Bundan önceki yazımda, Aygün’le ilgili Change.org sitesinde açılan ‘Birleşmiş Milletler ve Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı: #BünyaminAygünSerbestBırakılsın, imza kampanyasına katıldığımı ve bunu hem Twitter hem de Facebook’ta duyurduğumu belirtmiştim. Birçok arkadaşıma bu çağrıma destek verdikleri için teşekkür ediyorum. Aygün’ün serbest bırakılması için 5 Aralık Pazar günü Galatasaray meydanından başlayarak Tünel meydanında biten bir gösteri yapıldı. Akşam saatlerinde ise hürriyet.com.tr’, ‘Son Dakika’ haberiyle ‘Bünyamin Aygün serbest. Onu teslim alan MİT ekibiyle Suriye’den Türkiye’ye girmek üzere’ anonsuyla Aygün’ün hürriyetine kavuştuğunu duyurdu.
MİT OPERASYONUYLA KURTULDUhurriyet.com.tr’nin, dakika dakika izleyip okuyucuya ulaştırdığı haberlerinde ‘Aygün’ü rehin tutulduğu yerden kurtarmak için MİT devreye girdi. MİT’in Dış Operasyonlar Başkanlığına bağlı 8 kişilik bir tim, dün akşam sınırdan 20 kilometre içeri geçerek Bünyamin Aygün’ü teslim aldı. Akşam saat 21.00 sıralarında Aygün ve beraberindeki tim Cilvegözü Sınır Kapısı’ndan Türkiye’ye giriş yaptı. Burada Hatay Vali Yardımcısı Mehmet Eriş tarafından karşılanan Aygün, gazetecilere yaptığı açıklamada, “80 milyonluk bir ülkenin vatandaşı olmaktan gurur duyuyorum. Kaçırılmamda El-Kaide bağlantısı olduğunu düşünüyorum. Suriye’de çok zor günler geçirdim. Kurtarılmamda emeği geçenlere teşekkür ederim” dediğini duyurdu.
SERBEST KALMASI İÇİN İMZA VERDİĞİNİZ AYGÜN SERBESTBünyamin Aygün serbest kalınca Change.org sitesinden imza kampanyasını başlatan Gazeteci Ahmet Hilmi Hacaloğlu Adına şu mesaj geldi. “Merhaba Muammer, ‘Önce beni infaz edeceklerdi. Ancak hakkımda haberler çıktıkça casus değil gazeteci olduğum anlaşıldı’. Bu sözler serbest kalması için imza verdiğiniz Suriye’de kaçırılan gazeteci Bünyamin Aygün’ün Türkiye’ye girdikten sonra verdiği ilk mülakattan. Sizin hiç azımsanmayacak desteğiniz, sosyal medyada yürüttüğümüz kampanya ve bunun yansımaları Bünyamin Aygün’ün gazeteci olduğu gerçeğinin kaçıranların nezdinde de tescillenmesinde rol oynadığı aşikâr. Desteğinize minnettarım.
AYGÜN’E ÖZGÜRLÜK TALEBİ TÜM DÜNYAYA DUYURULDUHatırlayın change.org’da başlayan kampanyanın ardından, Bünyamin Aygün’ün tutsaklığı medyada hep daha görünür oldu. Geçtiğimiz hafta ortasında biz gazeteci meslektaşları altı dilde ‘Bünyamin Aygün Serbest Bırakılsın’ ana fikirli bir video yaptık. Sosyal medyada dolaşıma soktuğumuz video Türkiye’de birçok televizyon kanalında gösterildi. Böylece sizin desteklerinizle ivme kazanan kampanya, ülke gündeminde ön sıralarda yer buldu. Dün de gazeteci meslektaşlarının örgütlediği ‘Bünyamin Aygün Serbest Bırakılsın İnisiyatifi’ Galatasaray’dan Tünel’e yürüdü. Aralarında sizden insanların da olduğu yüzlerce insan, bu eylemle ‘Bünyamin Aygün’e özgürlük’ talebini tüm dünyaya haykırdı. Aramızda pusette çocuklar da vardı, 80’ine merdiven dayamış emekli gazeteciler de. Herkesin gözünde müthiş bir inanç vardı. Sonra karşımızda TOMA ve çevik kuvvet polisini gördük. Evet, polis başta yürüyüşe izin vermedi. Ancak İstanbul Valisi’yle yaptığımız görüşme sonucunda barışçı eylemimizi tescil ettirdik ve ‘Bünyamin Aygün Derhal Serbest Bırakılsın’ eylemimizi başta öngördüğümüz şekilde tamamladık.
