Paylaş
Ne televizyon vardı, ne de başka radyo istasyonu. Herkes her şeyi ‘‘1648 metre, 182 kilosikl’’ Ankara Radyosu'ndan dinlerdi. Orada her akşam bir de Feridun Fazıl Tülbentçi'nin ‘‘Geçmişte Bugün’’ konuşması olurdu.
Örneğin yıllar öncesinin bir 26 Ağustos akşamı, ‘‘880 yıl önce bugün, 26 Ağustos 1071'de Selçuklu Sultanı Alparslan, Bizans İmparatoru Romanos Dördüncü Diogenes'i Malazgirt'te yenerek Anadolu'nun kapısını Türkler'e açmıştı’’ diye başlar, sonra 26 Ağustos 1922'ye geçip Anadolu kapılarını son defa zorlayanlara karşı girişilen Büyük Taarruz'u anlatırdı.
Olaylar arasında bağlantı kurmaya kalkışmadan, yalın bir anlatımla.
Evet, binlerce, yüzlerce, onlarca yıl önce değil, sadece bir yıl önce bugün, 15 Şubat 1999'da saat akşamın 7'sini 25 geçe Abdullah Öcalan, Kenya'nın başkenti Nairobi'de Yunan Büyükelçiliği'nden çıkarken yakalanmıştı.
Cebinde Rum gazeteci Lavros Mavros adına çıkarılmış Kıbrıs pasaportuyla.
Sonraki soruşturmaların da ortaya koyduğu gibi, Kenya'dan önce 1 Şubat günü Yunanistan'a son girişinde de o pasaportu kullanmış, Atina yakınlarındaki Glifada'da iki gece kaldıktan sonra Korfu üzerinden Afrika'ya geçmişti.
O geliş, Yunanistan'a üçüncü gelişiydi. İlk önce, 9 Ekim 1998'de Suriye Havayolları'nın tarifeli uçağıyla, yanında Rozerin Lazer kod adlı sekreteriyle Atina Havalimanı'na inerek transit salonunda bir süre bekleyip Rusya'ya uçmuştu. İtalya macerası da Yunanistan'da ilgiyle izlenmişti. O zamanki Dışişleri Bakan Yardımcısı Yorgo Papandreu, 17 Kasım 1998'de verdiği demeçte, ‘‘Öcalan krizi, yalnız İtalya'nın değil, bütün Avrupa'nın sorunudur’’ demekte, İtalya'yla dayanışmaya girilmesi çin Avrupa Birliği'ne çağrıda bulunmaktaydı.
Öcalan, İtalya'dan 16 Ocak'ta ayrılıp Rusya'ya gitti, Emekli Amiral Naksakis'in kiraladığı özel jetle tekrar Atina'ya döndü. Girişi VIP salonundan, iki gecelik ikameti ise Attiki kıyısındaydı.
Resmi makamların haberi vardı; ama uluslararası hukuka göre, aranan teröristin adalet önüne çıkarılması için işbirliği yapma yükümlülükleri olduğu halde, olayı yalanlıyorlardı. Sonra, Öcalan'ın Minsk'e uçması sağlandı. Gerisi malum: Üçüncü girişi ve sığınsın diye Kenya'ya yollanıp elçilikte saklanışı.
Dünkü geçmişi anlatmak, bugünü zehirlemek için değildir.
Tekrar tekrar belirtmek gerekir ki, Ege kıyılarındaki iki halkın yan yana barış içinde yaşaması herkesin çıkarınadır ve mutlaka sağlanmalıdır.
Ama, bu barışın, hayaller ve duygular üzerine değil, gerçekler ve çıkar dengeleri üzerine kurulması gerekir. Bilinmelidir ki, kendi çıkarları için her şeyi yapmayı, hatta terörizme kucak açmayı göze almış bir komşu, şimdi attığı her adımı da hesapla atmakta, sorunlara ve insanlara aptal áşık gülümsemesi yerine istediğini elde etmeye yönelik bir azimle yaklaşmaktadır.
Anadolu'da, Ege'de, Kıbrıs'ta yakın geçmiş unutulmak ve unutturulmak üzere yaşanmadı; aksine, tekrarlanmaması için iyi bilinmesi, barış içinde insanca ve dostça yan yana yaşayış için atılacak adımların ona göre atılması gerekir.
Paylaş