Paylaş
HER şeyin bir haddi olmalı. İster ‘‘Kafama kitap atıldı!’’ yalanıyla, ister yirmi yıllık yanlış politikaların birikimyle çıkmış olsun, ciddi bir ekonomik krizde can havliyle bir şeyler yapmaya çalışmak ve bu arada uluslararası kuruluşlardan ve dost devletlerden yardım istemek her devletin hakkıdır. Hele Türkiye gibi, kendi bağımsızlığıyla birlikte Batı'nın çıkarlarını da korumak için ağır yükler altına girmiş, ittifaklarından hiçbirine ihanet etmemiş, üstelik biraz da dıştan önerilen gelişme modelleri yüzünden bu durumlara düşmüş bir ülkenin yabancılardan destek araması kadar doğal bir şey olamaz. Hatta bu, Türkiye için her yerde, herkesin önünde rahatlıkla savunulacak bir haktır.
Yalnız, bütün bunların belirli bir ciddiyet içinde yapılması gerekir. Ülkeyi bir bakıma kurtarırken başka bakımdan batırmak olmaz.
Son kriz boyu bu konuda yapılan siyasal ve diplomatik hatalar üzerinde yeterince durulmadı.
Küçük bir örnek mi? Sayın Derviş'in Paris'e uğrayıp destek araması.
Türk-Fransız ilişkilerindeki durumun temel nedeni ve Ankara'nın bu ilişkilere vermek istediği anlam neydi? Paris'le diplomatik, ticari, kültürel bağlar büsbütün koparılmış değildir. Türkiye'nin söylediği şu: ‘‘Biz Fransa'yı en güvenilir müttefiklerimizden biri bilirdik. Ama, Ermeni konusunda yapılanların güvenle ilgisi yok. Dolayısıyla, en yaşamsal konularımız olan askeri teknoloji ve telekomünikasyon konularında ihale bağlantısı içinde olamayız sizinle; bunlar yüzde yüz güvene dayalı olması gereken konulardır.’’
Şimdi, böyle bir ilişki düzeyi tutturduğunuz devletten aynı ölçüde yaşamsal olan kriz desteği rica etmenin anlamı ne olmuştur?
Papandreu ve Yunanistan konusunda yapılan gaf daha önemlidir.
Sayın Derviş, otelde Papandreu'yu kahvaltı buluşmasına davet etti. Yunanlı Bakan, diplomatik açıdan doğru davranıp durumu Türk Dışişleri'ne bildirerek sakınca olup olmadığını sordu. Aslına bakarsanız, Dışişleri, bu tuhaf durum karşısında, bakanlık mensuplarından birinin de bulunmasında yarar olacağını söyleyebilirdi.
Ülke var, ülke var. Yunan basınının da Avrupa'nın en dürüst basınlarından biri olduğu söylenemez. Nitekim, ertesi günkü Atina basınının başlıklarına bakınız:
Etnos: ‘‘Türkiye'den tarihsel yakarış: Yunanlılar, ne olur yardım edin!’’
To Vima: ‘‘Türk Çarı, Yunanistan'dan yardım istedi.’’
Eleftera Tipia: ‘‘Türkiye'den Yunanistan'a dramatik çağrı.’’
İyi mi?
Son haftalarda yaşananlar bir kez daha gösterdi ki, devlet adamlığı iki-üç haftada edinilebilecek bir nitelik değilmiş.
Paylaş