GAZETECİ OLDUĞU ANLAŞILINCA
Eylem sonrası eve döndüğümde Anadolu Ajansı’nın ‘Bünyamin Aygün serbest bırakıldı’ haberi ‘son dakika’ olarak önüme düştü. Sonra çokça İHH’nın temasları sonucu MİT görevlilerince getirildiği yazıldı. Hepsine teşekkürler. Ama Bünyamin Aygün’ün de ‘Önce beni infaz edeceklerdi. Ancak hakkımda haberler çıktıkça casus değil gazeteci olduğum anlaşıldı’ cümlesinde vurguladığı gibi sizin çabanız da en az adı geçen kurumlar kadar önemliydi, tekrar teşekkürler. Bu kampanya bir kez daha göstermiştir ki bugünün dünyasında yurttaşların rolü büyüktür. Bir imza atmak ve o imzanın arkasında durmak önemlidir, anlamlıdır. Elbette bir imzayla dünyayı değiştiremeyiz ama dünyayı değiştirmek için bir adım atarız. Tekrar size ve bu kampanyaya destek veren Change.org’a teşekkür ederim”.
Change.org sitesi açılınca sayfada ‘Birleşmiş Milletler ve Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı: #BünyaminAygünSerbestBırakılsın- Kampanyaya İmza Ver! Notuyla karşılaştım. Altında da ‘Kampanyayı sosyal ağlarda paylaşarak ya da arkadaşlarına duyurarak daha çok imza toplanmasını sağlayabilirsin’ notunu görünce hemen imza vererek görüşünü paylaş bölümüne şu notu yazdım.
GAZETECİLERİ NEDEN KAÇIRIYORLAR?
“Gazeteciler susturulursa kamuoyunu bilgilendirecek kimse kalmaz. Çatışma bölgelerinde katiller, diktatörler istedikleri gibi at oynatırlar. Yaptıkları katliamlardan işkencelerden kimsenin haberi olmaz. Gazeteci halkın sesidir, kaçırarak susturmak isteyenler pisliklerinin ortaya çıkmaması için bu yollara başvururlar. Bünyamin Aygün'ün şartsız ve derhal serbest bırakılması, bıraktırılması gerekir”.
TWITTER VE FACEBOOK’TAN DESTEK
Ardından hemen bir tweet attıktan sonra Facebook sayfamda şu notla paylaştım ‘Değerli Arkadaşlarım, Meslektaşlarım, bazı arkadaşlarım bu link Virüs mü? Diye uyardılar. Bu bir virüs değildir. Gazeteci arkadaşımıza sahip çıkmak için düzenlenen bir kampanyadır. Gazete fotoğrafçısı arkadaşımız Bünyamin Aygün, röportaj yapmak üzere gittiği Suriye'de muhalif gruplarca kaçırıldı. Bünyamin Aygün’ün serbest bırakılması için bir imza kampanyası başlatıldı. Birleşmiş Milletler ve Türkiye Dışişleri Bakanlığı’nın göreve çağrıldığı ‘Change.org’ sitesinin kampanyasına katılmak için aşağıdaki linke tıklayıp destek olabilirsiniz. Peşin teşekkürler’.
