Paylaş
HEP birden ‘‘İşte böyle bastırır ve istediğimizi zorla yaptırırız’’ demeyeceklerini bilseniz, laik cumhuriyeti koruma içgüdünüzü dinleyerek ‘‘Canım, imzalasın da, olsun bitsin!’’ diyebilirdiniz. Fakat emin olabilirsiniz: Görünürde ‘‘Bravo devlet başkanına, makul olanı yaptı’’ deseler de, sinsi sinsi, ‘‘Ama, nasıl dinlettik sözümüzü’’ diyeceklerdir.
İri manşet ve tehditkár yazıyla ülke yönetmeye fena halde alışmış olanlar, günlerdir yeni Cumhurbaşkanı'nı bombardımana tutmakta. Bu ne küstahlıktır ki, ‘‘Mecburdur, imzalayacak, yoksa...’’ anlamına gelen başlıklar atabiliyorlar?
Olay, o kötü alışkanlığın çeşitli üsluplarını su yüzüne çıkardığı için çeşitli bakımlardan incelenmeye değer.
Bugünlerde acayip bir mantığın sergilenişi sık sık görülmekte: Neymiş, hukuk adamlığından devlet başkanlığına gelen kişi, yargıç gibi değil, politikacı gibi davranmayı öğrenmeliymiş.
Yani, ‘‘Anayasa bir defacık delinirse bir şey olmaz’’ diyebilmeli.
Yani, imar yasağı olan yerlere kurulacak sitelerde kurdele kesmeli.
Yani, verilemez kamu malı için ‘‘Verdimse, ben verdim’’ lafını edebilmeli.
Yani, yatırımcı yabancıya Çankaya'yı bile bedava devretmeye hazır olmalı.
Son iki cumhurbaşkanına alkış tutanlar, devletin tepesine hukuka saygılı bir anlayışın gelişini kabulde güçlük çekmekteler. Nasıl bir mantık ki, mühendis bir devlet başkanı su teknolojisi bilgisine dayanarak çok yanlış bulduğu bir baraj kararını imzalamasa doğru bulacak da, Anayasa Mahkemesi'nde yıllar boyu KHK'lerle haşır neşir olmuş bir hukuk adamının imzadan kaçınmasını yadırgayacak? Daha önceki ‘‘haftalık görüşme’’de ‘‘Yasayla yapılması gerekeni KHK'yle yapmak yanlıştır’’ diyen cumhurbaşkanını dinlemeyip gereksiz yere hırçınlaşmış bir başbakanın davranışı saygısızlık olmuyor da, karşılığında randevu iptal eden bir devlet başkanı niçin ayıplanıyor?
Şimdi, soğukkanlılıkla yanıtlamak gerekir: Her ne demekse, ‘‘devlet krizi’’ni çıkaran kim ya da kimlerdir?
Cumhurbaşkanı, imzadan çekinirken laikliği titizlikle korumanın gereği üzerinde uzun boylu durduğu halde, hukukçu oldukları söylenen üç bakanı bir araya getirip aynı konuda sayfalar dolusu hikmet döktürtmenin anlamı nedir?
Neymiş, hükümetin amacı laik devletin korunması olduğuna göre, bu irade ne biçime bürünmüş olursa olsun, cumhurbaşkanından saygı görmeliymiş.
Neymiş, cumhurbaşkanı devletin birliğini korumakla görevli olduğuna göre, devlet düşmanlarına karşı mutlaka hükümetten yana cephe tutmak zorundaymış.
Nazi Almanyası'nı andıran öyle gerekçeler ki, birazcık hukuk saygısı olanların tüylerini diken diken etmekle kalmıyor, Cumhurbaşkanı'nı neredeyse laiklik düşmanlarıyla aynı çizgide göstermeye yöneliyor.
Ortaklardan MHP Genel Başkanı, ‘‘Türkiye'yi krize götürecek herhangi bir davranıştan kaçınmak lazım’’ demiş. Peki, Sayın Başbakan'ın hesaplı hırçınlık çizgisine kolaylıkla giriveren Bakanlar Kurulu'nun bu davranışı nedir?
Paylaş