Belek’teki tüm tesisler aynı özeni gösteriyor bu konuda. Memleketin kaliteli tanıtımı açısından da golf tesisleri büyük itibar sağlıyor. Turizm ve inşaat yatırımlarının yanı sıra, spora verdiği destekle de tanınan “Türkiye Değeri”, rahmetli Nuri Özaltın’ın adına düzenlenen bu turnuvada, 7 ülkeden 194 sporcu bir araya geldi. Gala gecesinde kazanmalarına çocuk gibi sevinen yaşını başını almış golf tutkunlarının çocuksu coşkusu ve şahane dansları görülmeye değerdi. Ünlü iş insanına bir kez daha rahmet diliyorum. Çünkü yaptıklarıyla memleket insanı ona çok şey borçlu.

 

 

Yazının Devamını Oku

San Diego mu, Sun Diego mu ?

5 Şubat 2019
ABD’nin tartışmasız en keyifli, en yaşanası bölgelerinden San Diego’ya şöyle hafiften uzansak fena mı olur?

Havası şahane, okyanus esintisi harikulade, yaşaması fevkalade San Diego ve yöresinin. Zaten Amerikalılar’ın emeklilikte burada yaşam sürmek istedikleri bilinen bir gerçek. Ve fakat burası hiç de öyle emekli cenneti bir yer değil. Sörfçülerin, üniversite gençliğinin, daha rahat ve stressiz bir iş hayatı sürmek isteyenlerin tercihi. Daha havaalanında başlıyor relax tavırlar. Amerika’nın kuzeyinde kış tüm sertliğiyle hüküm sürerken, Meksika sınırının dibindeki San Diego’da parmak arası terliklerle gününü gün edenlere rastlayınca haliniz, tavrınız değişiyor tabii. Doğası şahane ötesi zaten. Yeşil hatta yemyeşilliklerle bezeli coğrafyası kendisine aşık ediyor resmen. Sanırım bu dünyada gördüğüm en en en güzel lokasyonlardan birisindeyim. San Diego mu, Sun Diego mu diye sorarken mübalağam yok. Çünkü her daim güneşli bir bölgeden söz diyorum. Açık konuşuyorum. Elimde olsa burada yaşlanırım. Doğa burada kendini yeniden bulmuş gibi duruyor. Amerika’nın Kaliforniya Eyaleti’nin nadide bir mücevheri adeta San Diego. O nedenledir ki, yıllarca keyfin ve huzurun adresi olmuş, ABD’nin harika çocuğu diyebilirim.

Gün batımı bir harika dostum

Meksika sınırından olması nedeniyle burada yemeğinden, hal, hareket ve tavırlara kadar latin kültürü yoğun miktarda hissediliyor. Meksikalı Tijuana kenti ile arasında bulunan San Ysidro Borden sınır kapısı dünyanın en işlek sınır kapılarından biri. Bu arada bir liman ve ticaret kenti olduğunu da vurgulamam gerekiyor. En büyük piyade üssü Marine ve deniz kuvvetlerinin büyük bir bölümünü oluşturan Navy de burada konumlanmış. Dolayısıyla aslında bir asker kenti burası. Kumsallar uzun mu uzun ve her yerde doğal olarak upuzun palmiyeler bulunuyor. Okyanussa elbetteki masmavi ve sörf yapmak için ideal. Güneşin en güzel battığı yerdir desem de asla yalan söylemiş olmam. Gün batımında gökyüzünün büründüğü renk çok az bulunur bir nadidelikte. Anlatılmaz yaşanır. Yani her şey güneşle, gün batımındaki renk oyunlarıyla, okyanusun maviliğiyle ve yeşille ilintili. Pasifik Okyanusu’nun eşsiz güzelliği ve rahat, saygılı, güler yüzlü sakinleri ile ülkenin en huzurlu şehirleri arasında yer alıyor.

Sevdiceğine kavuşan bahriyeli

Seaport Village’ın biraz kuzeyinde “Midway” isimli ABD donanmasına ait müze haline getirilmiş olan uçak gemisini göreceksiniz. US Midway Müzesi ülkenin en eski uçak gemisi ve aynı zamanda savaş uçaklarını görebileceğiniz bir müze. Midway Museum'un önündeki devasa "sevdiğine kavuşan bahriyeli" heykeli son derece ilgi çekici. Bu heykel 2. Dünya Savaşı'nın sona ermesinin ardından çekilen bir fotoğraftan uyarlanmış aslında. Denizci ile hemşire sevgilisi New York Times Square'de öpüşürken fotoğraflanmıştı. İşte o efsanevi fotoğrafın heykeli ise San Diego'da US Midway önünde size beklemekte. Müze aynı zamanda Amerika Birleşik Devletleri'nin en büyük müzesi olarak biliniyor.