CHANGE.ORG'DAN GELEN MESAJ
Arkadaşlarım Facebook’ta her paylaştığında e-mailime ‘Şu arkadaşınız da paylaştı, teşekkür ederiz’ mesajı ve son olarak şu bilgi notu geldi. Hilmi Hacaloğlu tarafından başlatılan #BünyaminAygünSerbestBırakılsın kampanyasını imzaladın ve yaşadığı dünyayı değiştirmek için Change.org'u kullanan 50 milyon insana katıldın. Muammer, biz bu siteyi dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek için insanları bir araya getirmesi umuduyla kurduk, senin de bunun bir parçası olduğun için çok heyecanlıyız. Teşekkür ederiz ve Change.org'a hoş geldin! Herkes bir kampanya başlatabilir. Sitemiz nerede olursa olsun bir kişinin kampanya başlatmasına olanak sağlar. Kampanya başlatmak ücretsizdir ve değiştirmek istediğin herhangi bir şey hakkında olabilir. Kurucu-Ben Rattray.
Hafıza silme ancak kurgu bilim filmlerinde olur’ diyenler yanılıyor. Zira Bilim adamlarının bu sorulardan yola çıkarak yaptıkları araştırmalar insan hafızasından istenmeyen şeylerin silinebileceğini ortaya koydu. Peki, bu nasıl gerçekleşiyor?
Hafızadan istenmeyen anıları sildi
Hollanda’nın Nijmegen kenti Radboud Üniversitesi Hastanesi bilim adamı Marijn Kroes ekibiyle yaptığı çalışmalar neticesinde insan hafızasından istenmeyen anıların silinebileceğini kanıtladı. Kroes şiddetli depresyon geçiren 42 kişi üzerinde gerçekleştirdiği deneyler sırasında üç gruba ayırdığı deneklerin beyinlerindeki ‘Hassas hedefli Elektroşok-ECT’ terapisi uygulayarak sonuca ulaştığını açıkladı.
Bu deneyler sonucu İnsan beyninden istediği hatıraları silmeyi başaran Kroes, elektroşoka tabi tutmadan önce bütün deneklere iki olayın görüntülerini izletti. Birinci olayda bir arabanın çarparak öldürdüğü bir gencin, ikincisinde saldırıya uğrayan bir kişinin görüntüsü vardı. Tam bir hafta sonra bütün deneklere bu iki görüntüden sadece birini bir kez daha gösterdi ve gönüllüleri üç gruba ayırdı.
Gördüklerini hatırlamadılar
Birinci gruba önce elektroşok uygulandı ve hemen sorulan sorulara cevap vermeleri istendi. İkinci grup elektroşok yapıldıktan 24 saat sonra sorulan sorulara cevap vermeye tabi tutuldu. Üçüncü gruba da Elektroşok uygulamadan soruları cevaplamaları istendi. Neticede birinci ve üçüncü gruptaki denekler gösterilen iki olayı çok iyi hatırlarken, sorulara 24 saat sonra cevap vermesi istenen ikinci gruptakilerin sadece bir kez gösterilen görüntüyü hatırladıkları ancak elektroşoka tabi tutulmadan önce gösterilen görüntüyü hiç hatırlamadıkları görüldü.
Hafızaya bilgi de yüklenebilir
Yıllardır beraberindeki heyetle ABD, Japonya, Belçika, Fransa, Hollanda, İsveç, Norveç, Almanya gibi Avrupa’nın birçok ülkesinde devlet kurumlarından ve güvenlik birimlerinden izinli konferanslara katılıyor toplantılar düzenleyerek Doğu Türkistan’da Çin’in uyguladığı baskı ve şiddet politikalarını anlatıyor. Son olarak beraberindeki Kongre üyeleriyle Temsil Edilmeyen Milletler ve Halklar Örgütü (UNPO) ile Liberaller ve Demokratlar Birliği’nin Avrupa Parlamentosu’nda organize ettiği “Çin liderliği Uygurlar konusunda diyaloga hazır mı?” konferansına katıldı.
RABİA KADİR AVRUPA PARLAMENTOSU'NDA / FOTO GALERİ
Düğüne katılmama bile izin verilmedi
Rabia Kadir, “Biz insanlarımızın durumlarını uluslararası Arena’ya taşıyıp Çin’in demokratik hak ve özgürlükler konusunda daha duyarlı olması için Batı’nın dikkatini çekmeye çalışıyoruz. İllegal hiçbir şey yapmıyoruz. Bütün ülke ve uluslararası kurumlar beni ‘Dünya Uygur Kongresi Başkanı’ ve ‘Uygur Türklerinin lideri’ sıfatıyla ağırlıyor ama Türkiye, bırakın toplantı veya konferansı, Kongre Başkan Yardımcısı Seyit Tümtürk’ün kızının düğününe katılmak için bile bana vize vermedi” diyerek gönül koyuyor.
