BUNDAN tam iki yıl önce, 2000 yılının Temmuz ayıydı.
Birkaç gün sonra seçim kararı dolayısıyla İçişleri Bakanlığı koltuğunu bırakacak olan Rüştü Kazım Yücelen, o dönemde İnsan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanlığı görevini yürütüyordu.
ANAP Lideri Mesut Yılmaz da henüz kabinede Başbakan Yardımcılığı görevini üstlenmemişti.
Eski Başbakanlık binasında devlet bakanlarının bulunduğu bölümün ikinci katındaki odasında Yücelen'le sohbet ederken, ‘‘Bir söz istesem verir misin?’’ dedi ve sustu.
İsteğinin ne olduğunu sorduğumda, ‘‘Yine gazetecilik yaparsın’’ diyerek devamını getirmedi.
Yazmayacağımız sözünü verdikten sonra, kısa bir süre daha durakladı.
Gözlüğünü hafifçe aşağı indirdi, yine çenesini göğsüne doğru değdirdiğinde önemli açıklamanın geldiğini fark etmemek olanaksızdı. Dik bir bakışla konuşmaya başladı:
‘‘İdam kalkmalı, anadil serbest kalmalı. Bunun olması için Bakanlar Kurulu'na teklif götüreceğim.’’
Adını söylemiyordu ama bahsettiği, daha sonraki iki yıl içinde hemen her gün her siyasinin ağzından duyulacak olan Kopenhag kriterleriydi.
Bir an önce yerine getirilmesi gerektiğinin altını çiziyordu.
Verdiğimiz söz gereği sonraki günlerde konuya hiç girmedik.
Bir hafta sonra bir grup gazeteciye, ‘‘İdam kalkmalı, anadilde öğrenim ve yayın serbest olmalı’’ açıklamasını yaptığında tepkiler çığ gibi gelmeye başlamıştı.
21 EYLÜL 2000
Yücelen buna hazırdı.
Hatta, ‘‘Kendi partimden bile çok büyük tepkiler alacağımı biliyorum’’ diyordu.
Nitekim öyle de oldu, ANAP içinden de ‘‘Rüştü Bey eski kimliğini kaybetti herhalde, Kürtçe'yi kaldırıp, idamı serbest bırakacakmış. Oldu olacak Apo'yu da serbest bıraksın’’ diyenler oldu.
Tartışmalar sürerken, 21 Eylül 2000 tarihinde dediğini yaptı ve Kopenhag kriterlerine ilişkin yasa tekliflerini Bakanlar Kurulu'na özel gündemle getirdi.
TBMM'den dün sabaha karşı çıkan ve Bekir Coşkun'un deyimiyle ‘‘uygarlık değiştiren’’ kanunların ilk tohumu da o gün Bakanlar Kurulu'nda atıldı.
Tepkiler yükselirken Başbakan Bülent Ecevit, bazı bakan arkadaşlarının olumsuz yaklaşımına rağmen tasarının arkasında durdu, bir adım geri atmadı.
Bir diğer isimsiz kahraman da Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk idi.
O günkü kararlılığı, dün günün ilk saatlerinde yasalar Meclis'ten çıkana kadar da bir nebze eksilmeden devam etti.
ÇANTA İÇİNDE GENEL SEKRETER
Yücelen, kamuoyuna Kopenhag kriterleri ile ilgili açıklama yaptığı temmuz ayında Türkiye'de bir gelişme daha yaşandı.
Bakanlar Kurulu, Avrupa Birliği Genel Sekreterliği'nin kuruluşuna ilişkin karar aldı.
Başına da o dönemde Birleşmiş Milletler'deki görevini tamamlayıp dönen Büyükelçi Volkan Vural getiriliyordu.
Vural'ın ne bir odası, ne çalışma mekánı, ne de ekibi vardı. Tek başınaydı. Elinde bir çanta, içindeki belgelerle Türkiye'yi AB'ye taşımanın peşine düştü.
Sonunda, Başbakanlık için yapılan inşaat halindeki Tekel Binası'nda yer bulundu.
Genel Sekreter Yardımcılığı'na Büyükelçi Volkan Bozkır getirildi.
Vural ve Bozkır, yanlarında çalışacak AB müktesebatı konusunda uzman olan kişileri bulabilmek için günlerce uğraş verdi. Tarih 2000 yılının Eylül ayını gösteriyordu.