Çılgın ama cool sörfçüler her yerde

La Jolla daha çok varlıklı kesimin yaşadığı bölge olarak bilinir. Şehrin kuzeyinde kalan, muhteşem sahillere ve koylara sahip huzur verici, muazzam bir yer burası. Özellikle sahil şeridini boydan boya yürümek insani harika hissettiriyor. La Jolla Cove ise okyanus kıyısında bir yürüyüş noktası. Gün batımında muhteşem. Sıra sıra dizilmiş deniz aslanları da burada.  Bu bölgenin en etkileyici özelliği şehir ve doğanın iç içe olması. La Jolla Shores aileler için tam bir keyif noktası. Sörfçüler için de popüler bir bölge. San Diego okyanus boyunca uzanan göz alıcı plajları ile de bilinen bir şehir. Bölge sakinlerinin PB olarak nitelediği Pacific Beach'in en canlı caddesi Garnet Avenue. Crystal Pier'de iskele üstünde sörfçüleri izlemek müthiş keyiflidir. Crystal Pier iskelesinden Mission Beach'e uzanan yaklaşık 3 kilometrelik sahil yolunda yürümekse eşsizdir. Ocean Beach (OB) semti ise şehrin hippie bölgesi. Buradaki iskele San Diego'yu fotoğraflayan birçok fotoğrafçının favori mekanı. Çılgın ama bir o kadar da cool sörfçüleri tabii ki burada da boy gösteriyor.

Yazının Devamını Oku

O, servetini eğitime bağışlayan bir neferdi

24 Ocak 2019
Kendine has üslubu ve ses ahengiyle tam bir efsaneydi Safiye Ayla. Duruşuyla, tavrıyla, tarzıyla ‘sanatçı kime denir?’ diye sorulduğu zaman verilen cevaptı adeta. Tastamam bir örnek sanatçıydı.

Sadece Türkiyemiz’de değil, dünyada da böyleydi emin olun. Çünkü elimde belgeler var. Mesela, Safiye Ayla Targan Hanımefendi “Memleketin en büyük ihtiyacı eğitimdir” diyerek, Türk Gençliği’nin eğitimi için ülkesine en büyük hizmetlerden birini yaparak tüm mal varlığını Türk Eğitim Vakfı’na bağışlamıştı. Safiye Ayla ‘nın 1968’de yaptığı vasiyeti ile 1999-2000 eğitim öğretim yılından bugüne kadar yararlanan öğrenci sayısı 650’yi aştı. Toplam burs sayısı ise 1692 oldu. Muhteşem değil mi! %60’ı kız olan bu öğrencilerden 43 tanesi halen burs alıyor. Bir de bu öğrenci kardeşlerimiz Türkiye’nin çeşitli illerindeki 58 üniversitede okuyorlar. Yaşamını müziğe, tüm malvarlığını ise eğitime vakfeden Safiye Ayla ölümünün 21. yıldönümünde Türk Eğitim Vakfı (TEV) tarafından anıldı.

 

ATATÜRK’ÜN EN SEVDİĞİ SESLERDENDİ

“Safiye Ayla’yı Anma Etkinlikleri Haftası” kapsamında, ilham veren ‘Türk Kadını’ ikonu olarak görülen sanatçının Taksim Sıraselviler’deki Ayla Apartmanı’nda bulunan 10 numaralı evinde, sanatçının 90 yıllık yaşamında biriktirdiği gazete kupürü ve belgelerle hazırlanan ve hayatından kısa kesitlerin yer aldığı ve onun bağışçı yönünü anlatan “Muganniye Safiye” belgeselini izledik. Bu belgeselin en önemli özelliği kendisinin bağışlarıyla eğitim gören çocukların ve bursiyerlerin rol almasıydı. Ne kadar gurur verici ve göz yaşartıcı değil mi !? Safiye Ayla’yı TEV Yönetim Kurulu Başkanı Rona Yırcalı ‘nın ağzından dinlemek de bir başkaydı. Zira öksüz olmasına ve yoksulluk içinde büyümesine rağmen Ayla, yorulmadan, yılmadan başarıya ulaşmış, sesiyle, duruşuyla Ulu Önder Atatürk’ün büyük beğenisini kazanmış, Türkiye’nin her yerinde sevgiyle kucaklanmış önemli bir sanatçı olmuştu. Başkan Yırcalı’nın “O’nun ismini yaşatmak, feyz verdiği gençlerimize o’nu anlatmak, tanıtmak öncelikli görevlerimizdendir” derken TEV gibi kurumların Türkiyemiz için ve elbette uluslar için ne denli hayati öneme sahip olduklarını bir kez daha düşündüm. Ziyarete açılan Safiye Ayla’nın Evi de ziyaretçi akınına uğradı. Sanatçının özel eşyalarının ve gardrobundan en seçkin kıyafetlerin yer aldığı çok özel bir atmosfer oluşturulmuştu. Tam anlamıyla zamanda yolculuk. Hem de safiye Ayla’yla birlikte. Bize işte böylesi sahip çıkmalar yakışır. Bravo Türk Eğitim Vakfı’na, bravo Safiye Ayla’nın bursuyla hayata tutunan bütün insanlara

