Paylaş
Yazıp oynuyorlar. Kötü adamlar, kötülük yapıp kahkaha atıyorlar. İğrenç...”
Levent Kırca ve Timuçin Esen vakalarının üzerine Dr. Nihal Çamlıbel adlı okurumdan geldi bu kısa yorum...
Maalesef halkın gözünde magazinciler için çizilen profil aynı Çamlıbel’in betimlediği gibi. Demek ki bir yerlerde yanlış var.
Genelleme yapmak istemiyorum ama “Yazıp oynayanlar” magazinciler ama televizyoncu magazinciler!
Türkiye’de bugün eğer ana haber bültenlerinde ‘magazin terörü’nden bahsediliyorsa bu işin günah tohumlarını atan magazin programlarıdır. Başta ünlülerle ayaküstü eğlenceli sohbetlerle başlayan yayıncılık anlayışı, bugün artık karakoldan çıkan Timuçin Esen’e “Adam mı oldun lan” diye bağıran, bir başka ünlüye “Siz gay misiniz?” deme cesaretini kendinde bulan televizyoncu magazin muhabiri figürü yaratmıştır.
Evet, yazılı ve televizyoncu magazinciler arasında büyük fark var. Televizyon magazincilerinin asıl hedefi haber değil sansasyon yaratan görüntü yakalamaktır. Çünkü kavga ve tartışma her zaman reyting getirir. Bu görüntüyü elde edebilmenin en kestirme yolu da sanatçıları kışkırtmaktır.
Yazılı magazin basınını uzun uzadıya anlatmama gerek yok sanırım. Olayı, haberi sayfasına taşır, sanatçıyı provoke ederek haber yaratmaz.
Maalesef kurunun yanında yaş da yanıyor.
Dayak atanın hiç mi suçu yok
Tamam, TV magazincilerinin bu işte büyük günahı var ama tekme tokat muhabirlere girişmenin, kamera kırmanın da alemi yok.
Benim ünlülere tavsiyem, yurtdışındaki meslektaşlarını örnek almalarıdır. Her türlü provoke edici soruyu ya yanıtsız bıraksınlar ya da Jack Nicholson gibi gazetecileri ti’ye alsınlar. Kenan Doğulu, Cem Yılmaz örneklerinde olduğu gibi gülüp geçebilirler de. Biraz sabırla bu provoke edici soruların nesli tükenebilir.
Ama kameralar tarafından takip edilmenin hayatlarının parçası olduklarını da unutmasınlar. Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin, magazin malzemesi olduğu bir çağda “Çekmeyin kardeşim” demek fazlasıyla komik kaçıyor.
Bir de şu var “Çekmeyin kardeşim” diyen ünlü, işi düşünce aynı kameralara karşısında PR yapıyor, bazen en berbat albümünü, dizisini, filmini balandıra balandıra anlatıyor.
Hep bana, hep bana da olmaz yani...
Levent Kırca’yı nasıl bilirdiniz
“İki yıl önce bir yapımcı aradı, komedi yetenekleri yarışmasında, komedyenlerin metinleri için espriler istedi. Anlaştık, tamam dedim, ekiple tanıştım. Anladım ki ilk şahıs, mevlit şekerinin tepesindeki lokummuş! Diğerleri kolpa, drav! O kadar ki, toplantıda ‘Canlı yayında jüri üyelerinden biri kalp krizi geçirecek, sedye gelecek, reyting gelecek’ dedi biri. ‘Hadi canım, öyle bir oyuncu, böyle bir şey yapmaz’ dedim. ‘Kabul etti’ dediler. ‘O kadar yaşlı teyze, amca seyrediyor bunları, onlar inanacak, yazık değil mi’ dedim. Ayıp diyemedim de ‘yazık’ dedim. Neden sonra (!) vazgeçtiler...”
Ünlü mizah yazarı Vedat Özdemiroğlu’na ait bu anekdot 14 Şubat 2009’da bu köşede yayınlanmıştı. O gün “Kim bu ünlü komedyen” diye sorup noktalamıştım yazımı.
Şimdi bu ünlü komedyeni açıklamanın zaman geldi diye düşünüyorum.
Efendim, kalp krizi numarası çekecek ünlü bugünlerde “Magazinciler kafama hamamböceği koydu” deyip haber programlarını turlayan Levent Kırca’dır. Şahidim ise Özdemiroğlu’dur.
Buyrun bir de buradan yakın, sevgili objektif TV habercileri!
İşte yaratıcılık budur
Televizyon ekranlarının en sevilen çizgi dizilerinden biri olan “The Simpsons”ın çaresiz ev kadını, Homer’ın biricik aşkı Marge Simpson, Playboy dergisinin kasım sayısı için soyundu. Evet, yanlış duymadınız bir çizgi dizi kahramanı, Playboy’a soyundu.
Üç çocuk annesi Marge’ın cinsel hayatını, Homer’la olan fantezilerini okumayı merakla bekliyorum.
Ne diyelim bu tür parlak fikirler Playboy gibi zararda olan bizim dergilere de örnek olsun.
Paylaş