Erdoğan destek vermiştiBaşbakan Erdoğan 2009 da Urumçi olaylarından sonra “Çin’in Doğu Türkistan’da yaptığı katliamdır, bu politikalarını derhal durdurmalıdır, yoksa konuyu BM, Avrupa Parlamentosu, İslam konferansı ve uluslararası platformlara taşıyacağız” diyerek Doğu Türkistan halkına çok net bir destek vermişti. Daha sonra Çin’le ekonomik, siyasi, askeri ve stratejik bir anlaşma imzalandı. Ardından Dışişleri Bakanı Davutoğlu, sonra Başbakan Erdoğan Doğu Türkistan ziyaretinde bulundu.
Çin’e Toprak bütünlüğü güvencesi
12 Aralık 2003 günü vefat eden Aliyev, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra bağımsızlıklarını kazanan ve şimdi her biri ayrı birer devlet olan 15 cumhuriyetin oluşturduğu Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) Başkanı ve Komünist Partisi Genel Sekreteri Mihail Gorbaçov’la ters düşmüştü.
MUAMMER ELVEREN - HAYDAR ALİYEV ÖZEL KARELER / FOTO GALERİ
Haydar Aliyev’le 30 yıl Sovyet Gizli Servisi üst düzey yöneticilerinden biri olarak görev yaptığı ve KGB’nin peşine düştüğü bu çalkantılı dönemde tanıştım. Moskova’daydı ve Politbüro’da Gorbaçov’la araları Azerbaycan politikalarına karşı çıktığı için açılmıştı. Gazetenin Moskova temsilcisiydim, Kremlin Sarayı'nda Sovyetler Birliği’nin yasama organı SSCB Yüksek Sovyeti'ni yöneten Yüksek Sovyet Prezidyumu'nun Azeri asıllı Türkçe tercümanı Cafer Abbasov’la tanışmıştım. Kendisine, Haydar Aliyev’le görüşmek istediğimi söyleyince "Çok zor, hem Gorbaçov aleyhinde açıklama yaptığı hem de Ermenilerin Dağlık Karabağ saldırıları karşısında Moskova’nın tutumunu eleştirdiği için KGB tarafından aranıyor. O da yakalanmamak için devamlı adres değiştiriyor" dedi ve ekledi:
"Ama istersen seni kızı Sevil ile tanıştırabilirim."
Gerçekten de birkaç gün sonra beni Aliyev’in kızı Sevil ile tanıştırdı. Sevil’e babasıyla mutlaka görüşmek istediğimi söylediğimde "Nerede kaldığını bilmiyorum, o beni arıyor öyle görüşüyoruz. Madem gazetecisiniz durumu biliyorsunuz, babam Gorbaçov’la tartıştıktan sonra Sovyet Politbüro'daki görevinden ve diğer görevlerinden ayrıldı. Bu arada annem vefat etti, her şey üst üste geldi. Bir süredir rahatsızdı, yeni hastaneden çıktı biraz toparlasın beni aradığında söz veriyorum mesajınızı ileteceğim" dedi.
Air Force One’a kimler bindi?
Obama kendisinden önceki Başkan George W. Bush, Bill Clinton ve Jimmy Carter’ı törene davet etti ama Devlet Başkanlığı uçağı ‘Air Force One’a eşi Michelle Obama, Bush ve eşi Laura ile Dışişleri eski Bakanı Hilary Clinton’u aldı. Peki ya Bill Clinton eşi başkanlık uçağında olduğu halde o neden uçakta yoktu? Çünkü ‘Clinton Vakfı’ onun Brezilya’da bir konferansta olduğu için ücretini kendi ödediği biletle Güney Afrika’ya direk uçtuğunu açıkladı. Carter da kendi aldığı biletle tarifeli bir uçakla Güney Afrika’ya gitmeyi tercih etti.