 

 

Yazının Devamını Oku

Bol dilli, bol dinli, bol milletli Kuala Lumpur

15 Ocak 2019
Kuşkusuz Güneydoğu Asya’nın yükseleni olarak biliniyor Malezya. Ve bu bol dilli,bol milliyetli, bol dinli ülkenin mücevher kutusu ise Kuala Lumpur.

Kesinlikle bölgesinin en önemli başkentlerinden biri. Bu gerçeği özellikle Petronas İkiz Kuleleri’nin dibindeyken ya da Bukit Bintang ve Bangsar’ da dolaşırken daha iyi anlıyorsunuz. Sanırsınız New York’tan, Manhattan’da bir köşe burası. Bol gökdelenli bir başkent desem yanlış olmaz aslında. Yerel halkın deyimiyle KL, Malayca’da “çamurlu kavşak” anlamına gelmekte. Kuala Lumpur bir başkentin ötesinde, bir yaşam biçimi aslında. Malezya’nın ticari, kültür ve siyasi başkenti olduğu kadar gurur duydukları, gözü gibi korudukları pırlantaları adeta. Bizler için İstanbul neyse aynen o hesap! Bugün ise bol katlı dikey mimariye sahip yapıları, zengin tropik bitki örtüsü, kauçuk üretim potansiyeli, bol soslu ve baharatlı yemekleri, dini ve turistik mekanları, dünyaca ünlü Petronas İkiz Kuleleri, bankacılık faaliyetleri, ticari zenginliği ve etnik- modern yapıları içinde barındırmasıyla Güneydoğu Asya’nın yükselen gücü olarak kendisini hissettiriyor. Anlayacağınız hem modern, hem etnik. Singapur, Hong Kong gibi örneklere daha yatkın bir anlayışa sahip tabii. Çin etkisini hem ekonomi de, hem de sosyal hayatta fazlasıyla hissedebiliyorsunuz. Yeşili de maşallah bir hayli fazla. Parkı, bahçesi fazlasıyla bol. Şehir kurgulaması da gayet yerinde. Planlayanın ellerine sağlık tabii.

MALEZYA’NIN GÜÇ SİMGESİ PETRONAS İKİZ KULELERİ

Kentin gerdanlığı desem yeridir. Kuala Lumpur ya da KL, Gombak ve Klang Nehirleri’nin kesişme noktasında. 1800′lerin başında kalay madenlerinin keşfedilmesiyle küçük bir madenci köyü olarak kurulmuş kent. Petronas İkiz Kuleleri (Petronas Twin Towers) tam anlamıyla Malezya’nın güç simgesi. Gökdelenlerle çevrilmiş olan şehir merkezinde görülmesi gereken en önemli yapı bana kalırsa. Kent merkezinde ikiz kulelerin yanı sıra tahmin edersiniz ki çok miktarda AVM ve oldukça geniş parklar da var. Modern görünümü, geniş caddeleri, sıra sıra dizilen 5 yıldızlı otelleri, iş ve alışveriş merkezleriyle bu alan, şehre iş ve ticaret amaçlı gelen kişilerin ilgisini çekiyor. Petrol şirketi Petronas’ın kuleleri 2004’e kadar dünyanın en yüksek binalarıydı malumunuz. Aynı yıl Tayvan’daki yüz bir katlı Taipei 101 binası inşa edilene kadar bu ünvanını korudu. Yapımı 1998 yılında tamamlanan 88 katlı 452 metre yüksekliğe sahip Petronas’ın 41 ve 42’nci katlarında çelik bir köprü mevcut. Burası geceleri kentin gerdanlığı gibi parıldıyor. İnşası için de 1.6 milyar dolar harcanmış. Kuleler 452 metre. Gökdelenler ya da uzun, dikey yapılar için ne düşünürseniz düşünün; dış cephesinde kullanılan malzemeden, çeliğin parlaklığından ve aynı zamanda büyüleyici güzellikteki mimari tasarımından etkilenmemeniz mümkün değil. 

