Paylaş
ALMANYA Cumhurbaşkanı'nın ‘‘Almancalı Hürriyet’’e abone olurken, Kapalıçarşı'da kendisine verilmiş ‘‘macun’’ndan söz etmesi ilginçtir. Çarşı'yı gezerken, herhalde karamela káğıdına sarılı nesneyi uzatıp ‘‘Başkan, bunu yiyin, size güç verecek, gücünüze güç katacak!’’ demişler. Sayın Johannes Rau bunu unutamıyor olmalı ki, önemli iki Türk görür görmez hemen sözünü etmiş.
Ertuğrul Özkök, ‘‘Biz de kendisine bunun padişahların kullandığı kuvvet macunu olduğunu söyledik’’ diyor; ama ne işe yaradığını ayrıca belirtmek gereğini duyup duymadıklarını yazmıyor.
İyice belirtmedilerse, Sayın Cumhurbaşkanı, Osmanlı hükümdarlarının çöküş dönemine gelinceye kadar fetih ordularının başında yer alıp kılıç ve gürz salladıklarını düşünerek, kuvvetli olmak isteyişlerini buna yormuş olabilir. Ya da, kalabalık haremlerle başetmek zorunda kalan ve hatta hızlarını alamayıp Duygu Asena'nın geçen gün yazdığı gibi şimdiki Atlas Sineması'nın bulunduğu yerde garsoniyer tutan padişahların ve sadece onların böyle bir gereksinim duymuş olduklarını düşünebilir. On binlerce insanın Manisa şerefelerinden atılan macunları nasıl kapıştığını hiç görmemiştir ki, aynı gereksinimin Türk erkeklerinin çok büyük çoğunluğunca da eskiden beri duyulageldiğini bilsin.
Türkçede ‘‘kuvvet’’ ve ‘‘iktidar’’ denince önce bunun akla geldiğini bilmez.
Zaten, bizdeki politika tartışmalarının da sık sık ‘‘erkeklik’’ kavramı çevresinde dönmesi bundandır. Daha bu salı günkü Meclis'te söz yine Derviş konusuna gelince, Fazilet'li Avni Doğan'ın, ‘‘bakan kılığında gelen müstemleke şefi’’ benzetmesini yaptıktan sonra, muhalefet sıralarına dönüp ‘‘Kürsüye çıkıp konuşun, erkekliğinizi gösterin!!’’ demesi dikkatinizi çekmiş olmalıdır.
‘‘Erkekliğinizi gösterin!’’ sözü, başka kültürlerde başka türlü anlaşılıp müstehcen görüntülere yol açabilir ama, bereket bizim Meclis'te derhal buraların kültürüne uygun olarak doğru anlaşılmış ve DSP Grup Başkanvekili hemen kürsüye fırlayıp ‘‘Şimdi erkeklik sözü edenler iktidar olduklarında çadırlarda fırça yemişlerdir’’ diyerek Erbakan'ın Kaddafi'yi ziyaretinde yaşananları anımsatmaktan kendini alamamıştır.
Macun ve erkeklik kavramlarına dayalı bir kuvvet ve iktidar yaklaşımının gerçek kuvvet ve iktidarın ne olduğu, ne olabileceği üzerinde pek fazla yoğunlaşmamış olması doğaldır.
Nitekim, güçlülüğü yalnız askeri güç biçiminde anlayanlarımız hálá çok. Düşünce sığlığından biraz uzaklaşabilenlerimizin ‘‘ekonomik güç’’ün önemi üzerinde durmaları bile çok kişiyi şaşırtır, sanki bunda büyük hikmet varmış gibi hayretlere ve bravolara yol açar. Asıl gücün, askeri ve ekonomik güçten de öteye, hatta bunların kaynağı olarak, bilim gücü olduğunu anlatmak, bütçesinden eğitime ancak yüzde 8 ödenek ayırabilen bir ülkede elbet çok zordur. Daha ötesi ve derini, örneğin adalet ve hak kavramlarını zihinlere yerleştirmenin, dürüstlüğe, saygıya dayalı ve sömürüden uzak bir düzen kurmanın nasıl yenilmez bir kuvvet yaratacağını savunmak ise, henüz, olmayacak hayallerin peşinden koşmak sayılabilir böyle bir toplumda.
Ama olsun, bu ülkenin bir gün böyle yetişmiş çocukların ülkesi olacağını düşünmek bile bir ‘‘Babalar Günü’’nün tesellisi olabilir.
Paylaş