Elysee Sarayı’nda ince hesaplar
Fransa’da François Hollande birlikte yaşadığı gazeteci Valerie Trierweiller, Dışişleri Bakanı Laurent Fabius, Adalet Bakanı Christiane Toubira ve Güney Afrika’nın Soweto kenti eski Rahibi Lafont’u Cumhurbaşkanlığı uçağına alırken davet ettiği Sarkozy’yi uçağına almadı. Peki ne yaptı? Elysee Sarayı eski Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin Cumhurbaşkanlığına ait ayrı bir uçakla gideceğini açıkladı ama bir sorun vardı. Güney Afrika’ya ya Cumhurbaşkanına tahsis edilen Airbus A-330 ya da Falcon uçakları arasında tercih yapılması gerekiyordu. Delegasyonlar birkaç kişiden oluştuğu için Elysee Sarayı’nda hesaplar yapıldı, A-330-200‘un uçuş saati yaklaşık 20.000 Euro’ya, Falcon’ların uçuş saati 16.000 Euro’ya geliyordu. Paris-Johannesburg arası yaklaşık 11 saat olduğuna göre Falcon 7X’la gidildiğinde iki uçak farkı gidiş geliş aşağı yukarı 180.000 Euro’ya geliyordu. Falcon’ların bir tanesi hazırdı ancak ikincisi Çin seyahatinde olan Başbakan Jean-Marc Ayrault’daydı. Hemen haber verildi, Ayrault ziyaretini kısa tutup geri döndü böyle Hollande’la Sarkozy devlete ait iki ayrı uçakla Güney Afrika’ya gittiler ama törende yan yana oturup sohbet bile ettiler.
Dilma Rousseff farkı
Gelelim Brezilya Devlet Başkanı Dilma Rousseff’e o da kendisinden önceki Başkan Lula da Silva ve muhalifi Fernando Henrique Cardoso’yu davet ederek Devlet Başkanlığı uçağında birlikte uçtular, dolayısıyla seyahati hükümet üstlendi. Rousseff aynı görüşte olmadığı Cardoso ile birlikte törene katıldığını attığı bir tweet’le, ‘Farklı görüşte de olsak günlük tartışmalardan ve farklılıklarımızdan sıyrılıp birlikte olabilmek çok güzel bir duygu’ sözleriyle duyurdu.
İngiliz centilmenliği
Peki İngiltere cephesinde durum nasıldı? Kraliyet tacının varisi Prens Charles’ın seyahati kraliyet bütçesinden karşılandı. Başbakan David Cameron önceki Başbakan Gordon Brown, Tony Blair ve John Major’u davet etti. Hepsi İngiltere’de ‘10 Downing Street’ namıyla ün salan başbakanlık binasının eski oturanları olarak ticari havayoluyla ve hükümetin ödediği biletlerle törene katıldılar. Evet, gördüğünüz gibi bu liderlerin hepsi iktidarda ama yaptıkları harcamaları gizlemedikleri ve halkla paylaştıkları için uluslararası medya bu detayları yazabiliyor.
485 milletvekilinin katıldığı oylamada kanun 138 ‘hayır’ ve 79 çekimser oya karşı 268 oyla kabul edildi. Fahişelerle pazarlık yapan ‘müşteri’leri cezalandırılmayı öngören kanunun oylamasına meclisteki 577 parlamenterden 485’i katıldı. Kanun cinsel bir eylemi parayla satın almak isteyenlere 1500 Euro, bu eylemi tekrarlayanlara da 3 bin 750 Euro para cezası öngörüyor. Kanunun yürürlüğe girmesi için Haziran 2014’e kadar Senato’dan da geçmesi gerekiyor.
Kadın Haklarından Sorumlu Bakan Najat Vallaud-Belkacem kanunun kabulünden sonra yaptığı konuşmada, ‘evet’ oyu veren parlamenterlere teşekkür etti. Kanun metni 1999 yılından bu yana yürürlükte olan İsveç‘te ‘fuhuş müşteri’lerine para cezası öngördüğü için fuhuşu yarı yarıya indiren kanundan esinlenerek hazırlandı. Kanun aynı zamanda fahişeliği bırakmak isteyenlere sosyal destek ve para cezasına çarptırılan ‘seks müşteri’lerine hassasiyet stajları vermeyi de öngörüyor. Bu çerçevede hükümet fahişelikten kurtulmak ve fuhuşu önlemek için her yıl 20 milyon Euro ayıracak.
