Paylaş
ÜNLÜ ‘‘Bir deli kuyuya taş atmış, kırk akıllı çıkaramamış’’ sözünü alıp birkaç türlü yer ve ad değiştirme yapabilirsiniz; kuyu başında kimi deli, kimi akıllı saydığınıza bağlıdır. Cumhurbaşkanı'nın akılcı gerekçelerle geri çevirdiği tasarı dolayısıyla ortaya çıkan çekişme yüzünden yeni deliliklerin yaşanacak olması da ayrı.
Derdi başından aşmış bir Türkiye'nin bir de bu konuyla uğraşması ve hele devlet organları arasında acayip zıtlaşmaların belirmesi olacak şey değil. Kaprisin, densizliğin ve miyopluğun bu kadarı birez fazla değil mi? İşin bu noktaya varacağı önceden bilinmiyor muydu? Tek heveli af sözcüğünün ağızdan çıkmasıyla birlikte umutların alevleneceğini ya da intikam duygularının canlanacağını kestirmek için káhin olmak gerekmiyordu.
Korkulanın eninde sonunda başa gelmesi ve Öcalan'ın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararıyla yasadan yararlanması bile gündemdedir. Şöyle bir senaryo düşünün: Cumhurbaşkanı, Meclis'in hiç değiştirmeden yolladığı yasayı, genel affa yol açma olasılığından çekinerek ve hukukçu sıfatıyla bağrına taş basarak, Anayasa Mahkemesi'ne gitmeden yayımlasa, hapistekilerden biri yargıya başvurarak kendisinin de yasadan yararlanması gerektiğini ileri sürüp eşitlik ilkesiyle çelişen yasanın Anayasa'ya aykırılığını iddia etse, mahkeme iddiayı ciddi bulduğunda yasa dönüp dolaşıp yine Anayasa Mahkemesi önüne gelmeyecek mi? Oradan ters bir karar da çıksa, kişisel başvuru hakkının henüz kabul edilmediği daha önceki dönemlerden farklı olarak, o karar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önüne getirilip uygulanan yasanın eşitlik ilkesine aykırı olduğu sonucuna yine varılamaz mı?
Açıkça görülüyor: İstenmedik sonuçların ortaya çıkmasından yana olmayan Meclis üyeleri için tek seçenek var: Bu sevdadan vazgeçerek, liderlerin kendi aralarındaki uzlaşmaya aldırış etmeden yasanın Çankaya'ya geri yollanmasına karşı çıkmak. Unutmamaları gerekiyor ki, parlamenter sistemler arasında parti disiplinin en sert uygulandığı İngiltere'de bile af gibi ‘‘vicdani kanaat’’ konusu sayılan konularda asla disiplin uygulanmaz.
Türkiye'nin bu çeşit çıkmazlarla artık sık sık karşı karşıya kalması, sistemdeki ve siyasal kadrolardaki çürüyüşün yadsınmaz sonucudur. ‘‘Bir defacık’’ delinmekle bir şey olmayacağı söylene söylene yalama olmuş kuralların ve sözde devlet adamı liderlere ayrılmaz biçimde yamanmış siyasilerin ülkesinde, çivisi çıkmış bir devlet yapısı ve çapları sorunların büyüklüğüne yetmeyen insanlar.
İç güvenlik güçlerinin parçalanmışlığında polislerin bile ayaklandığını görenler, kaç gündür ‘‘bir yerlerde kimlerin hangi düğmeye bastığını’’ araştırmakla meşguller. Bilmiyorlar ki, yıllardır, tek bir düğmeye değil, devletin ve toplumun çeşitli köşelerinde birçok düğmeye birden basılmış, cumhuriyetin sağlam ne kadar kurumu, kuruluşu, okulu ve işletmesi varsa hepsi çağın gidişine uyum uğruna plansız ve yönsüz bir çürüyüşün kucağına itilmiştir.
Paylaş