Paylaş
Ondan da öte sinemadan tiyatroya, resimden heykele, hatta felsefeden edebiyata hangi dalda olursa olsun, kurgudan yaratıcılığa, seçilen malzemeden kullanılan renklere yemek yapmakla aralarındaki benzerlikler saymakla bitmez.
Kimi zaman birer obje, kimi zaman da yöntem olarak birbirlerinden etkilenirler. Bundan ötesi ise bir başka yazının konusu olacak kadar derin ve karmaşık...
Hafıza oyunları
Günümüz resminin en yetkin temsilcilerinden Temür Köran’ın “Sezgiler ve İzler” başlıklı sergisi geçtiğimiz hafta sonu Evin Sanat Galerisi’nde açıldı. Ancak önce anılar eşliğinde geçmişten bugüne kısa bir yolculuk... Temür Köran ve resimleriyle Evin Sanat Galeri ile çalışmaya başladığı yıllarda canım arkadaşım Evin İyem sayesinde tanışmış ve yıllar içinde üçümüzün tanışıklığı dostluğa evrilmişti.
Bu yüzden de hemen hemen her sergisine gittiğim, TRT’de çalıştığım dönemde mini bir belgeselini çektiğim, yazılı basına geçtikten sonra da birçok kez röportaj yaptığım Temür Köran’ı anlatmak hem kolay hem de zor.
Siverekli bir ağa çocuğunun 6-7 yaşlarında başlayan resim yapma serüveni çok ilginçtir. Annesinin arzusuyla ilkokuldan sonra, babasının da doktor, mühendis olma hayalleriyle İstanbul’a yollanır.
Ama o sünnetinde kasabanın doktorunun hediye ettiği suluboya takımıyla gizli gizli resim yaparak başladığı ressam olma hayalini lisedeki sanat tarihi ve resim hocasının sen akademiye git önerisiyle gerçeğe dönüştürür.
İlk sergisini 1989 yılında açar. Ardından iki yıla yakın bir süre ABD’de Seattle’da bir atölye kiralayarak çalışmalarını sürdürür. 1997 yılında yolu Türkiye’de galericilik anlayışını bambaşka bir ruha büründüren Evin İyem’le kesişir.
Göçebe Bellek, İçerisi ve Dışarısı, Seyir, Ağaç, Göç, Terk, Muğlak çok iyi hatırladığım ve bende iz bırakan, insanı merkezine alan bu sergilerin her birinde form, renk, kompozisyon gibi plastik öğelerinin yanı sıra dönemin ruhuna ve meselelerine de değinir.
Evin bana bir sohbetimizde “Temür yaşadığı hayatı, o anki duygularını resmettiği için bu kadar başarılı” demişti ki buna ben da katılıyorum.
Temür Köran da 2019’da açtığı “TERK” sergisini, 2018’de aramızdan ayrılan 22 yıl birlikte çalıştıkları Evin İyem’e ithaf etmişti; “Evrendeki en yakın arkadaşlarımdan birini kaybettim. Hayatıma yön veren iki kadın olmuştur bir annem biri de Evin’dir” diyerek...
Nuri İyem’in önerisiyle eşi Ümit İyem’le birlikte kurdukları bu özgün sanat evi şimdi üçüncü kuşak Osman İyem ve eşi Gizem İyem’le yoluna devam ediyor.
SEZGİLER VE İZLER
Temür Köran, 23’üncü kişisel sergisi “Sezgiler ve İzler”de soyut ve somut, bireysel ve kolektif hafıza arasındaki etkileşimi her zamanki gibi renkler ve figürlerin dansı eşliğinde sanki bir sis perdesinin ardındaymış gibi anlatıyor.
Bu duyarlı duruş hiç kuşkum yok bireysel ve toplumsal olarak kendimizi çıkmazda hissettiğimiz, felaketlerle, savaşlarla, göçlerle insanlığın üstüne kâbus gibi çöken bir dönemde izleyicisine iyi gelecektir.
Ayrıca beni son yıllarda azalttığını düşündüğüm turuncu, kırmızı, mavi, sarı gibi umut veren renklerin en sevdiğim tonlarına ağırlık vermesi de çok mutlu etti. Bebek’e yolunuzu düşürün ve 21 Haziran’a dek açık kalacak bu sergiye vakit ayırın derim...
Pestisitler ve biz
Greeen Peace Türkiye İstanbul’da beş zincir marketin mağazalarından ve farklı semt pazarlarından alınan 14 tür sebze ve meyveye ait 155 ayrı örneği uluslararası akredite bir laboratuvarda incelettiği ‘Pestisitler ve Çocuklar’ raporunun sonuçlarını geçtiğimiz günlerde açıkladı.
Rapora göre salamura yaprak, yeşil sivri, dolmalık biber, ıspanak, marul, patlıcan, armut, üzüm, elma gibi örneklerin yüzde 61’inde (94 ürün) birden fazla pestisit kalıntısı, yüzde 43’ünde (64 ürün) ise çocuk sağlığı açısından risk oluşturan en az bir pestisit kalıntısı tespit edilmiş.
Ürünlerin yüzde 31,6’sında (49 ürün) ise hormonal sistem bozucu, nörolojik gelişim etkileyici ve kanserojen olduğu bilinen pestisitlere rastlanmış.
Analiz sonuçlarını değerlendiren Greenpeace Türkiye Direktörü Berkan Özyer, Tarım ve Orman Bakanlığı pestisit analiz sonuçlarını açıklamalı diyor ve ekliyor “Pestisit kullanımını azaltacak veya tamamen ortadan kaldıracak organik-ekolojik üretim yöntemleri ülke genelinde kamusal olarak teşvik edilmeli ve yaygınlaştırılmalı. Sağlıklı ve temiz gıdaya ulaşma hakkı çocukların en temel hakkı.”
Çocuklara vurgu onlarda yarattığı özel sağlık sorunlarının yanı sıra sanırım dikkati pestisitlere çekmek için daha çarpıcı bir yöntem olarak düşünüldü.
Umarım rapordan yetişkinler pestisitli gıdaları tolere edebilir diye bir sonuç çıkaranlar olmaz. Sağlıklı ve temiz gıdaya ulaşmak çocuk, genç, yaşlı tüm insanların hakkı...
Paylaş