Paylaş
MEHMET Bekaroğlu, Psikiyatri Profesörü. Sayın Başbakan'ın son haftalardaki üslubunu geçen gün Milli Gazete için değerlendirirken, Demirel'i ikinci kez seçtirme girişimi ve kararnameyle ilgili tavırları arasında büyük benzerlik bulunduğunu belirttikten sonra, şöyle konuşmuş:
‘‘Bedeninin görünümü, sesinin titremesi, kullandığı hırçın üslup sağlıklı bir ruh halini yansıtmıyor. İstemediği olaylar karşısında büyük bir panik içine giriyor. Biz bu duruma psikiyatride ‘demans' diyoruz. Demans durumunda olanlar aniden ortaya çıkan olaylar karşısında çok büyük panik yaşarlar...’’
Milli Gazete’nin FP'ye yakınlığı ve Bekaroğlu'nun da aynı partide Genel Başkan Yardımcısı olduğu düşünülürse, böylesine insafsızca yaralayıcı bir tanıya varmış olması şaşırtıcı sayılmayabilir. Ama şurası da bir gerçek: Sayın Başbakan'ın son günlerdeki hırçınlık derecesi ve hele Devlet Başkanı'ndan söz ederken zaman zaman nezaket, hatta terbiye sınırlarını zorlaması kendisini seven, beğenen, lider olarak kabul edenlerde bile endişe yaratmışa benziyor.
Bu durum neyin sonucudur acaba?
Kimileri, ‘‘Ortakların dolduruşudur’’ diyor.
Dolduruştan söz edebilmek için üç unsurun bulunması gerek.
Birincisi, dolduruşa getirenlerin, kendi yapamadıklarını ya da yapar gözükmek istemediklerini, başkasına yaptırmak peşinde olmaları.
İkincisi, dolduruşun sonucunda kendilerinin az ya da çok önemli bir kazanç elde etmeleri.
Üçüncüsü, dolduruşa gelenin, bundan hafif ya da ağır yara alacağının bilinmesi
Bu açılardan bakınca, hükümetteki dolduruşçuları anlamak kolaydır.
ANAP liderinin Ecevit ile Cumhurbaşkanlığı seçiminden kalma görülecek bir hesabı var. Demirel'i seçtirmek isteyip, sonra da şimdiki Cumhurbaşkanı'nın adaylığını ileri sürmek, Yılmaz'ın büyük beklentiler ve masraflarla oluşturduğu umutları paramparça etmişti. Ayrıca KHK ile başlatılan girişimi yasa yoluyla yapmaya kalkışmak, ANAP'ın içinde bölünmelere yol açabilir ve Eyüp Aşık gibilerinin ekmeğine yağ sürebilirdi. Parlamentodaki mevcudu bir ara üç kişiye düşmüş bir partinin, vaktiyle tek başına iktidar olmuş koskoca bir ANAP'ın üçüncü mevkide oturduğu bir koalisyona kaptanlık etmesi katlanılacak bir psikolojik durum değildi.
Tek başına iktidar olma hesabı içindeki MHP liderinin de Ecevit konusunda aynı psikolojik sıkıntısı olmakla birlikte, o parti için asıl değerli olan, KHK ile kamu yönetiminde önemli mevkilerin boşaltılmasıydı. Sayın Başbakan'ı dolduruşa getirenler arasında onların bulunmasından daha doğal ne olabilirdi.
Dolduruş oyunları böyle de, 28 Şubat Kararları ile erişilmek istenen amaçtan ne haber? Unutulan şudur: Şimdi birdenbire KHK ile celallenen zevat, aynı zamanda iki yıldır ülkeyi yöneten zevattır. Hatta Yılmaz için iki buçuk, bir süre tek başına iktidar olmuş bir Ecevit için üç yıl diyebilirsiniz.
Temizlenmesinden söz edilen unsurları, bu süre içinde kamu yönetiminde tutan, işbaşından uzaklaştıramayan, hatta, ‘‘28 Şubat artık kapanmıştır’’ diyen kimlerdir? Dünyayı hayran bırakmış bir uyum, temizliği yapmaya niçin yetmemiştir. Yoksa, uyum bazılarının birini, onun da ülkeyi uyutmasının adı mı olmuştur?
Paylaş