Mümtaz Soysal: Ulusal






Mümtaz SOYSAL
Haberin Devamı

MECLİS'teki kavganın, muhalefeti kızdıran kırmızı koltuklarla yok yere sinirlendiren beyaz duvarlardan ileri geldiği anlaşıldı.

Peki, iktidar milletvekilleri niçin kavga etmiş olabilirler acaba?

İçtüzük hükümlerinin ne kadar önemli olduğunu ayrıca belirtmeye gerek yok. Anayasa maddeleri gibi onlar da siyasal yaşamın temel kurallarından sayılır. Bundan ötürü, değiştirilmeleri de her zaman zor olmuş ve uzun sürmüştür. Sabır ister, sağduyu ve uzlaşma ister. Nitekim, daha önce 51 maddelik bir değişiklik önerilmiş, bunlardan bir kısmı üzerinde uzlaşılmıştı. Ama, onlar bir yana bırakıldı ve apar topar yeni bir paket getirildi.

İktidar liderleri şu günlerde niçin birdenbire böyle bir içtüzük değişikliği telaşına kapılmış ve Meclis'teki taburlarını acele seferber edip cepheye sürmüş olabilirler?

Yanıt basit; ama basit olduğu kadar da acıklıdır.

Üçüncü Niyet Mektubu'yla IMF'ye verilmiş sözler var ve bunlarla ilgili yasaların söz verilen süreler dolmadan bir an önce çıkarılması gerekiyor. Cottarelli ve tayfası, rezerv kredileri için 1.4 milyar dolarlık dilimi serbest bırakırken, ‘‘Programda gecikmeniz var; bir defalık, 15 Şubat'a kadar hoş görüyoruz ama, bir daha olursa vermeyiz!’’ dediler. Sorun bu.

Şimdi bakalım, gecikenler nelermiş.

Sırada ocak sonuna kadar çıkarılması gerekirken geciken ‘‘elektrik piyasası’’na ilişkin yasa tasarısı var: Son yıllarda bütün geri kalmış ülkelere kabul ettirilmeye çalışılan yönetim modeline uygun olarak, bu alanda da ‘‘düzenleme kurulu’’ oluşturmaya yönelik bir tasarı. Kurula bağlı bir de Elektrik Piyasasını Düzenleme Kurumu olacak ve sistem o Kurum'ca verilecek ‘‘lisans’’larla yürütülecek. Kısacası, ikiye bölünmüş TEK'ten doğan TEAŞ'ın bir de Üretim, İletim ve Ticaret-Taahhüt anonim şirketleri olarak de üçe parçalanmasının ardından, halkın elektriğini büsbütün özelleştiren ve yabancıların katılımına açan rezalet bir ‘‘sözde reform’’.

Halkın seçtiği insanlar işte bunun için birbiriyle ölümüne kavga ediyor.

Arkadan, üretim ve satış kooperatiflerini batıran bir sözde ‘‘tarım reformu’’na, Tekel'i ve şeker piyasasını özelleştiren, tütün üreticilerini Amerikan-İngiliz şirketlerinin sömürüsüne terk eden tasarılara sıra gelecek.

Parlamentonun çalışma düzeni böyle bir yasama programıyla kayıt altında.

Oysa, duvarında kocaman harflerle ‘‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’’ yazıyor. Mustafa Kemal'in sözleriyle, ‘‘bila kayd ü şart’’!

Şimdi, siyaset bir yana, hiç olmazsa hukuk açısından sormak gerekir: Ulusal egemenliğin bir bölümünü yasama yetkisi yoluyla kullananları kayıt ve şart altına alanlar kimlerdir?

Üçüncü Niyet Mektubu'nun müsveddesini yazıp veren Cottarelli mi?

O müsveddeyi temize çekip altına imza atan bürokratlar mı?

Bürokratları öne sürüp arkalarına saklanan sözde liderler mi?

Bu ne biçim bir ulusal egemenliktir ki, uğruna İstiklal Harbi yapılmış, padişahlık yıkılmış ve şimdi de ‘‘bir avuç dolar uğruna’’ Cottarelli'ye teslim edilmiştir?

Yazarın Tüm Yazıları