MANHATTAN’TAN BİR KESİT ADETA

Bukit Bintang ise Kuala Lumpur’da Golden Triangle yani Altın Üçgen olarak bilinen alanın da üçte biri. Finans, kapital mevzularının yoğunlaştığı doğal olarak da alışveriş ve gece hayatının coştuğu bir bölge burası. Elbetteki  şehrin şüphesiz en turistik ve renkli alanı da diyebilirim. Pavilion, Lot 10 gibi Kuala Lumpur’un en popüler alışveriş merkezleri de burada zaten. Geceleri ise salaş mekanlardan, şık gece kulüplerine kadar farklı eğlence ortamları yerlilerin ve tüm turistlerin uğrak yeri doğal olarak. Bu bölgede sayısız eğlence mekanı ve oteller bulunuyor. Şehrin tam da merkezinde. Gecelerden söz etmişken Bangsar’ın da adını geçireyim. Bu bölge de renkli ve farklı zevklere hitap edecek türden eğlence mekanlarıyla dolu. Ancak burada başkentte yerleşik bir hayat süren yabancıları, expatlari ve üst standartlarda ki gece kulüpleri ile restaurantları görmek mümkün. Bangsar Shopping Centre, Bangsar Village ve Mid-Valley Mall da alışveriş için öne çıkıyor diyebilirim.

MÜSLÜMAN ,HİNDU, ÇİNLİ BİR ARADA

Burada 43 metre yüksekliğindeki devasa Buda Heykeli dikkat çekiyor öncelikle. Hindu Tanrı Lord Murugan’ın dev altın heykeli bu. Tam 272 basamak çıkarak da tapınağa ulaşabiliyorsunuz. Batu Caves, gökdelenlerle kaplı kentin en saf ve doğal alanlarından biri. Oluşumu 400 milyon yıl öncesine dayanıyor. Kireç taşı mağaraları kompleksi desek yeridir aslında. Benzersiz mi? Kesinlikle, evet! Aynı zamanda Hindu Tapınağı olarak da kullanılıyor. Her yıl Ocak sonunda Thaipusam Festivali’nde burayı yaklaşık bir milyon Hintli ziyaret etmekte. Yani hac gibi bir etkinlik. Bu arada Güneydoğu Asya’nın en büyük Çin tapınaklarından biri olan Thean Hou Temple da Kuala Lumpur’da. Öte yandan Ortadoğu’dan,İran’dan,Çin ve Hindistan’dan İslam Sanatı’nın yansımalarını da İslamik Sanat Müzesi’nde görmeniz mümkün. Masjid Jamek yani Jamek Cami de kentin en eski ve turistik önem taşıyan en önemli camilerinden biri. Gördüğünüz üzere bol dinli bir yapiya sahip KL. Malezya seyahatime Qatar Airways’ın karşılıklı direkt sefer koyduğu Penang’la başlamıştım. İstanbul – Doha aktarmalı Qatar Airways‘ın aktarmasız uçtuğu Penang’ta geçirdiğim iki günün ardından, iç hat uçuşla Kuching’e ardından başkent Kuala Lumpur’a geçtim. Doha merkezli firmanın karşılıklı olarak uçuş düzenlediği bu başkente bir çok havayolu şirketi de seferlerini aksatmadan sürdürüyor. Özellikle Boeing 787 Dreamliner ile gerçekleştiren uçuşları deneyimlemeniz hayli ilginç olacaktır.    

 

Yazının Devamını Oku

Kedilerin kral olduğu kent Kuching!