Avrupa’da fahişelik sektörü iki şekilde önlenmeye çalışılıyor. Bunlardan biri fahişelerin ‘müşteri’lerini para cezasıyla kontrol altına almayı hedefleyen Kuzey Avrupa ve İskandinav ülkeleri, diğeri ise Almanya ve Yunanistan’da olduğu gibi fahişelik sektörünün yasal olarak organize edilerek kontrol edilmesi. Almanya’nın 2002 den bu yana uyguladığı bu yasal fahişelik sistemi büyük eleştirilere neden oluyor. Fransa’da çoğunluğu yabancı uyruklu 40 bine yakın fahişe olduğu belirtilirken, İspanya’da bu sayının yüzde 90’ı yabancı 300 binden fazla olduğu ileri sürülüyor. Kanuna destek veren birçok kadın kuruluş ve derneği, kararı ‘tarihi’ olarak nitelerken, kanunun Senato’dan da sorunsuz geçeceğine inandıklarını belirtiyorlar.
Kanunun hazırlanışı ve maddelerinin oylanması sırasında hem Senato hem de Ulusal Meclis önünde lehte ve aleyhte büyük gösteriler olmuş ve göstericiler polis karşı karşıya gelmişti. Meclis bu kez 20 maddeden oluşan kanunun tamamını oylamaya sunacak. Bu kanuna göre, ‘fuhuş için para ödeyenler 1500 Euro, suçu tekrarlayanlar 3 bin 750 Euro para cezasına çarptırılıyor, ‘aracılık’ yapanlar da suç işlemiş oluyor’.
Kadın şiddete maruz kalıyor
Kanuna karşı olan çeşitli dernek ve kuruluşlar, para karşılığı seksin ya mecburiyetten ya da organize çeteler tarafından çeşitli tehdit vasıtaları ile korkutularak çalıştırılan kadınlara yaptırıldığı uyarısında bulunuyor. Fuhuş ‘paralı da, parasız da olsa bir kadın tanımadığı bir erkekle kapalı bir ortamda birlikte olduğunda şiddete maruz kalmayacağının garantisi yok’ diyerek ‘fahişelik sistemi’nin tamamen yasaklanmasını istiyorlar. Bu görüşte olanlar aslında insani bir ilişki olan seksin para ile satın alınmasının erkeklere de hakaret olduğunu belirtiyor. Özellikle bu görüşe destek veren feministler, ‘Vücut benim, ne istersem onu yaparım, vücudumla ilgili kararımı da kendim veririm, bunun için yasaya ihtiyacım yok’ diyor.
Bu karikatür, www.leblogafrisotte.com sitesinden alınmıştır.
Fahişelik sistemi tamamen kaldırılsın
Ulusal Meclis’teki 577 milletvekiline yapılan çağrıda şu ifadeler kullanılıyor:
“Para karşılığı seks yapanları cezalandırılmak kadına karşı şiddeti önlemek için bir gelişmedir ama bu konuda bir kanunun olması bile ‘fahişelik sistemini’ dolaylı olarak kabul etmek demektir. Kadınlar için dayanılmaz bir iş olan fahişeliğe izin vermekle Fransa’da toplumsal cinsiyet ve seks şiddetini temelli geriletmek mümkün değildir. Bu yasa teklifi kadın hakları ve kadına karşı şiddetle mücadele için ileri bir adımdır ama yeterli değildir. Fahişelik sistemi tamamen yasaklanmadıkça kadın şiddet görecektir. Zira fahişelik sisteminin gerektirdiği parayla dayatılan cinsel eylem, eşitsizliğin, güvensizliğin ve kadına karşı yasaların mahkûm etmediği son erkek şiddetidir’. Bu nedenlerle ‘fahişelik sistemi’nin tamamen kaldırılması için seferber oluyoruz.”