4 Aralık 2018
Güneydoğu Asya’nın şahanelerinden Malezya şaşırtan, son derece gizemli bir ülke malumunuz.

Adımınızı her atışınızda farklı bir deneyim sizi karşılıyor. Gezginler için ideal anlayacağınız. Doğa severler içinse paha biçilmez zenginlikte. Malezya’nın 14 federe eyaletinden birisi olan Brunei Sultanlığı’nın yanı başındaki Sarawak Eyaleti’nin başkenti Kuching’teyim. Burası tam bir ‘kedi’ adası. Daha havaalanından adım atar atmaz kedi heykellerinin sizi karşılaması bir gülümseme uyandırıyor insanda. Neden? diye sorduğunuzda, ‘burası kedilerin şehridir’ cevabını almak benim gibi azılı bir kedisever için şahane bir duygu elbette. Zaten Kuching’in, Malayca’da ‘kedi’ anlamına geldiğini öğrendiğimde de burayı ayrı bir sevmeye başlıyorum. Zira burası tam anlamıyla bir kedi cenneti. Zaten kentin birçok noktasında rengarenk kedi heykellerini görebilmek olası. Eyaletle aynı adı taşıyan Sarawak Nehri’nin kıyısında yürürken şahane kedilerle ve hatta boy boy kedi heykelleriyle karşılaşmam şaşırtıcı olmadı elbette. Bu sevginin nereden geldiği pek bilinmiyor. Kedilerin kutsal bir hayvan olarak kabul görmediği de düşünülürse zamanında kentin ileri gelenlerinin kedileri çok sevdiği ve sıradan vatandaşa da bu konuda telkinde bulundukları tahminini yürütebiliriz. Bu arada Kuching tam bir tropikal dünya. Gün içinde aniden bastıran yağmura ve henüz dakikalar geçmeden toprağın dahi kuruduğuna tanık olabilirsiniz.

KUCHİNG’TE DE MALAY, HİNTLİ VE ÇİNLİ BİR ARADA

İkinci Dünya Savaşı’nın yıkımından kurtulmuş ve sömürge döneminin yapılarını korumaya devam etmiş. Aslında eski dünyanın cazibesini koruyan, son derece romantik bir geçmişi var diyebilirim. Kuching, kıvrım kıvrım akan Sarawak Nehri üzerine kurulu. Dolayısıyla her şey nehrin akışına göre dizayn edilmiş. Kentin önemli bir bölümü, Çinli ve Hintli tüccarların bulunduğu güney kesiminde. Burada oteller, tarihi binalar, sömürge dönemi yapıları da bulunmakta. Kuching’in 1839'da, raca unvanını alarak Sarawak hükümdarı olan İngiliz Sir James Brooke tarafından kurulduğu düşünülürse bu yapıların geçmişinin nereden geldiğini de daha iyi anlarız. İngiliz hakimiyeti kentin neredeyse her köşesinde hissedilmekte. Kedi heykelinin en hasını görmek istiyorsanız, şehir merkezindeki Jalan Tunku Abdul Rahman ve Jalan Abell Caddeleri üzerindeki kedi heykelini görmelisiniz. Heykel, Ağustos 1988’deki “Hari Bandaraya” yani “Şehir Günü Kutlamaları” için yapılmış. Bu özel kedi heykeli, her festival sezonu için ayarlanmış olan farklı temalar için giydirilmekte. Mesela “Ben Hari Raya Festivali” sırasında, kedi heykeline geleneksel Malay giysileri giydiriliyor. Bir kedi müzesinin olduğunu bilmek bile sempatik gelebiliyor insana. Gitme fırsatı bulursanız şayet, buradaki Mısırlı mumyalanmış bir kedi dikkatinizi çekecektir. Malay, Çinli ve Hintli bir arada yaşamlarını sürdürdüğünü de hatırlatmam gerek.

KEDİLER KADAR ORANGUTANLAR DA CANDIR        

Orangutanlar da acayip seviliyor burada. Aslında turizm gelirlerini de katlıyor desem yeridir. Sarawak’taki iki büyük merkez, orangutanların bakımıyla ilgileniyor. Semenggoh Orangutan Sanctuary’de ormanda yaralanan veya öksüz bulunan vahşi hayvanlar bakılıyor. Ancak, merkezi ünlü yapan orangutanların rehabilitasyon programı olmuş. Burada birçok orangutan başarıyla orman rezervi içine doğal hayatlarına salınmış. Bunun sonucunda da Semenggoh’un rolü değişmiş ve günümüzde orangutan biyoloji ve davranış çalışmaları yanı sıra birçok yabani orangutan burada rehabilitasyon programına tabii tutulmuş. Burada olgun ve bebek yarı vahşi orangutanları görebilirsiniz. Matang Wildlife Centre’da da orangutanlara bakılmakta. Genç orangutanlara vahşi hayatta nasıl kalabilecekleri öğretiliyor.

Yazının Devamını Oku